10 Kasım 2021 23:45

Çocuk işçilikten genç işçiliğe uzanan bir yaşam: 13 yaşında 12 saat çalıştım

13 yaşında günde 12 saat gıda fabrikasında çalışmaya başlayan bir çocuk. O çocuğun adı Hakan, artık 21 yaşında. Şimdilerde bir halı fabrikasının iplik bölümünde çalışıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Mahmut SEREM
Antep

10 yaşında bir çocuk. Yaptığı ilk iş, çöplerden kağıt toplamak olan balon, peçete, su vb. eşyalar satan ve sekizinci sınıfta ailesine maddi olarak yardım etme yükümlülüğünü üstlenip okuldan kendi isteği ile ayrılan, 13 yaşında günde 12 saat gıda fabrikasında çalışmaya başlayan bir çocuk. O çocuğun adı Hakan, artık 21 yaşında. Şimdilerde bir halı fabrikasının iplik bölümünde çalışıyor. Hakan’ın profilini belki de birçoğumuz tanıyacaktır. İşçi sınıfının çocuklarının çoğu Hakan gibi hayatın karanlık yüzünü, sistemin en acımasız yanlarını çocuk yaşta görmeye başlıyor. İşçi çocukları hayata her zaman bir sıfır geride başlarlar. Onlar için hayat genellikle erken yaşta geçinebilme mücadelesinden ibarettir. Bazıları zorluklar içinde okuyup bir devlet dairesinde veya özel bir şirkette iş bulabilirler. Bazıları da okusalar dahi iş bulamazlar ve sayıları her geçen gün artan işsizler ordusuna katılırlar.

"BABAMI 40 YAŞINDAN SONRA İŞE ALMADILAR"

Hakan ile bir arkadaşımın aracılığı ile tanışıyoruz. Antep’in yoksul semtlerinden birinde oturuyor. Konuşmaya okulu neden bıraktığını anlatarak başlayan Hakan şöyle devam ediyor: “Ben 10 yaşlarındaydım annem evlere temizliğe gider, babam bir un fabrikasında çalışırdı, o zamanlar 40 yaşlarında olan babam çalışamaz hale gelmişti. Çalıştığı iş çok zorluydu; sürekli yük taşıyordu, bu nedenle işten çıkmak zorunda kaldı. 40 yaşında olduğundan dolayı hiçbir yerde iş bulamadı, babama iş vermediler. Ev, annem ve kardeşlerimin sayesinde geçiniyordu. Ben de bu durumun farkındaydım artık bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Geçim sıkıntısı nedeni ile okula da ısınamamıştım, okula gitmek bir masraftı. Zorla gider hale gelmiştim. Evde ekmek kavgası verilirken okula gitmektense çalışmak daha cazip geldi ve 13 yaşında ben de okuldan ayrıldım. Bir ay sonrasında gıda fabrikasında günde 12 saat çalışmaya başladım.”

"ANNE BURASI PİS KOKUYOR"

Hakan’ın çöplerden kağıt topladığı dönemler de olmuş. O dönemler yaşadığı bir olaydan bahsediyor: “Henüz 10-11 yaş aralıklarındaydım. Kağıt topladığım yerden annesi ile geçen, benim yaşlarımdaki bir çocuk, annesine dönüp ‘Anne burası çok pis kokuyor buradan uzaklaşalım’ dedi. O gün bu sözleri duymak benim çok ağırıma gitmişti çünkü ben o çöpün içine girip oradan çıkardığım kağıtlar ile ekmeğimi kazanıyordum. İnsanların yanından dahi geçmekten rahatsız oldukları o çöplerin içerisine giriyordum ben.”

"CUMHURBAŞKANI FİYATLARI GÖRÜNCE MAAŞINA ZAM YAPTI"

Geçinmenin zorluğundan şikâyetçi olan Hakan durumunu şöyle açıklıyor: “Bu zamanda geçinmek çok zor, her şeye zam geldi. Maaşı aldığımız gibi kredi kartlarına gidiyor, paranın yüzünü görmüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan bir markete gitti, birkaç gün sonra da kendi maaşına zam yapma ihtiyacı duydu. Ürünlerin fiyatlarının arttığını görünce kendi maaşının da zamlanması gerektiğini düşündü herhalde. Umarım aynı şeyi biz asgari ücretle çalışan işçiler için de düşünür.”

Hakan, toplam altı erkek kardeş olduklarını söylüyor. En büyük ağabeyinin yurt dışında çalıştığını, diğer ağabeyinin de evlendiğini ekliyor ve şöyle devam ediyor: “Biz şu an annem ve babam ile 6 kişiyiz, annem çalışmıyor babam ise binaların temizliğine gitmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde ağabeyimi işten çıkardılar, şu an sadece ben ve babam çalışıyoruz, diğer iki kardeşim okula gidiyor. Kardeşimin biri mesleki eğitim okuluna gidiyor, haftanın 4 günü işe 1 günü okula gidiyor, onun da aldığı para ancak kendisine yetiyor.”

"YOKSULLUKTAN BAŞKA BİR ŞEY KAZANDIRMAYAN BİR SİSTEM"

Hakan, ağabeyinin yurt dışında çalıştığını ve kendisinin de gitmek istediğini söylüyor. Sebebini sorunca da,“ Bu ülkede insanlar özgür değil. Düşünce özgürlüğü denen şey kalmamış, ekonomi bitmiş, her gün her şeye zam geliyor, nasıl yetecek gücümüz bunlara düşünen yok. Ülkede adalet aramak, samanlıkta iğne aramaktan daha zor. İmkanım el verse bir dakika bile durmam bu ülkede, gitmek istememin sebebi sevmediğimden değil, ben bu yönetim biçimini sevmiyorum, bu sistem bize yoksulluktan başka bir şey kazandırmadı” diyor.

Çalıştığı fabrikada çalışma koşullarını anlatmasını istiyorum. Hakan, “Yorgunluktan dolayı duş dahi alamıyorum. Eve geliyorum, yemeğimi yedikten sonra bayılıyorum olduğum yerde, akşam evde düşündüğüm tek şey sabah erkenden işe gideceğim. Başka bir şey düşünemiyorum” diye yanıtlıyor sorumu. Hakan, gelir adaletsizliğinden şikayetçi olduğunu söylüyor: “Bizim seçtiğimiz yöneticiler 100 bin lira alırken biz 2 bin 825 lira alıyoruz.” Bu kadar zorlu çalışma koşulları yetmediği gibi aldıkları maaşın da az olduğunu söylüyor: ”Günde 8 saat çalışıyoruz, mesailerle birlikte aylığım 3 bin 400 lirayı buluyor, aylığı aldığımda eve yetişemiyorum. Param sağlam bir gün eve ulaşırsam göbek atıp eğleneceğim, yemin ederim.” Sohbetimizi noktalarken Hakan son olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Biz halk olarak böyle sorunlar yaşıyoruz, geçinemiyoruz. Devlet buna çözüm bulmuyor, porsiyonlarımı küçültmem gerektiğini söylüyor, doğal gazı kısmamızı, evin içinde gerekirse battaniye ile oturmamızı istiyorlar. Kendi zevklerinden taviz vermez iken, bizim en yaşamsal ihtiyaçlarımızı dahi azaltmamızı söylüyorlar.”

 

ÖNCEKİ HABER

“Hayata Dönüş Operasyonu” davalarını istinaf yarım sayfa ile onadı

SONRAKİ HABER

Kürt sanatçı Brindar Ali tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa