04 Kasım 2021 05:43

Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi?

Samhain kutlamasının yapıldığı gün zamanla Papalık tarafından Hristiyanlaştırılmış ve “All Hallows Eve” adı altında Azizler Günü Arifesi olarak kutlanmaya başlamış.

Fotoğraf: Mert Alper Derviş/AA

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Patatesin yaklaşık yedi bin yıldır Güney Amerika’da yetiştirildiği bilinmektedir. Patates kelimesinin Güney Amerika’da yetişen bir tatlı patates türüne verilen “batata” sözcüğünden geldiği düşünülmektedir.

Binlerce yıldır Güney Amerika sofralarını süsleyen patatesin Avrupa kıtasına ulaşması ancak Amerika’nın keşfinden sonra mümkün olabilmiştir. Patatesle tanışan ilk Avrupalı Pedro Cieza de León’dur.  İspanyol bir istilacı ve tarihçi olan León’un gemisi 1532 yılında Peru kıyılarına demir atar ve Amerikalı yerlilerin sofrasında yer alan “batata” ile tanışmış olur. Leon patatese sadece yazmış olduğu günlüğünde yer vermemiş, gemisinde de yer açarak 1534 yılında İspanya’ya getirmiştir. Böylece patates İspanya’dan tüm Avrupa’ya yayılmıştır.

Patatesin İrlanda’ya ulaşması XVII. yüzyılı bulmuştur. O kadar kabul görmüştür ki yüzyıl sonunda bütün İrlanda patates tarlası haline getirilmiş ve adanın temel besin maddesi olmuştur. Böylece İngiliz sömürgesi olan patates ekili İrlanda toprakları bir taraftan İngiliz soylularının servetlerine servet katıyor, diğer taraftan da İrlanda halkının karnını doyuruyordu.    

Ancak 1844 yılında Amerika’dan İrlanda’ya patates tohumlukları taşıyan bir geminin Dublin’e ulaşması büyük bir felaketin başlangıcı olur. Gemi tohumluklarla beraber Phytophthora infestans adlı patates mantarını da getirir. Mildiyö hastalığına neden olan bu patates mantarı hızlıca İrlanda topraklarına yayılır ve 1846 yılına gelindiğinde ülkenin patates üretimi yüzde 90 oranında azalır.

Patatesin temel besin kaynağı olduğu İrlanda’da kıtlık baş gösterir. Her gün binlerce kişi açlıktan ölmeye başlar. Kıtlıkla boğuşan İrlandalıların göçten başka çaresi kalmaz. Amerika’ya gidecek gücü olanlar, patatesin İrlanda’ya geliş yönünün tersine, yeni kıtaya doğru demir alan gemileri doldurur. Geri kalanlar ise derme çatma teknelerle büyük adaya yani İngiltere’ye doğru yola koyulur. İngiltere beklenmedik bu göç dalgası ile mücadele için önce Dublin Limanını gemi trafiğine kapatır, ardından da İngiltere kıyılarını İrlanda’dan gelen teknelere kapatır. Ancak yine de her gün binlerce tekne açlıklarına umudu katık ederek İngiltere kıyılarına ulaşmaya çalışır. Bunun üzerine İngiltere, savaş gemilerinden bir deniz duvarı oluşturur ve tekneleri geri dönmeye zorlar. İrlanda’ya dönmemekte direnenleri ise batırır.

İngiltere bir yandan kıyılarına gelmeye çalışan çaresiz insanların balıklara yem olmasını izlerken, bir yandan da İrlanda’ya yardım elini uzatıyormuş gibi yapar. Dönemin kraliçesi Victoria İngiliz “bonkörlüğünün” bir göstergesi olarak İrlanda’ya iki bin sterlinlik para yardımı yapar. Hatta başka ülkelerin İrlanda’ya yardım yapma girişimlerini de ancak kendisinden daha fazla yardım yapmaması koşuluyla kabul eder.

İrlanda’ya yardım eden ülkelerden biri de Osmanlı İmparatorluğudur. Dönemin padişahı Abdülmecid İrlanda’ya on bin sterlinlik para yardımı yapma girişiminde bulunur ancak Kraliçenin engeli ile karşılaşır ve sadece bin sterlin yardımda bulunabilir. Bunun üzerine Abdülmecid nakit yardımın yanı sıra 5 nakliye gemisinden oluşan bir filo ile ağırlıkla buğdaydan oluşan gıda yardımını İrlanda’ya gönderir.  Dublin limanı İngiltere tarafından gemi trafiğine kapatılmış olduğu için gemiler mecburen Drogheda Limanına demirleyebilir. İrlanda Osmanlının yapmış olduğu bu yardımı asla unutmaz. Hatta minnettarlığını göstermek için Drogheda şehrinin sancağına ve futbol takımının bayrağına bir ay yıldız ekler.

İrlanda, patates mantarı nedeniyle yaşadığı felaket sonucunda o dönem 8 milyon olan nüfusunun bir milyondan fazlasını ölümle, yaklaşık iki milyonunu da göç ile kaybetmiştir. İrlanda’nın bu dönemde en çok göç verdiği ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Göçmen İrlandalıların yanlarında Amerika’ya götürebildikleri en kıymetli şey atalarından miras aldıkları kültürleridir. 

Kökeni Hristiyanlık öncesi Pagan inanışına dayanan Samhain kutlamaları da bu kültürün önemli bir parçasıymış. Kelime anlamı olarak yaz sonu anlamına gelen Samhain İrlandalılar için hasat zamanının sonunda gerçekleşen toplumsal bir buluşma, kış ayları için kaynakların bir araya toplanması ve hayvanların otlaklardan geri getirilmesi anlamına gelmekteymiş. İnanışa göre Samhain’ın kutlandığı günün bir diğer önemi de öte dünya ile bu dünya arasındaki duvarın inceldiği ve ölenlerin ruhlarının yaşayanların arasına karışabildiği, hatta onları öte dünyaya kaçırabildikleriymiş.

İrlandalılar ruhları hoş tutabilmek için ellerinden geleni yaparlarmış. Örneğin yollarını bulmalarına yardımcı olabilmek için ateşler yakıp, karınlarını doyurmaları için yiyecekler sunarlarmış. Ayrıca kendilerini öte dünyaya kaçırmamaları için de korkutucu kostümler giyerlermiş.

Samhain kutlamasının yapıldığı gün zamanla Papalık tarafından Hristiyanlaştırılmış ve “All Hallows Eve” adı altında Azizler Günü Arifesi olarak kutlanmaya başlamış. İşte İrlandalılar tarafından Amerika’ya ulaştırılmış olan bu kutlama günü 31 Ekim’dir. Kısmen Hıristiyanlaştırılmış bu Kelt kutlaması son halini Amerika’da almıştır. Artık Türkiye sosyetesi arasında da türlü kostümler giyilmesi gereken bir “okazyon” ya da bir “ivent” haline gelen bu kutlamanın adı “Cadılar Bayramıdır”.   

Kutlamanın adının dilimize “Cadılar Bayramı” olarak çevrilmesi yalnızca giyilen kostümlere atfen midir, yoksa Orta Çağ’da “cadı” ilan edilerek yakılan on binlerce kadının ışıltısına hürmeten midir bilemedim.  

Ancak bildiğim, günümüz Amerika’sında “Cadılar Bayramı” denilince akla ilk gelen yüz şeklinde oyulmuş ve içine mum yerleştirilmiş bal kabakları ile çeşitli kostümler giymiş çocukların komşu kapılarını çalarak “Şaka mı, şeker mi?” diye sormalarıdır. Bir nevi Amerikalı çocukların şeker bayramı denilebilir.

“Cadılar Bayramını” Amerikalı çocuklara İrlandalı göçmenlerin hediye etmiş olduğu düşünüldüğünde, patates felaketi nedeniyle ölen ve yerinden yurdundan göçen milyonlarca İrlandalıya atfen çalınan her kapıda “Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi?” diye sorulsa daha güzel olmaz mı?

Her neyse…

Cadınız bol, bayramınız kutlu olsun.

Meraklısına not: Patatesin siyasal tarihi ile ilişkili kapsamlı bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI