"Bütün kızlar" boykot için toplandık

“DENİZ GEZMİŞÇİLİK YAPIYORSUNUZ!”
Amacımız, kantinciyi ya da müdürü çileden çıkarmak değil, sağlıklı ve uygun fiyata yiyecek satılmasını sağlamaktı. Ne yazık ki olay “okulda örgüt işi yapıyorsunuz, bu bir eylemdir, suçtur, Deniz Gezmişçiliktir, okulun huzurunu ve düzenini bozuyorsunuz…” tepkilerini gördü.
Sonrasında “ bu adamın(kantinci’nin) ekmeğiyle oynuyorsunuz, yazık günah değil mi? çoluğu çocuğu var, sizin babanız bir ay eve para getirmese ne yaparsınız?​” tarzında konuşmalar vardı ve akıllara “ kim kimin ekmeğiyle oynuyor acaba? Kime yazık kime günah ya da kim mağdur? “ sorularını getiriyor. Öğrencinin sağlığını hiçe sayıp, cebindeki üç beş kuruşa göz diken kantinci mi yoksa aylık ortalama geliri 800TL olan, üç çocuk okutan, kira ödeyen işçi aileler mi mağdur olan?
“% 80  İŞÇİ ÇOCUĞU!”
Yaptığımız işin “günah” olmadığını ve mağdur olanın ise bizzat ailelerimiz ve bizler olduğunun bilincindeyiz. Okulumuzun %80’i işçi çocuğuydu ve idarenin bu tutumuna karşı bağımsız olarak “fiyatlardan ve kaliteden memnun değiliz” adı altında boykota devam ettik. Doğal olarak inatla hak arayışımıza devam etmemiz kantinciyi ve idareyi büsbütün öfkelendirdi. Hiç hız kesmeden benim için “okulda örgüt işi yürütüyor, öğrencileri boykota zorluyor” gerekçesi ile tutanak tuttular. Sanki kantin fiyatlarından ve kalitesinden tek rahatsız olan bendim, sanki boykota tek başıma katıldım. Bu yapılan boykot benim değil sınıf temsilcilerimizin aldığı karardır. Burada belirtmek gerekirse birçok öğretmenimiz de bizlere destek çıktı, sahiplendi. Ayrıca öğretmenlerimize de buradan teşekkür ediyoruz.
Neyse ki bu trajik ve bir o kadar komik olan durum taleplerin rapor halinde verilip uygulamaya geçilmesiyle tatlıya bağlandı. Sorun tam anlamıyla çözüldü mü? Hayır. Önümüze sunulan tatlıdaki tuzu görmezden gelmemiz için disiplin tehdidi ortalarda dolanıyordu. Kantinde değişimler ve yenilikler oldu ama hala kaliteden yoksun. Öğrenciler disiplin tehdidi ile susturuldu. Bir kez daha “okullarda demokrasinin olmadığını” gözler önüne serdi bu durum. Hak aramanın ve hakkını savunmanın yalnızca sözde bir ifade olduğunu bir kez daha tabiri caizse kanlı canlı yaşadık. Ne acı… Hakkınızı arayın, haksızlık karşısında susmayın naraları bir kez daha fos çıktı.
“GELECEK KİMLERİN ELİNDE?​”
Geçtiğimiz günlerde liselerde kılık kıyafetin serbest olacağından liselerin de bu sayede demokratik olacağından çokça söz ediliyordu. Ancak biz gördük ki okullarda değiştirilen sadece kılık-kıyafet olmamalı. Geleceğin gençlikte olduğunu söyleyen iktidar duyar mı sesimizi bilmiyoruz ama susturulan, korkutulan, mücadeleden uzaklaştırılan gelecek gençlerin değil, onları susturan, korkutanların geleceği oluyor.
Bu yapılan boykota sadece sıradan bir boykot gözüyle bakılmamalı. Her ne kadar susturulsa da Behice Yazgan Kız Lisesi öğrencileri, birlikte mücadele etmenin, hak aramanın önemini görmüş ve bundan sonra ne zaman haksızlık olsa bir araya gelmesi gerektiğini öğrenmiştir. Her zaman bizim birbirimize bağlılığımızın, hak aramamızda en önemli etken olduğunu gördük öğrendik.    
Behice Yazgan öğrencilerinin ayrıca öğrenmesi gereken, sadece bu sorunların bizim okulumuzda olmadığı bütün liselerde hatta üniversitelerde türlü türlü sorunların yaşandığı, buna karşı çıkanların ise teröristlikle suçlandığı gerçeğidir. Son olarak ODTÜ’de arkadaşlarımıza yapılan ortadadır. Mesela her geçen gün yaygınlaşan uyuşturucu, fuhuş gibi bataklığa sürüklenen arkadaşlarımızın bu bataklıktan çıkartılması için çalışmak varken neden hakkını arayan arkadaşlarımızın önünde duruluyor? Yoksa sistem bizi yönetmeye çalışanlar hak arayan gençlik değil de geleceğinden vazgeçmiş bir gençlik mi istiyor? Buradan duyurulur, geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz!