07 Kasım 2021 23:44

Tarım Bakanlığı bütçesi bugün konuşulacak | "Tarım Bakanı duysun, biz zarar ediyoruz"

Bütçe görüşmelerine başlanan Mecliste Tarım Bakanlığının bütçesi bugün gündem edilecek. Üreticiler zararda olduklarını söylüyor.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK
Mersin

Meclis 2022 yılı bütçe görüşmelerine başladı. Bugün ise Tarım Bakanlığı bütçesi konuşulacak. 2022 yılında mazot, gübre, hayvancılık, prim (fark ödemesi), tarım sigortaları tohum ve fidan kullanımı gibi desteklere toplam 25.8 milyar TL ayrılıyor. 2021 yılında yaklaşık 23 milyar TL olarak belirlenen tarım destekleri 2022 yılında yüzde 12.5 artışla 25.8 milyar TL’ye yükseltildi.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli 2021 yılında hasat edilen buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale için gübre desteklerinin yüzde 25, 2022 üretim yılı için de hububat dahil tüm ürünlerde gübre desteklerinin yüzde 100 artırılacağını açıkladı. Böylece buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale için 16 lira olan gübre desteği 2021 üretim yılı için dekara 20 lira, 2022 üretim yılı için de dekara 32 lira olarak ödenecek.

“Ben zarar ettim diyen çitçi yok, olmaması gerekir” diyen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin tarım desteklerine ilişkin yaptığı açıklamada bu yılın hâlâ açıklanmayan desteklerinden ziyade gelecek yılın (2022’nin) desteklerini anlatması tepkilere yol açtı. Bütçeden tarıma ayrılan pay ve tarım destekleri üzerine görüşlerine başvurduğumuz Ziraat Mühendisi Dr. Necdet Oral “Destekleme politikası doğrudan fiyata müdahale şeklinde değil ve destekleme primleri de dolaylı yoldan şirketlere gidiyor” derken. Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ise “Ekilmiş, biçilmiş, hasat edilmiş ürüne bir yıl sonra destek açıklayan ve veren tek ülkeyiz, AKP tarımı desteklemiyor sadece destekliyormuş görüntüsü veriyor” diyor. Diyarbakır’dan Faik Toy gübre desteklerinin yetersiz olduğunu söylerken, Polatlı’dan Tüm Köy Sen Yöneticisi Lokman Işık “Biz zarar ediyoruz Bakan duysun”, Ödemiş Ziraat Odasından Mehmet Dinlemez “Hep zarar hep zarar, üretici daha ne kadar dayanacak” diye isyan ediyor.

DOĞRUDAN FİYATA MÜDAHALE ŞEKLİNDE DEĞİL

Ziraat Mühendisi Dr. Necdet Oral, 1980’li yıllardan sonra Türkiye’de tarım politikalarının iç dinamiklerle değil, Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya Bankasının dayatmalarıyla belirlendiğini söylüyor: “Bu güçler 2000 yılında yürürlüğe giren sözde tarım reformu öncesinde Türkiye’deki destekleme politikasını ‘Tarıma yönelik fiyat desteği ve müdahale var. Arz ve talep arasındaki denge, piyasa güçleri tarafından belirlenmenin uzağındadır’ şeklinde eleştirmişlerdir. Türkiye’de ürün fiyatları enflasyonun altında belirlenmekte, yeterince artmamakta, hatta düşmektedir. Buna karşılık üretim ve dağıtımı çok uluslu şirketler tarafından yapılan tohum, tarım ilaçları, kimyasal gübreler, mazot vb. fiyatları çok hızlı artış göstermektedir. Çiftçinin eline geçen fiyatlar ile tüketicinin ödediği fiyatlar arasında uçurum bulunmaktadır.”

Tarım desteklerinin ürün fiyatını etkilemeyen kilo veya dekar bazlı düşük düzeyde ödemeler şeklinde olduğunu ifade eden Oral, “Bu politika çiftçilerin eline geçen fiyatların tamamen piyasa güçleri (şirketler) tarafından belirlenmesine yol açmaktadır. Bu güçler bazı ürünlerde (örneğin fındıkta) olduğu gibi yabancı gıda tekelleridir. Karadeniz’de fındığın fiyatını dünyanın en büyük 4 çikolata üreticisinden birisi olan İtalyan Ferrero şirketi belirlemektedir” diyor.

DESTEKLEME PRİMLERİ DOLAYLI YOLDAN ŞİRKETLERE GİDİYOR

Öte yandan litre veya kilo başına verilen destekleme primlerinin dolaylı yollardan şirketlerin kasasına girdiğini aktaran Oral şunları söylüyor: “Örneğin zeytinyağında üreticilerin çoğu litre başına verilen destekleme primlerini alamamaktadırlar. Desteğin artması halinde tüccar alım fiyatını düşük belirlemekte, tütünde olduğu gibi primin verilmemesi halinde ise (Yüksek maliyetler nedeniyle üretimin sürdürülemez hale gelmemesi için) alım fiyatını bir miktar artırmaktadır. Sütte şirketler prime karşı değildir, çünkü prim artırıldığında fiyatları düşürmektedirler. Şirketlerin karşı olduğu sistem kamunun doğrudan fiyatlara müdahalesidir.”

DÜZEN PARTİLERİNİN TARIM POLİTİKALARI

Muhalefetteki partilerin de tarım desteklerinin GSYH’nin yüzde 1’inden yüzde 2’sine yükseltilmesini, destekleme primlerinin artırılmasını, tarım girdileri üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını talep ettiklerini belirten Oral, “Muhalefetteki düzen partilerinde çiftçinin eline geçen fiyatlar konusunda alternatif bir önerileri bulunmamaktadır. Zaten bu yöntemle artırılan destekler çiftçilere önemli bir yarar sağlamamanın yanı sıra çiftçilerin önemli bir bölümü bu desteklerden yararlanamamaktadır. Uygulanmakta olan politikaların radikal bir eleştirisini içermeyen destekleme politikası çiftçiden yana değildir. Gübre Üreticileri İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Başkanı Metin Güneş, Bloomberg HT’ye yaptığı açıklamada gübre fiyatlarında artış yaşanmasının ürünün satılacağı anlamına gelmediğini, gübrenin satılamaz bir ürün haline gelmeye başladığını söyleyerek yeni açıklanan gübre desteklerinin de yetersiz olduğuna vurgu yapıyor, çünkü çiftçinin artan gübre fiyatlarını karşılayamayacağını onlar da biliyor” diyor.

ÇÖZÜM NEREDE?

Oral çözüme ilişkin ise şunları söylüyor: “Öncelikle üreticilerin kendilerinin örgütledikleri demokratik işleyişe sahip kooperatifler yasal güvenceye kavuşturulmalı ve ürün alabilmeleri için finansman sağlanmalıdır. Özelleştirilen tarımsal KİT’lerin yerine yenileri kurulmalıdır. Gerekli durumlarda kamu destekleme alımı yapmalıdır. En önemlisi çiftçinin eline geçen fiyatları esas alan tarım politikaları uygulanmalı, ürün fiyat destekleri girdi maliyetlerine göre endekslenmelidir.”

ZAMANINDA VERİLMEYEN DESTEK, DESTEK OLMUYOR

Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ise desteğin zamanında verilmemesi ile başlayan yanlışlığın destek politikasının da amacını ortaya koyduğunu söylüyor. Gürkan, “Çiftçi ucuza satıyor, halk pahalıya tüketiyor. Artan girdi maliyetleri ve aracı, tüccar, hükümet üçgeninde düşük tutulan ürün fiyatları çiftçinin üretimden kopmasına sebep olurken artan gıda fiyatları da halkın pahalı tüketmesine sebep oluyor. Bu durumda kazanan hep şirketler olurken işçi, emekçi, köylü kitleleri ise kaybediyor. Bakan 2022’de gübre desteğinin iki katına çıkacağını söylüyor ama köylü daha bu yılın desteğinin ne kadar olacağını bilmiyor. Köylü tarlasını sürdü, tohumunu ekti ama devlet hangi ürüne ne kadar destek veriyor, hangisinin üretimini teşvik ediyor bilmeden ekim yaptı ve hâlâ 2021 yılı tarım desteklemeleri ne kadar olacak açıklanmadı. Üstelik ödemesini de 2022 yılı bütçesinden yapacaklar” diyor.

İktidarın uyguladığı tarım politikaları nedeniyle ÇKS’ye (çiftçi kayıt sistemine) kayıtlı çiftçi sayısının her yıl azaldığını ifade eden Gürkan şöyle devam ediyor: “2017 yılında 2 milyon 100 bin olan çiftçi sayısı, 2020 yılında 1 milyon 800 bine düştü. 2021 yılında 300 bin çiftçinin daha tarım üretiminden çekileceği hesaplanıyor. AKP iktidarı sadece ülke tarımını çökertip, ithalata bağımlı hale getirmekle yetinmiyor her yıl yüz binlerce köylüyü de tarımdan kopartarak, işsizler ordusu arasına katıyor.”

Tarım desteklerinin girdi maliyetlerine gerçek anlamda destek olacak şekilde, üretimin devamı ve teşvikini sağlayacak şekilde artırılması gerektiğini belirten Gürkan şu ifadeleri kullanıyor: “Gemi ve uçak yakıtında, pırlantada kaldırılan ÖTV köylünün kullandığı mazottan kaldırılmalıdır. Köylünün sulama suyunda kullandığı elektrikten KDV kaldırılmalıdır. Artan gübre fiyatları dikkate alındığında gelecek yıllarda kıtlık yaşamamak için gübre ve tohumluk hibe olarak verilmelidir. Artan girdi fiyatları, yaşanan kuraklık gibi nedenlerle banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlu çiftçilerin borçları bir defaya mahsus silinmeli, başlatılan haciz işlemleri durdurulmalı ve tarım üretimini teminat altına almak için faizsiz kredi verilmelidir. En önemlisi de köylüler sendika ve kooperatiflerde örgütlenmenin yanı sıra burjuva siyasi partilerin vaatleriyle umutlanmak yerine kendileri politika yapmak üzere partimizde örgütlenmelidir.”

YENİ AÇIKLANAN GÜBRE DESTEKLERİ DE YETERSİZ

Diyarbakırlı Çiftçi ve Ziraat Mühendisi Faik Toy’a göre 2020 yılı buğday hasadından günümüze kadar geçen 16 ayda kimyasal gübrelere 31 kez zam yapıldığını aktarıyor: “Diamonyum fosfat (DAP) gübresinin tonu yüzde 264’lük artışla 2 bin 200 liradan 8 bin liraya; ÜRE gübresinin tonu ise yüzde 407’lik artışla 1800 liradan 9 bin 120 liraya yükseldi. Buna karşılık hububatta gübre desteği dekar başına 16 liradan 20 liraya yükseltildi yani sadece yüzde 25 oranında artırıldı. Toy, 2021 yılı için buğdayda dekar başına gübre maliyeti, kuru tarımda 500 liraya, sulu tarımda ise 800 liraya çıktı.”

"150 BİN LİRALIK GÜBRE ATTIM, ÜRÜNÜ 160 BİNE SATTIM"

Polatlı’dan Tüm Köy Sen Yöneticisi Lokman Işık, “Hükümet 2022 yılı bütçesinde tarım desteklerine ayırdığı payı yüzde 12.5 artırmakla övünüyor. Tamam da gübre fiyatı neredeyse bir yılda 3 katı zamlandı, mazot yüzde 40 zamlandı. Hal böyleyken, 2021’de verilen tarım desteklerinin yüzde 12.5 artırılması karşısında ‘Ağam bizimle eğlenir’ desek yeridir. 2021 bitti ne tohum desteği ne gübre desteği var” diyor.

Işık şunları söylüyor: “Bırakın bu yılı 2020’nin sertifikalı tohum desteklerini bile vermediler. Bakanlık açıklamalarına bakarsanız sertifikalı tohum destekleri verildi ama biz hâlâ almadık. Oysaki tarım bakanlığı sitesinde bile 200 çiftçiye verildiği yazıyor. Verdik dedikleri destek şirketlere ödenen para, çiftçiye bir şey yok. Gübre fiyatları aldı başını gidiyor. Yatıyoruz kalkıyoruz zam geliyor. Bunca destek sayılıyor ama asıl olarak köylünün alabildiği destek mazot ve gübre desteğidir. Her köylü sertifikalı tohum ekmediği için sertifikalı tohum desteğinden de yararlanmıyor. Hükümet, tarımla ilgili oda, sendika gibi örgütlerin açıklamaları karşısında verim kaybının düşük olduğunu söylüyor ama iş prim desteğine (fark ödemesi) gelince tarım il müdürlükleri aracılığıyla hesapladıkları verim üzerinden prim desteği ödemeyi dayatıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan kuraklık desteği olarak dekara 100 TL ödeme yapılacak dedi ama hem ödeme miktarını düşürdüler hem de daha ödeme yapmadılar. Kuraklık nedeniyle çiftçinin borçları ertelenecek dediler. Ortada erteleme yok. Bankaya gidiyorsun ‘Ödersen senin için iyi olur’ diyor. Ödeyemezsen zaten faiz artıp gidiyor. Geçen yıl 20 ton gübre attım 150 bin TL, sattığım ürün 160 bin TL. Yaktığım mazot, ektiğim tohum, verdiğim ilaç, harcadığım emek ortada yok. Bakan zarar eden çiftçi yoktur diyor ama ben zarar ettim. Bakan beye duyurulur.”

HEP ZARAR HEP ZARAR, ÜRETİCİ NEREYE KADAR DAYANACAK

Ödemiş Ziraat Odası İkinci Başkanı Mehmet Dinlemez de “Bizim bölgemizde patates, silajlık mısır, yem bitkileri, arpa, buğday ekilir, hayvancılık yapılır. Üre gübresinin torbasını geçen yıl 160-170 TL’ye alırken geçtiğimiz hafta 450 TL’ye aldım. Şimdi yine arttığını söylüyorlar. Tamam verilen destek gerçek anlamda destek değil ama gübre fiyatının 3 katına çıktığı bir yerde bari 16 TL olan gübre desteğini de 3 katına çıkararak 48 TL yapsalar. Ama yapmıyorlar. Üretici hep mağdur oluyor. Üç senedir patates üreticisi zarar ediyor, bu sene de zarar edersek kimse patates ekmez. Kimi üretici köylü patates ekmedi. Kimisi de ektiyse de ya gübre atamıyor ya da az atacak. Bu da üretime yansıyacak ve azalan üretim yine ithalatla kapatılmaya çalışılacak. Üretici köylü zarar ederken ithalat artacak. Yıllardır böyle oluyor. Yemin torbasına 15 günde 6 ve 7 lira olmak üzere iki defa zam geldi. 170 lira olan yem 183 liraya yükseldi. Yem fiyatı sürekli artarken süt fiyatı yerinde sayıyor. Üretici yaptığı üretimden para kazanamazsa neden devam etsin? Zarar ederek devam eden esnaf ya da fabrika patronu gördünüz mü hiç? Zarar ediyorsa esnaf dükkanı, patron fabrikayı kapatır. Hep zarar hep zarar, üretici köylü nereye kadar dayanabilir ki?​”

ÖNCEKİ HABER

Yeniden Sinematek'te ustalardan suç filmleri gösterimde

SONRAKİ HABER

İşyeri gezileri bize yürüyeceğimiz yolu gösteriyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa