26 Aralık 2012 16:08
Gülcan Çetinkaya

Antik Yunan düşünürü Platon’u bilirsiniz. Platon’a göre idealar dünyası duyular yoluyla bilinemez, onun bilinirliği ancak düşünmeyle mümkündür! AKP’nin ‘var’ kabul ettiği ideal üniversitesini, idealar alemine benzetecek olursak (!) oraya ulaşmak da ancak hayal gücümüzün kuvvetiyle mümkün… Diyelim ki tefekkürünüz(kafa yorma) tahayyülünüzün emri altında (hayal etme), vardınız AKP’nin ideal üniversitesine: İlk dersiniz, ‘ideal üniversitenin varlığından ve güvenliğinden kuşkulanmamak’ olabilir. 20 zırhlı araç, 8 toma, 3600 polis ve gaz bombaları güvenilirliğini(!) kanıtlamaya yeter.
Platoncu kuramla(!), vakıf üniversitelerinin haline de vâkıf olunabilir. Üniversiteye giriş sınavından hemen sonra halka açık, muhtelif yerlerde tanıtım tezgâhı kuran vakıf üniversitelerinin tarif ettikleri ‘mümkün olanların en iyisi’ üniversiteyi ele alalım. Bu üniversiteye, ancak yüksek miktarda TL ile girilebilir! TL’niz yok ise gençliğinizden esirgediğiniz iyiliği, gülümsemeyi test kitaplarına gömmekle de vakıf üniversitelerinin kapısını açabilirsiniz.(Şansınız varsa). Sonuç olarak, Platoncu yaklaşıma göre, vakıf üniversitelerine gir(ebil)mek elle tutulur gözle görülür( duyular yoluyla elde edilir) bir ‘şey’ değildir. Kanıt: Hepimizin eli kolu var fakat çoğumuz devlet üniversitelerinde okuyoruz!(Harç paralarını ödeyebildikçe…)
Diyelim ki, ‘mümkün olanların en iyisi’(Voltaire Candide adlı eserden alıntıdır. ) diye tanıtılmış bir vakıf üniversitesine girebildiniz. İlk dersiniz ‘Platon sermayenin işine yaramıyorsa unut gitsin, işe yarayabilir hale getirirsen patron sensin’ konulu ders olabilir.
AKP’nin ‘ideal üniversitesi’nin sınırlarına, eğitimi kar marjını en yüksek seviyede tutarak satışa sunan vakıf üniversiteleri dâhildir. Bu sınıra yakında, kâr hırsıyla hırsızlaşacak ve bilimden daha fazla çalacak ‘özel’ üniversitelerin gireceği de bilinen bir gerçektir. Türkiye gençliğinin parasız, bilimsel, demokratik eğitim ve YÖK’süz üniversite talebi ise idealar dünyasında aranamayacak kadar gerçek ve insanî bir hak olarak karşımızda durmaktadır.
Demokratik protesto hakkını kullanırken, polis zulmüne maruz kalan ODTÜ’lü öğrenci ve diğer üniversitelilerin talepleri, gerçekliğini sermaye odaklı politikalar yoluyla edinemeyecektir. Eğitim sistemimize dokunanın (akademisyenler, eğitimciler, veliler, öğrenciler) ah çektiği duyulur bir gerçekliktir!  Son olarak, Türkiye’nin her yerinde ‘iş, bilim, özgürlük’ istemiyle alanları dolduracak öğrencilerin sayıca artacağı, bugünden yarına, öngörülür bir gerçektir.

*Yeditepe Üniversitesi

Evrensel'i Takip Et