09 Kasım 2021 10:16

SES: Yoksulluğu bitirme hedefiyle bütçe planı yapılmalı

SES Eş Genel Başkanı Atabey, yarın görüşülmeye başlayacak olan Aile ve Sosyal hizmetler Bakanlığı 2022 bütçesine ilişkin açıklamalarda bulundu. "İstihdamı önceleyen bir bütçe olmalı" dedi.

Fotoğraf: SES

Paylaş

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), yarın görüşmeye başlanacak olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2022 bütçesine ilişkin basın açıklamasında bulundu. Açıklamada konuşan SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey, Bakanlığın, sosyal yardım derneği gibi davranan ve zaten sağlaması gereken kamu hizmetini hayır işi yapma misyonuna çevirmiş durumda olduğuna dikkat çekti, “Halkın büyük kısmı yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaktadır. Tüm bunları gören yoksulluğu teşvik eden değil istihdamı önceleyen ve yoksulluğu bitirme hedefiyle bütçe planlamaları yapılmalıdır” dedi.

Atabey, 2022 Bütçesinin yüzde 3.8'ini Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi oluşturduğunu ve bakanlıklara bütçeden ayrılan pay bakımından 6. sırada geldiğini ifade etti. Bakanlıklar ayrılmadan önce yüzde 12.7 ile en büyük 3. paya sahip olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na (AÇSHB) ayrılan bütçe göz önüne alındığında 2022 yılında aile ve sosyal hizmetler politikaları için ciddi bir bütçenin ayrılmadığını belirten Atabey, “Nisan 2021’de bakanlıklar ayrılıncaya kadar AÇSHB’ye ayrılan toplam bütçede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na (ÇSGB) ayrılan payın Aile ve Sosyal Hizmetlere ayrılandan iki kat fazla olduğu görülmektedir. 2021 Haziran sonu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (ASHB) bütçesinin yüzde 50.5’si harcanmıştır. ASHB; sosyal politikalar üretme konusuna sadece istatistiki yaklaşmaktadır ve kendisine başvurulmayı beklemekle yetinen bir yaklaşıma sahiptir.  ASHB sosyal politika üretme niyeti olmayan, birimleri hakkında nitelik arttırma yaklaşımından uzak; sanki sosyal yardım derneği gibi davranan ve zaten sağlaması gereken kamu hizmetini hayır işi yapma misyonuna çevirmiş durumdadır. Ayrıca ‘ihtiyaç sahibi’ sayılarını uzun vadede azaltacak herhangi bir sosyal politika üretmediği için sadece ihtiyaç belirlendikten sonra kısa süreli fayda yaratıp kendine bağımlı şekilde yaşamak zorunda kalan kişi sayısını arttırmaktadır” diye konuştu.

Kadınlara yönelik hizmetlerin planlanması ve şiddetin önlenmesi konusunda ana sorumlu ve koordinatör birim olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) için 2022 bütçesinde 22 milyar TL pay ayrıldığını ifade eden Atabey, “Ayrılan ödeneğin yüzde 75 ‘inin personel giderleri için kullanılması öngörülmektedir. Bu bütçe planı, yani yeterli ve etkili oranda bütçenin ayrılmaması KSGM’nin uzun süredir giderek daha çok etkisizleştirilmesinin bir parçası olarak görülmektedir. Kadın erkek eşitliğinin sağlanması hedefi ve buna uygun faaliyetler Genel Müdürlüğün hedeflerinden çıkartılarak revizeler yapılırken, kadınların varlıklarını ve haklarını aile içindeki ‘görevleri’ üzerinden tanımlayan muhafazakâr söylem ve pratikler KSGM’nin çalışmalarını da büyük ölçüde etkilemiştir” ifadelerini kullandı.

"SIĞINMA EVLERİNE NE KADAR BÜTÇE AYRILDIĞI BELLİ DEĞİL"

Pandemi koşulları ile evlerde kapalı kalmanın kadınları şiddet bakımından daha da riskli hale getirdiğini vurgulayan Atabey, "Salgını gözeten acil durum planı olacağına dair bir işarete bütçe taslağında rastlanılmamaktadır. Bu haliyle “rutin” zamanların taslağı olarak hazırlandığı görülmektedir. Kadınların mücadelesinin yarattığı baskının da bir sonucu olarak bütçe içinde kadına yönelik şiddet konusu bir nebze de olsa yer bulabilmiştir. Ancak, fonksiyonel bütçeden program bütçeye geçildiği için şiddete karşı yapılan harcamalar, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Edilmesi programı altında gösterilmekte; fakat geçtiğimiz senelerden farklı olarak, bu tutarın ne kadarının sığınaklar, ŞÖNİM’ler, 6284 Kapsamında Barınma Desteği, 6284 Kapsamında Kreş Desteği için ayrıldığı görünmemektedir” diye konuştu.

BÜTÇENİN SADECE  YÜZDE 8’İ  "KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLARA"

Temel sosyal hizmet alanı olan ‘korunmaya muhtaç çocuklar’ bütçesinin toplam bütçenin ancak yüzde 8’ine denk geldiğini belirten Atabey, “Bakım altına alınan ve hizmet verilen çocuk sayılarında da önemli artışlar görülmemektedir. Dolayısıyla korunmaya muhtaç çocuklar alanında genişleme eğilimi göstermeyen bir Bakanlık politikası ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Oysa yaşanan yoksulluk ortamında korunmaya muhtaç çocuk sayısının arttığı, madde kullanımın arttığı dikkate alındığında Bakanlığın çocuk koruma hizmetlerine daha fazla ilgi gösterilmesi gerekmektir. Bu duruma bir örnek olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koruyucu sosyal hizmetlerin en başında gelen ‘Kreş, Gündüz Bakım Evi ve Çocuk Kulübü’ açmaması ciddi bir eksiklik olarak görülmelidir. Bu hizmetlerin tamamen piyasaya yani özel sektöre ve dini motivasyonlu sivil örgütlere terkedildiğini; çocuk koruma alanında esas olarak kamusal değil ‘hayırseverlikçi’ bir yaklaşımın egemen olduğunu göstermektedir” dedi.                                                                                                                                                        

SOSYAL YARDIMA MUHTAÇ HANELER 2 KAT ARTTI

AKP iktidarının uzun süredir sosyal yardımı hak olmaktan çıkardığını söyleyen Atabey, “Yardım/lütuf ve bağımlılık ile oy ilişkisi bağlamına yerleştirdiğini vurguluyoruz. Sosyal yardımlar yoksulluğu sürdürme, yoksullaştırılan emekçileri iktidara bağımlı hale getirme politikasının bir aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Uzun yıllardır sosyal hizmetlerde ana kalemin giderek artan şekilde bu biçimde kurulan bir sosyal yardımdan oluşması da temel itirazlarımızdan birini oluşturuyor. 2019 yılına göre 2020 de sosyal yardıma muhtaç olan hane sayısı 2 kat artmış ve oran olarak yüzde 102 hane sayı artışıyla sosyal yardıma muhtaç hale gelmiştir. Yine bakanlık verilerine göre sosyal yardım alanların yüzde 61’ini kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal yardımlar içinde önemli bir yer tutan bakım hizmetlerine ayrılan ödenekte de ağırlık kadın emeğine dayanan yaşlı, engelli, çocuk bakımı ödenekleridir.   

Bütçe halkın ve emekçilerin örgütleri aracılığı ve onların katılımı ile yapılması gerektiğini belirten Atabey, “Ayrı bir Kadın Bakanlığı ve Çocuk Bakanlığı kurulmalı; ayrı ve ihtiyacı karşılayacak bütçeleri olmalıdır. Sosyal hizmet alanlarındaki politikalar sorunları önlemeye odaklı, iktidarın siyasi ihtiyaçlarından arındırılmış, kapsamlı politikalar olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaç neyse gerekli bütçe ayrılmalıdır. Sosyal yardımlarda bir bağımlılık ilişkisi yaratma ve rant-siyasi çıkar hedefi kaldırılmalıdır. Yardım alanların yardım kesilme tehdidi ile düşük maliyetli çalıştırılmalarına neden olacak uygulamalardan vazgeçilmelidir. Mevcut bütçe teklifi pandemi, deprem gibi olağanüstü dönemleri hesaba katmamaktadır. Oysa ki pandemi süresince ve ekonomik krizin de etkileri ile çok sayıda insan işsiz kaldı. Halkın büyük kısmı yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaktadır. Tüm bunları gören yoksulluğu teşvik eden değil istihdamı önceleyen ve yoksulluğu bitirme hedefiyle bütçe planlamaları yapılmalıdır” dedi.

Sosyal Hizmet İşkolundaki emekçileri yoksulluk sınırının altında ücret aldığını söyleyen Atabey, emekçilerin taleplerini şöyle sıraladı;

  • İş kolunda çalışan tüm emekçilerin temel ücreti yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
  • Pandemi nedeni ile bakanlık personelinin iş yükü çok fazla artmıştır. Bütçede personel ödemelerinde personel açığı düşünülerek kadrolu ve güvenceli istihdamla personel açığının hızlı bir şekilde giderilmesi için ödenek arttırılmalıdır.
  • Ağır engelli, çocuk ve yaşlılara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışanların ek ödeme oranlarına 10 puan ilave edilerek artış sağlanmıştı. Benzer koşullarda ve risk altında hizmet vermesine rağmen kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışanlara puan ilavesi yapılmamıştı. Bu maddenin düzeltilmesi ve kadınlara hizmet veren yatılı kurumların da aynı puan artışından yararlanmaları sağlanmalıdır.
  • Meslek farklılıklarını ve meslek sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmalıdır.  
  • Yatılı kurumlarda çalışan personelin nöbet ücretleri artırılmalıdır. Yatılı olmayan kurumlarda gerçekleştirilen fazla çalışma ücretlendirilmelidir.
  • İcap nöbetleri ve danışmanlık tedbirleri için ödenen ücretler yapılan işin ve çalışanların emeklerinin karşılığı olabilmekten çok uzaktır, ücretlerde artış sağlanmalıdır.
  • Görevde yükselme ve unvan değişikliğinde mülakat kaldırılmalıdır.
  • Ek ders karşılığı çalışma kaldırılmalı, personel ihtiyacı kadrolu istihdamla karşılanmalıdır.
  • Fiilen genel idari hizmet sınıfı işlerini yapan yardımcı hizmetler personelinin sınavsız genel idari hizmetler kadrosuna geçişleri sağlanmalıdır.
  • Çocuk eğiticilerinin kadrosu genel idari hizmetler sınıfından çıkartılarak sağlık hizmetleri sınıfına alınmalıdır.
  • Vekaleten idarecilik kaldırılmalı, asil idarecilik kadrolarına liyakat ile seçim yöntemi ile atama yapılmalıdır.
  • Atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmeli, tayin ve yer değiştirmede hiçbir kurumda olmayan koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır.
  • Sosyal hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu bir çalışma alanıdır. Sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar, çalışanlara yönelik tehditler başta olmak üzere çalışanların fiziki ve hukuki güvenliklerinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.”  (Ankara/EVRENSEL)
ÖNCEKİ HABER

Üniversite öğrencileri eğitimlerine devam edebilmek için iş arıyor

SONRAKİ HABER

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri rektörlüğe 207. kez sırtını çevirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa