Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi?
Samhain kutlamasının yapıldığı gün zamanla Papalık tarafından Hristiyanlaştırılmış ve “All Hallows Eve” adı altında Azizler Günü Arifesi olarak kutlanmaya başlamış.
Fotoğraf: Mert Alper Derviş/AA
Patatesin yaklaşık yedi bin yıldır Güney Amerika’da yetiştirildiği bilinmektedir. Patates kelimesinin Güney Amerika’da yetişen bir tatlı patates türüne verilen “batata” sözcüğünden geldiği düşünülmektedir.
Binlerce yıldır Güney Amerika sofralarını süsleyen patatesin Avrupa kıtasına ulaşması ancak Amerika’nın keşfinden sonra mümkün olabilmiştir. Patatesle tanışan ilk Avrupalı Pedro Cieza de León’dur. İspanyol bir istilacı ve tarihçi olan León’un gemisi 1532 yılında Peru kıyılarına demir atar ve Amerikalı yerlilerin sofrasında yer alan “batata” ile tanışmış olur. Leon patatese sadece yazmış olduğu günlüğünde yer vermemiş, gemisinde de yer açarak 1534 yılında İspanya’ya getirmiştir. Böylece patates İspanya’dan tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
Patatesin İrlanda’ya ulaşması XVII. yüzyılı bulmuştur. O kadar kabul görmüştür ki yüzyıl sonunda bütün İrlanda patates tarlası haline getirilmiş ve adanın temel besin maddesi olmuştur. Böylece İngiliz sömürgesi olan patates ekili İrlanda toprakları bir taraftan İngiliz soylularının servetlerine servet katıyor, diğer taraftan da İrlanda halkının karnını doyuruyordu.
Ancak 1844 yılında Amerika’dan İrlanda’ya patates tohumlukları taşıyan bir geminin Dublin’e ulaşması büyük bir felaketin başlangıcı olur. Gemi tohumluklarla beraber Phytophthora infestans adlı patates mantarını da getirir. Mildiyö hastalığına neden olan bu patates mantarı hızlıca İrlanda topraklarına yayılır ve 1846 yılına gelindiğinde ülkenin patates üretimi yüzde 90 oranında azalır.
Patatesin temel besin kaynağı olduğu İrlanda’da kıtlık baş gösterir. Her gün binlerce kişi açlıktan ölmeye başlar. Kıtlıkla boğuşan İrlandalıların göçten başka çaresi kalmaz. Amerika’ya gidecek gücü olanlar, patatesin İrlanda’ya geliş yönünün tersine, yeni kıtaya doğru demir alan gemileri doldurur. Geri kalanlar ise derme çatma teknelerle büyük adaya yani İngiltere’ye doğru yola koyulur. İngiltere beklenmedik bu göç dalgası ile mücadele için önce Dublin Limanını gemi trafiğine kapatır, ardından da İngiltere kıyılarını İrlanda’dan gelen teknelere kapatır. Ancak yine de her gün binlerce tekne açlıklarına umudu katık ederek İngiltere kıyılarına ulaşmaya çalışır. Bunun üzerine İngiltere, savaş gemilerinden bir deniz duvarı oluşturur ve tekneleri geri dönmeye zorlar. İrlanda’ya dönmemekte direnenleri ise batırır.
İngiltere bir yandan kıyılarına gelmeye çalışan çaresiz insanların balıklara yem olmasını izlerken, bir yandan da İrlanda’ya yardım elini uzatıyormuş gibi yapar. Dönemin kraliçesi Victoria İngiliz “bonkörlüğünün” bir göstergesi olarak İrlanda’ya iki bin sterlinlik para yardımı yapar. Hatta başka ülkelerin İrlanda’ya yardım yapma girişimlerini de ancak kendisinden daha fazla yardım yapmaması koşuluyla kabul eder.
İrlanda’ya yardım eden ülkelerden biri de Osmanlı İmparatorluğudur. Dönemin padişahı Abdülmecid İrlanda’ya on bin sterlinlik para yardımı yapma girişiminde bulunur ancak Kraliçenin engeli ile karşılaşır ve sadece bin sterlin yardımda bulunabilir. Bunun üzerine Abdülmecid nakit yardımın yanı sıra 5 nakliye gemisinden oluşan bir filo ile ağırlıkla buğdaydan oluşan gıda yardımını İrlanda’ya gönderir. Dublin limanı İngiltere tarafından gemi trafiğine kapatılmış olduğu için gemiler mecburen Drogheda Limanına demirleyebilir. İrlanda Osmanlının yapmış olduğu bu yardımı asla unutmaz. Hatta minnettarlığını göstermek için Drogheda şehrinin sancağına ve futbol takımının bayrağına bir ay yıldız ekler.
İrlanda, patates mantarı nedeniyle yaşadığı felaket sonucunda o dönem 8 milyon olan nüfusunun bir milyondan fazlasını ölümle, yaklaşık iki milyonunu da göç ile kaybetmiştir. İrlanda’nın bu dönemde en çok göç verdiği ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Göçmen İrlandalıların yanlarında Amerika’ya götürebildikleri en kıymetli şey atalarından miras aldıkları kültürleridir.
Kökeni Hristiyanlık öncesi Pagan inanışına dayanan Samhain kutlamaları da bu kültürün önemli bir parçasıymış. Kelime anlamı olarak yaz sonu anlamına gelen Samhain İrlandalılar için hasat zamanının sonunda gerçekleşen toplumsal bir buluşma, kış ayları için kaynakların bir araya toplanması ve hayvanların otlaklardan geri getirilmesi anlamına gelmekteymiş. İnanışa göre Samhain’ın kutlandığı günün bir diğer önemi de öte dünya ile bu dünya arasındaki duvarın inceldiği ve ölenlerin ruhlarının yaşayanların arasına karışabildiği, hatta onları öte dünyaya kaçırabildikleriymiş.
İrlandalılar ruhları hoş tutabilmek için ellerinden geleni yaparlarmış. Örneğin yollarını bulmalarına yardımcı olabilmek için ateşler yakıp, karınlarını doyurmaları için yiyecekler sunarlarmış. Ayrıca kendilerini öte dünyaya kaçırmamaları için de korkutucu kostümler giyerlermiş.
Samhain kutlamasının yapıldığı gün zamanla Papalık tarafından Hristiyanlaştırılmış ve “All Hallows Eve” adı altında Azizler Günü Arifesi olarak kutlanmaya başlamış. İşte İrlandalılar tarafından Amerika’ya ulaştırılmış olan bu kutlama günü 31 Ekim’dir. Kısmen Hıristiyanlaştırılmış bu Kelt kutlaması son halini Amerika’da almıştır. Artık Türkiye sosyetesi arasında da türlü kostümler giyilmesi gereken bir “okazyon” ya da bir “ivent” haline gelen bu kutlamanın adı “Cadılar Bayramıdır”.
Kutlamanın adının dilimize “Cadılar Bayramı” olarak çevrilmesi yalnızca giyilen kostümlere atfen midir, yoksa Orta Çağ’da “cadı” ilan edilerek yakılan on binlerce kadının ışıltısına hürmeten midir bilemedim.
Ancak bildiğim, günümüz Amerika’sında “Cadılar Bayramı” denilince akla ilk gelen yüz şeklinde oyulmuş ve içine mum yerleştirilmiş bal kabakları ile çeşitli kostümler giymiş çocukların komşu kapılarını çalarak “Şaka mı, şeker mi?” diye sormalarıdır. Bir nevi Amerikalı çocukların şeker bayramı denilebilir.
“Cadılar Bayramını” Amerikalı çocuklara İrlandalı göçmenlerin hediye etmiş olduğu düşünüldüğünde, patates felaketi nedeniyle ölen ve yerinden yurdundan göçen milyonlarca İrlandalıya atfen çalınan her kapıda “Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi?” diye sorulsa daha güzel olmaz mı?
Her neyse…
Cadınız bol, bayramınız kutlu olsun.
Meraklısına not: Patatesin siyasal tarihi ile ilişkili kapsamlı bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20