02 Kasım 2021 08:42

Prof. Dr. Mustafa Durmuş "Küresel İklim Zirvesi"ni değerlendirdi: Kapitalizm yarattığı krize çare olamaz

Prof. Dr. Mustafa Durmuş, İskoçya’nın Glasgow kentinde süren “Küresel İklim Zirvesi”ni değerlendirdi: "Kirleticilerin suçunu örten, karbon sömürgeciliğine hizmet eden bir strateji"

Mustafa Durmuş | Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

İskoçya’nın Glasgow kentinde 5 yıl aradan sonra toplanan ve iki hafta sürecek “Küresel İklim Zirvesi”ni değerlendiren Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, "Zirvede doğayı, gezegeni ve insanlığı iklim yıkımına, ekolojik çöküşe karşı gerçekten koruyabilecek çözümler üretilebilecek mi ve bu çözümler hayata geçirilebilecek mi?" sorularını yanıtladı. Kapitalist ekonomilerin derin bir ekonomik krizden çıkmak için toparlanmaya, bunun için de öncelikle eskisinden çok daha fazla her türden enerjiye ihtiyaçları olduğunu vurgulayab Durmuş, "Küresel egemenlerin temel enerji ve kâr kaynağı olan fosil yakıt üretimi ve tüketiminden vazgeçmelerini ya da verilen sözlere uygun olarak sera gazı azaltımına gitmelerini beklemek kapitalist sınıfı hiç tanımamak anlamına gelir" değerlendirmesinde bulundu.

En geç 2060 yılına kadar "net sıfır emisyon" hedefi olduğunu belirten Durmuş, daha önce “net sıfır” hedefini sağlamayı taahhüt eden ya da etme yolunda olan 55 ülkenin, COP26’da sunacağı emisyonları azaltmaya yönelik taahhütleriyle gerekli olan taahhütler arasında ciddi bir boşluğun olduğuna dikkat çekti. G-20 ülkelerinin Kovid-19 salgınının başlangıcından bu yana fosil yakıt faaliyetlerine yaklaşık 300 milyar dolar tutarında yeni fon aktardığını da hatırlatan Durmuş, bunun temiz enerjiye aktarılandan daha fazla olduğunu vurguladı. Durmuş, "Net sıfır" stratejisinin, dünyanın en büyük kirleticileri konumundaki dev petrol ve otomotiv şirketlerinin ve bunların ardındaki ulus devletlerin sorumluluklarını gizlemeye ve iklim değişikliği konusundaki eylemsizliklerini ya da zararlı eylemlerini meşru göstermeye hizmet ettiği değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Açık Gazete'de "İklim yıkımı ile mücadele COP26 toplantılarına sığmaz (I)" başlıklı yazısında zirve ile ilgili önemli sorulara yanıt verdi, önerilerini sıraladı.

ZİRVENİN ANA HEDEFİ: EN GEÇ 2060 YILINA KADAR “NET SIFIR” EMİSYONU SAĞLAMAK

COP26’da ele alınacak konuların başında, ulusların küresel ısınmayı 2 °C’nin altında sınırlamak için Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütleri olduğunu belirten Durmuş, ülkelerin taahhütlerinin dışında en çok üzerinde duracağı konuları şöyle sıraladı:

  • "Küresel ısınmadaki artışı 1,5 °C’den (tercihen) fazla olmayacak şekilde tutabilmek için, ülkelerin 2060 yılına kadar ‘net sıfır’ emisyonu hedefleyen karbon kesintilerine ilişkin taahhütleri ve bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlayabileceği düşünülen (karbon fiyatlaması-ticareti ve yenilenebilir enerji yatırımları gibi) araçların tartışılması. 
  • Özellikle azgelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerini yumuşatma ve yenilenebilir çevreci teknolojilere uyum sağlayabilmeleri için oluşturulan yıllık 100 milyar dolarlık İklim Finansmanı Fonu’nun işlerliğinin sağlanması. Kısaca, tüm katılımcılarca benimsenen bir geniş tabanlı ‘net sıfır emisyon’ (zero net) hedefinin gerçekleştirilmesinin, dolayısıyla da bunu sağlamaya yönelik etkin bir iklim finansmanının sağlanması olduğu söylenebilir.”

Bu hedefe ulaşabilmek için bir dizi politika önerisinin ve aracın tartışmaya açılması beklendiğini belirten Durmuş, bu önerilen arasında işin teknik ayağında; enerji etkinliğini sağlamak ve net sıfır emisyona erişebilmek için karbon fiyatlaması, net sıfır karbona dayalı ulaştırma, kömür kullanımından vazgeçilmesi, yenilenebilir –temiz enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasının yer aldığını ifade etti.

"İKLİM KRİZİ YIKIMI KONUSUNUN YETERİNCE CİDDİYE ALINDIĞINI İLERİ SÜRMEK ZOR"

Durmuş, işin finansman ayağında ise özellikle azgelişmiş ülkelerin temiz enerji teknikleri kullanımına uyarlanmalarını sağlamak için, onlara kamusal mali destek (iklim finansmanı) verilmesi, ayrıca özel finansal-kreditör kuruluşların kredilerinin bu yönde kullanılmak üzere, azgelişmiş ülkelerdeki ekolojik projeler için kullanılmasının sağlanmasının ön plana çıktığını belirtti. Ancak şu ana kadar hem net sıfır emisyon ve buna yönelik karbon kısıntıları konusunda daha önce verilen taahhütlerin yerine getirilmediğine hem de iklim finansmanı için oluşturulan fona üye ülkelerin katkılarının sınırlı kaldığına vurgu yapan Durmuş şöyle devam etti: "Ayrıca bu fonun kaynaklarının hem oluşturulma biçimi, hem de kullanılış biçimi iklim yıkımını önlemekten ziyade finansallaşmayı artırıcı ve iklim adaletsizliğini ve yolsuzlukları daha da derinleştirici nitelikte. Ayrıca, ülkelerin emisyon ölçümlerini ve raporlamalarını güvenilir bir biçimde yapmadıkları gerçeği bir yana, en çok emisyon sunucu ülkeler arasında en başlarda yer alan Hindistan dahil olmak üzere, bazı G-20 ülkeleri güncellenmiş planlarını hala sunabilmiş değil. Brezilya, Meksika, Avustralya ve Rusya, Paris Anlaşması ile uyumlu olmayan planlar sundular. Yani iklim yıkımı konusunun, bu yaz yayınlanan son IPCC raporunun bulgularına ve uyarılarına rağmen, yeterince ciddiye alındığını ileri sürmek zor."

“NET SIFIR” EMİSYON KÜRESEL BURJUVAZİNİN ÖNCELİĞİ MİDİR?

Kapitalizmin sonsuz bir sermaye birikimi rejimi olduğunu ve bunun için de kârın ve ulusal hasılanın sürekli olarak büyütülmesi gerektiğini hatırlatan Durmuş, net sıfır emisyon hedefinin kapitalist ekonomi ve küresel burjuvazinin önceliği olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı: "Daha önce de deneyimlediğimiz gibi, kapitalist sermaye birikiminin, dolayısıyla da ekonomilerin büyümesini önleyen tüm engeller ortadan kaldırılıyor, dahası mevcut kamusal kaynaklar da dâhil olmak üzere tüm kaynaklar böyle bir fetişist ekonomik büyümenin sağlanması için kullanılıyor. Diğer taraftan, Kovid-19 salgını ile birlikte kapitalist ekonomiler 1929 Büyük Depresyonundan bu yana görülen en derin ekonomik krizi yaşadılar. Şimdi toparlanmaya, bunun için de öncelikle eskisinden çok daha fazla her türden enerjiye olan ihtiyaç var. Ancak küresel çapta enerji arzı azaldığı gibi, enerji fiyatları da hızla yükseliyor. Ayrıca bazı Merkez ekonomiler, ekolojik gerekçelerle, kendi üretimlerini azalttıklarından, özellikle de kıymetli metal ve madenler açısından artık daha fazla azgelişmiş ülkelerdeki üretime ihtiyaç duyuyor.  Böyle bir durum karşısında, küresel egemenlerin temel enerji ve kâr kaynağı olan fosil yakıt üretimi ve tüketiminden vazgeçmelerini ya da verilen sözlere uygun olarak sera gazı azaltımına gitmelerini beklemek kapitalist sınıfı hiç tanımamak anlamına gelir. Bu yüzden de dünya liderleri fosil yakıt kullanımını kısma yönündeki taahhütlerinden ve azgelişmiş ülkelere dönük iklim finansmanı için verdiği sözlerini yerine getirmekten kaçınıyorlar." 

FOSİL YAKIT ŞİRKETLERİNİN ÇIKARLARI ÖNCELİKLİ

Durmuş bu tutumun arkasında Merkez ekonomilere ait küresel fosil yakıt şirketlerinin ve sektörlerin ciddi çıkarlarının olduğunu ifade etti: "Öyle ki G-20 ülkeleri, Kovid-19 salgınının başlangıcından bu yana fosil yakıt faaliyetlerine yaklaşık 300 milyar dolar tutarında yeni fon aktardı (temiz enerjiye aktarılandan daha fazla). Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ise, hükümetlerin 'daha iyi bir şekilde yeniden inşa edilmesi^' hedefli kurtarma paketlerinin yalnızca yüzde 2’si temiz enerji alanıyla ilgili. Bu arada sadece 2020’de kömür, petrol ve gaz üretimi ve tüketimine verilen sübvansiyon tutarı 5,9 trilyon doları buluyor."

Kovid-19 aşısının üretimi ve dağıtımı konusunda kendi ulusal çıkarlarını ön planda tutarak aşıya Güney ülkelerinin erişimini imkânsız kılan bir anlayışın iklim yıkımı konusunda uluslararası dayanışma içinde olmasının beklenmemesi gerektiğini ifade eden Durmuş, "Gerçek şu ki, ulus devletlerin mevcut yapısı ve dünyadaki büyük sanayi ve finans sermayesinin planları göz önüne alındığında, COP26’daki mütevazı öncelikli hedeflerin dahi kabul edilmesi, kabul edilse dahi pratikte hayata geçirilmesi çok zor." değerlendirmesinde bulundu.

KAZANANI ZENGİNLER, KAYBEDENİ YOKSULLAR  

Karbon giderme adı altında geliştirilen teknolojilerin dünya çapında yayılımının aynı zamanda cinsiyet, sınıf ve etnik köken çizgisinde kazananları ve kaybedenleri olduğuna işaret eden Durmuş, “Öyle ki bazı gruplar yerel ölçekte gerçekleşen enerji geçişlerinden faydalanabilirken, diğer bazı gruplar bunun faturasını ödüyor. Rüzgâr enerjisi örneğinde olduğu gibi, enerji şirketlerine arazilerini kiralayan büyük arazi sahipleri gelirlerini çeşitlendirip artırırken, küçük toprak sahipleri yoksullaşıyor. Çünkü bu kesimler rüzgâr enerjisini çiftçilik gibi ikincil faaliyetlere uygulamakta zorlanıyor. Benzer bir biçimde, güneş enerjisi genişlemesi, ücretli istihdama dâhil edilemeyen topraksız nüfus fazlasının yaratılmasıyla sonuçlanıyor” diye belirtti.

"NET DEĞİL, GERÇEK SIFIR EMİSYON SAĞLANMALI"

Dünyada karbon emisyonlarını dengeleyecek kadar ağaç olmadığını ve asla olmayacağını sözlerine ekleyen Durmuş, şu öneride bulundu: “Kısaca, hiçbir ‘net sıfır’ rejiminden net sıfır emisyon elde edilemez. Çünkü ‘net sıfır’ emisyon hedefi ile ‘gerçek sıfır’ emisyon hedefi birbirinden oldukça farklı. Bir başka anlatımla, ‘net sıfır’ emisyon stratejisi altında, teknolojilerin veya ağaç dikimlerinin gelecekte havadan karbondioksiti emebileceğini umarken, fosil yakıt kullanımı yasaklanmadığı için, sera gazı salımı artmaya devam edecek. Diğerinde ise fosil yakıt üretimi ve kullanımı tamamıyla durdurulacak."

KARBON SÖMÜRGECİLİĞİ

“Kirleticilerin suçunu örten, karbon sömürgeciliğine hizmet eden bir strateji” yorumunda bulunan Durmuş, şunları söyledi: “Böylece ‘net sıfır’ stratejisi, kendisinden beklenenin aksine, dünyanın en büyük kirleticileri konumundaki dev petrol ve otomotiv şirketlerinin ve bunların ardındaki ulus devletlerin sorumluluklarını gizlemeye ve iklim değişikliği konusundaki eylemsizliklerini ya da zararlı eylemlerini meşru göstermeye hizmet eder. Bu kavram, iklim krizi konusunda sorumluluğu çok daha az olan azgelişmiş ülkelerindeki kara ve ağaç plantasyonlarına karbon tutma yükümlülüğünü koyarak bir tür karbon sömürgeciliğine neden oluyor. Keza insan hakları ihlalleri, kaçak emisyonlar ve ekolojik yıkım dahil olmak üzere, büyük çapta toplumsal zarara neden olan uluslararası finans kapitalin kendini temize çıkarmasıyla sonuçlanabilir.”

"TEKNOLOJİ POLİTİKASI YIKIMI DURDURMAZ"

“Sınıfsal çıkarlardan bağımsız bir bilim ve teknoloji politikası mümkün mü?​” sorusunu yanıtlayan Durmuş, şunları dile getirdi: 

“Net sıfır” stratejisi, kulağa hoş gelse de, bilim ve teknolojik gelişmeyi kapitalizmden, dolayısıyla da onun sosyal sınıf ilişkileri ve çatışmalarından bağımsız olarak, insanlığın ve doğanın kurtarıcısı olarak görmesi nedeniyle de kusurlu bir strateji. 

Bu stratejinin üzerinden temellendiği yaklaşımsa, kapitalist üretim ilişkilerini ortadan kaldırmadan, dünya liderlerinin bir araya gelerek alacakları kararlarla ekolojik bir yıkımın durdurulabileceğini düşünecek kadar da sorunlu bir yaklaşım.

Öyle ki bu yaklaşıma göre, örneğin Güneş enerjisi yenilenemeyen diğer enerji türlerinin yerini alacak ve böylece emisyona yol açmayan Güneş enerjisi çok düşük maliyetle ve bol miktarda kullanılabilecek, bu da iklim yıkımını önleyecek. Giderek ucuzlayacak olan Güneş enerjisi panellerinin yaygın kullanımı ile atmosferdeki emisyon miktarı giderek azalacak. Böylece zengin ülkeler kişi başı enerji tüketimlerini kısmak zorunda kalmayacak. Asteroit madenciliği ile mineral-maden kazma sorunu da ortadan kalkacak. 

Tuhaf olan ise bütün bu iyileşmenin kâr çıkarımını odağına koymuş olan kapitalist sistemin ve onun kaynak dağıtma mekanizması olan piyasaların altında yapılabileceğine inanılması. 

Oysa Güneş enerjisi, çok önemli olsa da, önemli kısıtlara sahip. Çünkü öncelikle yeterince Güneş enerjisi paneli yapabilmek için doğayı daha fazla kazmak gerekecek. Keza kara, deniz ve hava ulaşım araçlarında ciddi oranda fosil yakıt kullanılıyor. Buna karşılık elektrikli araçların gelişimi salyangoz hızında ilerliyor. Hala gemi ve uçak yakıtlarına alternatifler bulunabilmiş değil. Ayrıca Güneş enerjisini büyük ölçekte kullanabilmek için onunla uyumlu dev elektrik şebekeleri kurmak gerekiyor ki bu da devasa alt yapı yatırımı yapılmasını gerektiriyor. 

Özcesi, tek başına teknolojik ilerlemenin bizi iklim değişikliğine karşı korumaya yetmeyeceğini, bu anlamda da “net sıfır” emisyon gibi hedeflerin pratikte uygulama zorluğu bir yana, gerçek ihtiyacımız olan “gerçek sıfır” emisyon çözümünden bizi uzaklaştıracağını bilmemiz, taleplerimizi buna göre oluşturmamız gerekiyor." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

TTB, asistan hekimlerin nöbetleri hakkında dilekçe örneği hazırladı

SONRAKİ HABER

RTÜK, "toplumun milli ve manevi değerlerini koruyan" yapımların çoğaltılmasını istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa