08 Kasım 2021 09:43

Öğrencinin şiddetine uğrayan öğretmen için Eğitim Sen'den okul önünde eylem

Beyoğlu ilçesindeki Kâtip Mustafa Çelebi Lisesinde öğrencinin şiddetine uğrayan öğretmen için Eğitim Sen okul önünde açıklama yaptı: Okullar arası eşitsizlik eğitimi yok ediyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İstanbul’un Beyoğlu ilçesindeki Kâtip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Eğitim Sen Üyesi Ebru Yıldırım Genç'in bir öğrencisinin saldırısına maruz kalması okul önünde protesto edildi.

Eğitim Sen 3 No'lu Şube'nin çağrısıyla okul önünde toplanan eğitimciler, yaşanan şiddet ve kaosun tek sorumlusunun çocuklar olmadığına dikkat çekti, MEB'in politikalarını eleştirdi.

"Uyarıyoruz, okullar arası eşitsizlik eğitimi yok ediyor" pankartını açıldığı eyleme KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, HDP Milletvekili Dilşad Canbaz, HDK Eş Başkanı Sedat Şenoğlu, Emek Partisi Şişli İlçe Başkanı Alişan Doğan, Eğitim İş, çeşitli sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarından yöneticiler katıldı.

“OLAY BASİT BİR DİSİPLİN MESELESİ DEĞİL”

Basın açıklamasını Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak yaptı. Koçak, "Olay basit bir disiplin meselesi olmamakla birlikte, sadece bu okul ile ilgili bir sorun da değildir. En az arkadaşlarımıza yapılan şiddet kadar tehlikeli olan şey ise sürecin başlama biçimidir. Öğrencinin tartaklanmasına engel olmaya çalışan aynı zamanda üyemiz olan Ebru Yıldırım Genç, ardından öğretmen arkadaşlarına yönelen şiddete engel olmaya çalışan iki genç öğretmeninde şiddete uğraması, okullarımızda sıkça yaşanan artık öğretmenlerin dahi engelleyemediği akran zorbalığıdır" dedi.

“ÖĞRENCİLERİN GÜVENLİĞİNDEN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Koçak, okulda yaşanan olayları öğretmenler dahi engelleyemiyorsa öğrencilerin güvenliğinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi. "Çok değil iki gün sonra yine bu okulda öğrenciler arasında çıkan kavga ancak okula polisin gelmesiyle sonlandırılabilmiştir" diyen Koçak, "Maalesef son yıllarda okullarda akran zorbalığının yarattığı sonuçların çocuk intiharlarına kadar birçok olumsuz sonucuna tanık olduk. Yöneticilerin tehlikenin ne kadar büyük olduğunu anlaması ve çözüme yönelmesi için ne öğrencilerimizi ne de meslektaşlarımızı kaybetmek istemiyoruz" diye konuştu.

“SORUMLU MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI”

Yaşanan şiddet ve kaosun tek sorumlusunun bu çocuklar olmadığını söyleyen Koçak, "Daha çok şartları yaratanlardır. Eğitimde yeterli araştırma ve tartışmalar olmadan yaptık oldu yöntemiyle gerçekleştirilen sistem değişiklikleri, okullara yerleştirmelerdeki kriter değişimleri, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını gönderebildikleri meslek liselerini diğer okul tiplerine göre daha olumsuz etkilemiş, dönemin bakanı İsmet Yılmaz’ın da ifade ettiği ‘nitelikli okullar’ oluşturulurken doğallığında meslek liseleri en niteliksiz sınıfa yerleştirilmiş oldu" ifadelerini kullandı.

Koçak, "Dolayısıyla sorumluluk bu çocuklara yüklenemez; okulları nitelikli niteliksiz kategorisine sokan, ihtiyaçlarını okul aile birliklerinden gelebilecek bağışlara teslim ettiği için çocuklara ailede yaşadığı yoksulluğun aynısını okullarında da zengin-yoksul okul şeklinde yaşamayı dayatanlardır. 2 yıllık pandemi döneminde tedbirleri almaktansa uzun okul kapatmalarıyla çocukları sahipsiz bırakan MEB’dir. Liyakatsiz idareci atamalarıyla bu okul örneğinde olduğu gibi öğrenciler öğretmenler şiddet görürken odasından dahi çıkmayan hastanede yanlarında olmayan vasıfsız idarecilerdir. Siyasette medyada sokakta kurulan ötekileştirici ayrıştırıcı dille tüm toplumda olduğu gibi çocuklarımızda da şiddet dilini geliştirenlerdir" dedi.

“GÜVENLİ YAŞAM KOŞULLARI YARATILMALI”

Son olarak Koçak şunları söyledi: "Birçok okuldan kavga ve gerginlik haberleri almaktayız.  Kavgalara karışan çocuklar genelde okul çıkışlarında çalışmak zorunda kalan ekonomik krizin en sert yüzüyle karşılaşan, güvenli bir ortamda büyümeyen çeşitli şekillerde istismar edilmiş koruyamadığımız çocuklar. Bu çocuklar yaşadıklarını yaşatıyor. Genel siyasetin dilinden tutunda diziler, oyunlar, çizgi filmlere kadar dilde gelişen kaba, şiddet dilinden biran önce vazgeçilmelidir. Okulları ve öğrencileri kategorize eden, çocukları ötekileştiren, özelleştirmeyi teşvik eden sınav ve eğitim sistemlerinden vazgeçilmeli. Yerine önce güvenli yaşam koşulları yaratılmalı. Eğitime gerçek bir bütçe ayrılmalı. Eğitim emekçilerinin hak ettikleri toplum içindeki saygınlığını sarsacak politikalardan uzak durulmalıdır. Eğitimin tüm bileşenlerinin dahil edildiği demokratik tartışma ortamlarında tüm çocuklara bilimsel, anadilinde, laik, parasız, ulaşılabilir bir eğitim ortamı sağlamak hedeflenmelidir." (İstanbul/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İzmir’de 38 kitle örgütü Buca Çevik Bir Meydanı’nın adının değiştirilmesi talep etti

SONRAKİ HABER

Şenyaşar ailesi: Katliamı yapanlardan hesap soramayanlar da yargı önünde hesap verecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa