HDP, Göç Bakanlığı kurulması için kanun teklifi verdi
HDP Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TBMM'ye Göç Bakanlığı kurulması talebiyle kanun teklifi verdi.
Fotoğraf: DHA
HDP Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) Göç Bakanlığı'nın kurulması talebiyle kanun teklifi sundu.
Teklifin gerekçesinde, yeni bir göç politikasına ve sosyal uyum-entegrasyon politikalarının uygulanmasına karar verilmesi; göçmen ve mültecilerin haklarının korunması; eğitim, sağlık, barınma, çalışma ve istihdam gibi temel hizmetlere ve adalet mekanizmalarına erişimlerinin sağlanması; ırkçılık, yabancı düşmanlığı, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmamaları için önlem alınması; yaşatılan şiddet ortamlarında faillerin cezasız bırakılmaması adına etkili yöntem geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.
3,7 MİLYON SURİYELİ MÜLTECİ
Kanun teklifinin gerekçesinde, ülkede kayıtlı geçici koruma altındaki Suriyeli göçmenlerin sayısının 21 Ekim 2021 tarihi itibarıyla 3 milyon 723 bin 674'e yükseldiği belirtildi. Göç İdaresinin verilerine göre 10 yaşın altındaki Suriyeli göçmenlerin sayısının 1 milyon 78 bin 409 olduğu anımsatıldı.
"YÜRÜRLÜKTEKİ YASA SOSYAL UYUMU ENGELLİYOR"
Mülteci ve sığınmacı terimlerinin Türkiye’nin hukuksal mevzuatında, uluslararası hukuk terminolojisinden farklı tanımlandığı belirtilen gerekçede, "Yürürlükteki göç yasası, coğrafi çekince ile birlikte, geçici ve belirsiz statüleri, 3. güvenli ülkeyi içererek mülteci toplumunu hukukun ‘bekleme odasında’ tutmaktadır. Bu durumun kendisi hem temel hak ve hizmetleri hem de sosyal uyumu engellemektedir" denildi.
MEVCUT YASADAKİ AYRIMCILIK
Türkiye'nin onayladığı "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi" ve "Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol"ün hatırlatıldığı gerekçede, şu açıklamaya yer verildi:
"Türkiye, Avrupa dışından gelenleri mülteci olarak kabul etmemektedir. Avrupa dışından gelenlerin üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar şartlı mülteci statüsünde geçici olarak Türkiye’de kalmasına izin verilmektedir. Türkiye bulunduğu konum itibarıyla Avrupa kökenli olmayan başka ülke yurttaşlarının geçiş güzergahındadır. Esasında Avrupa kökenli olan ve olmayan diye ikircikli bir ayrıma gidilmesi yasal çerçevede bir ayrımcılık olduğunun en belirgin göstergesidir."
"MÜLTECİ SAYISINDAKİ ARTIŞA PARALEL İYİLEŞTİRİCİ BİR GÖÇMEN POLİTİKASI YÜRÜTÜLMÜYOR"
Göçmen politikalarının pazarlık konusu yapılmasının insan haklarının, yaşam hakkının ve sağlık hakkının görmezden gelinmesine neden olduğu vurgulanan açıklamada, Afgan sığınmacı sayısında yaşanan artışa da işaret edildi. Sayılardaki artışa paralele şekilde artan iyileştirici, etkin bir göçmen mülteci politikası yürütülmediğinin altı çizildi.
"EĞİTİM VE SAĞLIKTA DA AYRIMCI DÜZENLEMELER MEVCUT"
Eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerde de ayrımcı düzenlemelerin olduğu aktarılan gerekçede, "Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Haziran ayında yapılan açıklamada 2021-2022 eğitim öğretim döneminde üniversitelerde okuyan Suriyeli öğrenci sayısının 48 bin 192 olduğu açıklanmıştır. Bu eğitimleri alan Suriyeli göçmenlerin hiçbiri anadillerinde eğitim görmemiş ve birlikte eşit yaşama süreci bu bağlamda işletilmemiştir" denildi.
"Göçmen ve mültecilerin ya da tümüyle kayıt dışı yaşamak zorunda bırakılanların, sağlık hakkı, eğitim hakkı, insanca koşullarda yaşama ve çalışma haklarının sağlanabilmesi adına bakanlık düzeyinde bir yapı tartışılması elzem bir ihtiyaç halini almıştır" denilen gerekçede, ırkçı söylemlerin ve nefret dilinin arttığına da vurgu yapıldı.
"GÖÇ İDARESİ BAŞKANLIĞI YETERSİZ"
İçişleri Bakanlığına bağlı faaliyet yürüten Göç İdaresi Başkanlığının bu durum karşısında çözüm bulamadığı ve yeteri kadar sorumlu yaklaşmadığı belirtilen gerekçede "Örneğin Türkiye’de kimin, nasıl, hangi prosedürlerden geçerek vatandaş olabileceğinin belirsizliği ve ilgili kurumun buna dair bir politika geliştirmemesi sığınmacı olan insanların belirsizliğe itilmesine sebep olmaktadır" denildi.
"BELİRSİZ KAVRAMLAR MEVZUATTAN ÇIKARILMALI, İLTİCA PROSEDÜRÜ EKSİKSİZ TANIMLANMALI VE UYGULANMALI"
Gerekçede son olarak şu çağrıya yer verildi:
"Açıklanan bu nedenlerle Göç Bakanlığı yapısı ile yasal bir mevzuat oluşturularak; mülteci tanımını, zorla yerinden edilme nedenlerini (açlık, iç savaş, iklim krizi, doğal afet gibi) genişleterek yeniden tanımlayacak, düzensiz göçmen, ekonomik göçmen, geçici koruma, uluslararası koruma gibi belirsiz statüler yerine, gelecek öngörülürlüğü olan tanımlı statülerin (mültecilik, vatandaşlık) belirleneceği bir hukuki düzenlemeye öncelikle ihtiyaç duyulmaktadır.
Coğrafi ayrım olmaksızın tüm yerinden edilenleri mülteci kapsamına alacak bir düzenleme kurulmalı ve geçici koruma gibi belirsiz kavramlar yasal mevzuattan çıkartılmalıdır.
Düzensiz göçle mücadele edebilmek için iltica hakkı başta olmak üzere yaşam hakkını koruyan iltica prosedürü eksiksiz tanınmalı ve uygulanmalıdır.
Bu bakımdan yeni bir göç politikasına ve alanda bilgisi/tecrübesi olan uzmanlık örgütleri ile birlikte sosyal uyum-entegrasyon politikalarının uygulanmasına karar verilmesi, Türkiye’de bulunan göçmen ve mültecilerin insan olmaktan kaynaklı haklarının korunması, eğitim, sağlık, barınma, çalışma ve istihdam gibi temel hizmetlere ve adalet mekanizmalarına erişimlerinin sağlanması ve en önemlisi ırkçılık, yabancı düşmanlığı, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmamaları için önlem alınması ile yaşatılan şiddet ortamlarında faillerin cezasız bırakılmaması adına etkili yöntem geliştirilmesi gerekmektedir."
Sunulan kanun teklifini okumak için tıklayın. (HABER MERKEZİ)