04 Kasım 2021 23:40

‘Akordeon bir gün gerçek değerini bulacak’

Kadir İncesu, geçtiğimiz günlerde sona eren Uluslararası İstanbul Akordeon Festivali'ne dair yazdı.

Fotoğraflar: Kadir İncesu  

Paylaş

Kadir İNCESU         

’80’li yılların sonu… Hemen hemen her okulda olduğu gibi, okuduğum meslek lisesinde de futbol turnuvaları düzenlenirdi. Hayatımız hep kazanmak üzerine kuruluydu. Hep kazanmak istiyorduk, gazozuna maçlarda bile. Bazen saha içinde bazen de saha kenarında olurduk. Aslında saha kenarı daha eğlenceliydi. Sınıfımızın asi karakterlerinden Müco akordeonu ile gelirdi maçlara. Maçtan çok önce başlardı çalmaya, maç boyunca da devam ederdi. Hem maçı izler, hem Müco’nun çaldığı ezgilere eşlik eder, hem de oynardık. Müco’yu hep gülen yüzü ve akordeonuyla hatırlıyorum. Akerdeon deyince aklıma gelen ilk isim ise TRT’nin tek kanal olduğu yıllardan Celal Şahin… Yaptığı gösterilerin anlamını çok sonraları anladığımız değerli bir sanatkardı.

Bazen bir dize, bazen bir sözcük, bazen bir melodi, bazen bir koku sizi alır götürür ya bir yerlere… Gördüğüm bir sosyal medya duyurusu aldı götürdü beni gençlik yıllarıma… İyi de oldu. Ataşehir Belediyesi, Akordeon ve Körüklü Çalgılar Eğitim ve Uygulama Çalışmaları Derneği (AKORDER), İstanbul Okan Üniversitesi, Dünya Akordeon Konfederasyonu ve İstanbul Tema Hastaneleri ( BHT Klinik) iş birliğiyle ülkemizde ilk kez bir akordeon festivali düzenlendi. Festivalde yurt dışından gelen Katerina Lekka, Server Kerimov, Subhan Koçerli, Elton Balla ve Angel Marinov’un yanı sıra Belediye Gençlik Orkestrası, Ulusal Akordeon Yarışması finalistleri de sahne aldı.

Dört gün süren festivali yakından izledim. Hem bol bol fotoğraf çektim, provalarını da takip ettim. Tanıştık ve anlaşabildik. Olmayan İngilizcem, jest ve mimikler, notalar, fotoğraf, çay… Ezgiler, sözler ne anlatıyordu, bilmek gerekmiyordu ki… Değerli ağabeyim Naim Dilmener’in bir sözünü hatırladım. Haris Alexiou’yu çok sever, Naim Abi… 27 Temmuz 2006 tarihinde Açıkhava’da Alexiou konserinde şunları söylemişti: “Tek kelime Yunanca bilmiyorum. Söylediği şarkıları hiç anlamıyorum. Ama Alexiou ile sanki aynı dili konuşuyormuşuz gibi geliyor bana... Onun şarkılarındaki coşkuyu, sevinci, hüznü yaşıyorum.”

"ASIL GÜÇ HİSSETTİKLERİMİZİ DIŞA VURMAK"

Naim Dilmener ne güzel demiş… Ağırlıklı olarak akordeon ve Azerbaycan garmonu sesi duyuluyor, ara sıra da sözler eşlik ediyor müziğe Mustafa Saffet Kültür Merkezinin her yerinden. Su götürmez bir gerçek var, bir performansı canlı izlemek çok farklı… Sosyal medya hesaplarından, televizyondan izlediğiniz bütün performans sanatları bir yanıyla hep eksik kalıyor. Belli bir noktaya odaklanırken, çok farklı detayları kaçırabiliyorsunuz.

Yunanistan’dan gelen Katerina Lekka hem ezgileri hem de beden diliyle çok etkileyiciydi. Akordeonuyla bütünleşmiş gibiydi. Akordeon bedeninin bir parçasıydı sanki… Arkadaşım Ceylan Kayhan’ın yardımıyla konuşabildik. Yukarıdaki tespitimi söylediğimde biraz mahcup gülümseyerek teşekkür etti: “Kendimi tam olarak bu şekilde ifade ediyorum. Başka bir şekilde çalamam. Öğrencilerime de kendilerini tam olarak ifade edebilecekleri şekilde çalmalarını söylüyorum. Asıl güç de bu, hissettiklerimizi dışa vurmak, izleyiciye göstermek, hissettirmek.”

7 yaşında akordeon ile tanışan Lekka, akordeonun sesini ilk kez duyduğunda “Bu bir sihir” diye düşünmüş… Çocukluğunda müzikle iç içe olan Katerina, hocasından öğrendiklerinin de etkisiyle kendisini müziğe adamış. Şimdilerde ise müziğe tutkulu çocuklarla çalışıyor. Lekka, Türkiye’de ilk kez düzenlenen festivale katıldığı için kendisini “kutsanmış” hissettiğini de söylüyor.

"AKORDEON HAYATIMIN BİR PARÇASI"

Kırım Türklerinden olan, 1995-1999 yılları arasında Ege Üniversitesi Devlet Konservatuvarında öğretim görevlisi olarak görev yapan ve kendisine “Müzik Ordinaryüs Profesör” unvanı verilen Server Kerimov da festivalin dikkat çeken, ayakta alkışlanan ustalarındandı. 67 yıldır akordeon çalan Kerimov, hayatındaki bütün zorlukları müzikle aştığını vurguluyor ve ekliyor: “Akordeon hayatımın bir parçası, çalmadan duramam. Her gün çalmalıyım mutlaka. Çalarken de izleyicilerle göz teması kurmayı seviyorum. Akordeon çalmak benim için nefes almak gibi…”

Her sanatçı bir köşeye çekilmiş küçük küçük ısınma çalışmaları yapıyor. Azerbaycan’dan gelen Sübhan Koçerli enstrümanıyla dikkatimi çekiyor. Akordeondan daha küçük ve farklı klavye sayısı olan Azerbaycan garmonu çalıyor. Türkiye’de olmaktan dolayı çok mutlu olduğunu söylüyor bulduğu her fırsatta. Garmon, onca akordeon içerisinde farklı tınısıyla hemen dikkat çekiyor.

Arnavutluk’tan festivale katılan, 10 yaşında akordeon çalmaya başlayan Elton Balla, festivalin yalnızca katılımcılar için değil, gelecekte akordeon çalmayı planlayan özellikle gençler için de çok önemli olduğunu söylüyor.     

"BABAMIN İZİNDEN GİDİYORUM"

İnsanın sevdiği işi yapması ne kadar önemli değil mi? Yaptığımız işe verdiğimiz anlam onun değerini de belirliyor. Benim için fotoğrafın, okumanın, yazmanın anlamını yakın çevrem çok iyi bilir. ‘İş’ten öte anlamlar taşır. Angel Marinov da akordeonun kendisi için hayatının anlamı olduğunu vurguluyor. Babası gibi bir akordeonist ve akademisyen olan Marinov, “Babamı gördüm göreli bu işi yapmaya ant içtim. Babamın izinden gidiyorum. Onun bana bıraktığı yoldan devam ediyorum. Akordeon çalmayı bir iş olarak görmüyorum, akordeon benim hayatımın önemli bir parçası…Burada olmam gelecekteki hedeflerimden birisiydi. Bir kaç sene önce hayalimdi, iki halkın kültürel paylaşımda bulunması. Bunun da akordeon aracılığıyla olması… Bu hayalim gerçekleştiği için çok mutluyum. Festival için beni aradıklarında hayalimi gerçekleştireceğim için çok sevindim, teklifi de hemen kabul ettim,” şeklinde konuşuyor. “Akordeonun bütün dünya da bir gün gerçek değerini bulacağını düşünüyorum,” diyen Marinov müziğin ülkeler arasında dostluğa olumlu katkıları olacağına da dikkat çekiyor. Balla ve Marinov sahneye çıktığında salondan “Acı bize!” diye bir ses duyuldu. Bu çığlık, az sonra müzikal anlamda yaşanacakların habercisiydi sanki…

“Sihirbaz” olarak adlandırılan, festivalin konukları arasında yer alan Dünya Akordeon Konfederasyonu Başkanı Fredrich Deschamps’ın etkinlikler kapsamında düzenlediği “Akordeon Atölyesi”ne çocuklar ve gençlerin katılması dikkat çekti. Deschamps, 2023 Dünya Akordeon Şampiyonası’nın da ekim 2023’te Türkiye’de Ataşehir Belediyesi ile birlikte yapılacağını söyledi.

"HALKLA ENSTRÜMANI BULUŞTURMAK İSTİYORUZ"

Türkiye’de ilk kez yapılan Uluslararası İstanbul Akordeon Festivali’nin genel sanat yönetmeni aynı zamanda AKORDER Başkanı Aziz Ali Elyağutu festival süresince bir dakika olsun yerinde durmadı. Heyecanlıydı, mutluydu. İsteği, bir akordeon okulu kurmak olan Elyağutu, “Ne olursa olsun, okul kuramazsanız geleceği kuramıyorsunuz. Usta çırak ilişkisiyle, günümüz dünyasında bir bilgiyi bir sonraki kuşağa ulaştıramıyorsunuz. Cumhuriyetimizin en nitelikli eğitim kurumlarından olan köy enstitülerinde müzik eğitiminde seçilen çalgılardan biri olmasına karşın günümüzde bu durumun sürmediğini görüyoruz. Ülkemizin de eğitimle üreten bir seviyeye yükselmesi gerekir. Halkla enstrümanı buluşturmak, okullu olmanın önemini anlatabilmek amacıyla yarışmayı ve festivali yapıyoruz.”

Elyağutu, festivali izleyen bir çocuğun bir paylaşımın altına “Virtüözleri izledim çok beğendim,” notunu düştüğünü, aynı paylaşımın altına çocuğun annesinin de “Çocuğum için bir pencere açtınız, teşekkür ederim’ yazdığını belirterek, “Bu düşünce ışığında, bütün festival amacına ulaşmıştır. Bir çocuğun hayallerine dokunabiliyorsak ne mutlu bize,” diyor.

Unutmadan, Müco okulun kapısında akordeonuyla görüldüğünde ne sınav kaygısı kalırdı, ne de sınıf maçında aldığımız mağlubiyetin bir anlamı. Biz gençken ‘an’ı yaşardık.

Anların değerini bilelim.

ÖNCEKİ HABER

Hidayet Türkoğlu yeniden Türkiye Basketbol Federasyonu başkanlığına seçildi

SONRAKİ HABER

Dersim'de HDP’nin yapmak istediği basın açıklaması engellendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa