03 Kasım 2021 10:10

Geleceğimiz için: Yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber!

Gözümüzün önünde intihar eden, şiddete maruz kalan hekim haberleri varken, tıp öğrencileri olarak yarınlarımızdan bu kadar endişeliyken geleceğimiz için bir araya gelmemiz gerekli.

Kaynak: Hush Nadio/Unsplash

Paylaş

Beril

Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi

 

Gün geçtikçe hekim adaylarını korkutan, hekimleri ise yıpratan haberlerin sayısı katlanarak artıyor. Her yeni karar bize bir sonraki felaketin sinyallerini veriyor artık.

Nicelikle uğraşmaktan niteliği unutan sağlık sistemi bu sefer de hasta ve hekim arasındaki güveni kırmanın yollarını arıyor adeta. 5 dakika muayene, 36 saat nöbet, günde 70 hasta; hepsi içleri anlamla yüklü olmayan birer sayıdan ibaretmiş gibi gösteriliyor, normalleştiriliyor. Gözümüzün önünde intihar eden, şiddete maruz kalan hekim haberleri varken bu kararları görmezden gelemiyoruz, gelmemeliyiz de. Çünkü bizler göz yumdukça daha kötü şartlara kucak açıyoruz.

MÜCADELEDEN BAŞKA ALTERNATİFİMİZ YOK

Asistan hekimin hayatını kaybetmesi, tıp fakültesi öğrencileri arasında da oldukça gündem oldu. Ders aralarından yemekhane sohbetlerine, sosyal medya paylaşımlarından birbirimize gördüğümüz açıklamaları atmamıza kadar çokça alanda tartışıldı. Özellikle tartışmalarda azımsanamayacak sayıda tıp öğrencisinin zihninde olan ülkeden kaçma düşüncesini pekiştiğini gördük. Çalışma şartları bizi “Gidemezsem nasıl dayanacağım?​” sorusunun yarattığı stresle baş başa bıraktı adeta. Artık başka ülkede hekim olmak bir hayalden çok hayatta kalma çabasına dönüştüğünü söyler oldu arkadaşlarımız. Fakat burada tartışmalarımızın bir yönü de hayal olarak söylenen ülkelerdeki sağlık sistemleri ve oradaki sağlık emekçilerinin kendi hak ve talepleri için sürdürdükleri mücadele ve eylemlilik oldu. Burada haklarımız, taleplerimiz için mücadele etmek ise tek alternatifimiz.

Bu noktada son zamanlarda gündeme getirilen 5 dakika muayene süresine ve asistan hekimin hayatını kaybedişi ile tekrar gündeme gelen çalışma koşullarına dair konuşmalarımızdan birkaçını aktarmak istedik.

Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Alara çalışma koşullarına dair “Kelimelerin tükenmemesi gereken zamanlardan geçiyoruz. Yıllarca ders çalıştığım arkadaşlarım ve hiç tanımadığım ama benzer zorluklarla boğuşan diğerleri de benzer hisler yaşıyor çünkü. Mesleğini eline alan insanları koruyan bir sistem yokken en azından birbirimizin desteğini hissetmek güç veriyor. Henüz bu fakülteye girmeden önce uykusuz yıllar geçirmeyi göze almıştım, zor olacağını biliyordum. Ama henüz benim yaşlarımda bir doktorun bu şekilde yitip gidebileceği ihtimaline hazır değildim” derken ancak birlik olunursa bir şeylerin değişeceğini vurguluyor.

TİCARİ KAYGILARLA YIPRATILAN SAĞLIK ÇALIŞANLARI

1. sınıf öğrencisi arkadaşımız ise “Nicelik gereğinden fazla artınca ister istemez niteliği köreltiyor. Bir hastayı tanımak, onu anlamak ve onun sıkıntısını giderebilecek bir çözüm bulmak asıl amacımız olmalıyken ticari kaygılarla hızlandırılan muayene süreci bir “insan” olan hekimi oldukça yıpratıyor ve hastası ile olan güven bağını zedeliyor. Diğer taraftan asistan hekimler her gün adeta cehenneme uyanıyorlar. Üstlerinin baskısı, hastaların sert tavırları ve karşılığı hakkınca ödenmeyen bitmek bilmez çalışma saatlerine rağmen yüzlerindeki gülümsemeyi korumaları bekleniyor” diyor.

5 DAKİKADA SAĞLIK OLMAZ

2. sınıf öğrencisi Deniz, “Nitelikli sağlık hizmetlerinin en önemli koşullarından olan muayene sistemi, muayene süresinin 5 dakikaya indirilmesiyle sağlıksız bir hal almıştır ve bu gerek hekimin gerekse hastanın psikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir” derken hastanın suçu sisteme değil hekime yöneltmesiyle hekime şiddetin de böylece arttığını düşünüyor.

2. sınıf öğrencisi İpek ise, “Muayene zamanının beş dakikaya düşürülmüş olması hem hasta hem de sağlık çalışanları açısından çeşitli olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir uygulamadır. Anamnez alma, tahlil isteme, tetkik yapma, fizik muayene ve tanı koyma aşamalarının bu kadar kısa bir süreye sığdırılması mümkün olmamakla birlikte hasta açısından da memnuniyetsizlikle ve güvensizlikle sonuçlanabilecek bir durumdur. Ülkemizde zaten yaygın olarak görülen sağlıkta şiddet ve istifa sorunlarını daha çok artırabileceği düşüncesi tıp alanında eğitim gören, çalışan çalışmayan birçok kişiyi de endişelendirmektedir” diyor

SAĞLIK PİYASAYA BİZ SORUNLARA TESLİM

Hepimiz tüm bu koşullardan da bu koşullar yüzünden bir hekimi kaybettiğimiz için de üzgünüz. Ama daha çok öfkeliyiz. Bugün çığlığa dönüşen sorunlar hala duyulmuyor. Bizler ise bulunduğumuz her alanda sesimizi çıkararak duyulmak istenmeyen çığlığı yükselterek duyurmalıyız. Tıp eğitimindeki üniversite özerkliğine müdahale ve sözleşme, nöbet sayıları, performans sistemi gibi sıralanabilecek daha pek çok sorun sağlığın ve eğitiminin piyasalaşmasından bağımsız değil. Bu piyasalaşma insanın sağlıklı olma halini de ihlal ediyor ki 5 dakikada hastamıza vakit ayırmamız bizim bugünkü sağlık sistemiyle dolayısıyla üretim ilişkileriyle problemimiz olduğunu gösteriyor.

Tıp öğrencileri olarak yarınlarımızdan bu kadar endişeliyken yarını beklemeden, bugünden taleplerimiz ve en çok da geleceğimiz için bir araya gelmemiz gerekli. Sadece sorunlarımızı konuşmanın bir adım ilerisine geçerek neler yapabileceğimizi tartışmamız ve önümüze planlar koymamız geleceğimizi kazanmamızın en önemli ve en büyük adımı.

ÖNCEKİ HABER

Bu bir yarış ve sanatçı olmak yasak!

SONRAKİ HABER

CHP’den çalışma hayatına dair hak ihlali raporu: Borç, işsizlik, mobbing, güvencesizlik, iş cinayetleri...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa