Taşeron işçi: Bir araya gelmek, her gün ezilmekten daha zor değil!
"Bir asgari ücretli çalışan dışarı çıkamaz, evdedir. Temel giderler dışında harcama yapamaz. Bu kişi ek iş yaparsa idare eder. Boya badana işine gider. Kahvehanede garsonluk yapar."
Fotoğraf: Unsplash
Genç Taşeron İşçisi
Kocaeli
34 yaşındayım. Kendimi bildim bileli çalışıyorum. 2005 yılında liseden mezun olunca işe başladım. Sigorta başlangıcım da o tarihte. Eğer bir taraf seçilecekse ben dar gelirli taraftayım. Şu an aldığım ücret asgari ücrettir. Geçim nasıl diye sorarsanız, şu an cebimde 3.5 lira var. Faturalar ve ödemeler yapıldı. Maaş geldi ve bitti. Çok şükür kimseye muhtaç değilim. Ama gerçeğimiz bu. Benim bir evim yok, kirada oturuyorum. Asgari ücretlinin “en iyi durumda” olanı belki ayda 1 kilo kırmızı et yer. Diğerleri ise hababam beyaz ete devam eder, kırmızı ete gücü yetmez. Şuradan kıs, buradan kıs yine de hep geriye gidiyoruz. 15 yıldır çalışıyorum. Hep az para ile çok iş yaptım. İş kazası geçiren arkadaşım oldu. Ölenler oldu. Hele birini hiç unutmam. Çolakoğlu metal fabrikasında çalışıyordum. 1500 derece sıcaklıktaki kazana işçi arkadaşım düştü. Saniyesinde eridi. Ailesine cenazeniz budur diye 80 cm’lik bir parça verdiler. İşi bıraktım. Psikolojim bozuldu. Ben de iş kazası geçirdim. Sağ gözüm kör olmak üzereydi. Araştırma hastanesi doktoruna rapor yazmasını ve dinlenmem gerektiğini söyledim. Doktorun bana dediği “Doğum mu yaptın sana rapor vereceğim” oldu. Benim vergilerimle maaş alan ve bana bakmakla yükümlü bir doktorun gözünde biz neyiz? Özel bir hastaneye gitmek zorunda kaldım ve sağ gözümü kurtardılar. Biz işçilerin hiç mi kıymeti yok? İşçinin ve benim hayatımın ne olduğunu bu söylediklerim anlatıyordur. Sendikalaşma çalışması sürdürdük, işten atıldık. Başka bir işyerinde aynı işe aynı ücret için mini grevler de yaptık. Üretimi durdurduk. Bana mobbing uyguladılar. Oradan ayrılmak zorunda kaldım.
"ASGARİ ÜCRETLİ EK İŞLE GEÇİNİR"
Şimdi çarşıya çıkın ve bir işçiye sorun nasıl geçiniyorsunuz diye. Size onlarca derdini ve geçinmediğini anlatır. Bir sor, bin ah işit misalidir. Bir asgari ücretli çalışan dışarı çıkamaz, evdedir. Temel giderler dışında harcama yapamaz. Okul masrafı var. Sigarası var. Var da var. Bu kişi ek iş yaparsa idare eder. Boya badana işine gider. Kahvehanede garsonluk yapar. Kazma kürek sallar. Anca öyle geçinir. En az 7-8 bin lira bir eve girmiyorsa durum perişandır.
Yılardır da siyasetin içindeyim. Ben işçilerin siyaset yapmasını da doğru bulanlardanım. Daha iyi bir Türkiye ve daha iyi bir yaşam için hep siyasetin içinde oldum. 15 yıldır CHP’liyim. Resmi parti üyesi değilim. Gençlik içinde parti içinde çeşitli görevler de aldım. Siyaset bana itiraz etmeyi, başkaldırmayı öğretti. Bana patronlara karşı işçinin ve emekçinin tarafında olmayı öğretti. İşçiler siyaset yapmalı, örgütlenmeli, ekmeğin siyasetini yapmalı. İşçi hakkını savunacak, peki nasıl? Bunu tartışmalıdır. Bütün seçimlerde CHP’ye oy verdim. Kapı kapı dolaştım. İşin hamallığı varsa onu da yaptım. Burada siyaset yapmak kolay değil. Kendini düşünen, cebini düşünen var. Gençlik burada yok oluyor. Gençler oy versin, kapı kapı dolaşsın ama söz hakkı olmasın durumu var. Gençler için ilerisi yok. Gerçeği budur. Kendimle ilgili bir çelişkiden bahsedeceğim. Ben bir işçiyim. Bu ay çalışmasam, hemen evden atarlar. Perişan olurum. Ama bir işçi olarak Meclise bir patron milletvekili gönderdim. Beni temsil etmesi için bir patron vekil seçtirdik. Onun için kapı kapı oy istedim. Seçtiğim patron vekil AKP’nin pandemi döneminde verdiği teşviklere, vergi muafiyetlerine itiraz etmedi. Çünkü işlerine gelen buydu. Benden kesilen vergi patronlara peşkeş çekildi. Peki, bizlere ne dağıtıldı? Patronlara dağıtılanın yanında hiçbir şeydi. Yine fatura biz işçilere kesildi. Pandemi döneminde patronlara biraz az dağıtın da işçilere biraz fazla para verin diyen bir CHP yoktu. Dediğini duyan varsa bana söylesin! Bizi temsil etsin diye seçtiğimiz kişiler bizi değil, sanki kendilerini temsil ediyor. Çark dönsün de nasıl dönerse dönsün. Ben bir işçi olarak patronların da oy verdiği bir partiye oy veriyorum. Bir işçi ve bir patron arasında ne ortak yan var? Hiçbir ortak yan yoktur. Benim oy verdiğim parti İyi Parti ile ittifak kurdu. AKP gitsin diyor. Evet, ben de gitsin diyorum. Peki, işçi olarak nasıl değişim bekliyoruz? Biz işçilerin çıkarı ne?
"HAYATIMIZI PATRONLARDAN ALALIM"
Diyelim ki seçimde AKP gitti. İktidara Millet İttifakı geldi. Söz verdikleri şeyleri yapacak güçleri olacak mı? İttifak olduğu için göbekten birbirine bağlı olacaklar. Bunlardan hangileri yeni biri? Meral Akşener, Davutoğlu, Babacan bu kişilerin hiçbiri yeni değil. Denedik, bugün bu halde isek hepsinin parmağı var. AKP’nin vaatlerini unuttunuz mu? Yasaklar kalkıyordu, yolsuzluk bitiyordu. Yoksulluk tarihe karışıyordu. KPSS de neydi, gençlerimizin geleceği garantiydi. Ne oldu bu vaatlere? Bizim çıkarımız için bir şey yapacaklarına inanmıyorum. Sözün kısası CHP işçiye vaadi olan bir parti değil. Ben bir işçinin CHP’ye gelmesini istemem. Taşeron kalkacak, asgari ücret şu kadar olacak diyor ama hepsi güzel bir hikayedir. Çünkü yapamaz. Çünkü yapmaz. AKP de muhalefetin büyük çoğunluğu da patronlardan yana. İşçiler bir araya gelmeli. Haysiyeti için birlik olmalı. Emekten yana siyaseti yapmak için örgütlenmeliyiz. Evet zor! Emin olun her gün bu düzen altında ezilmekten daha zor değil! Hayatlarımızı altüst eden patronlardan Türkiye’yi alalım. Her işçi ve emekçinin bir yerlerde yanlış giden bir şey var dediğini, düşündüğünü biliyorum. Aslında herkes gibi benim de çelişkilerim var. Ve çelişkilerim olmaya devam ediyor.