Tabip odalarının eylemlerinde dördüncü hafta: Çalışma koşullarımızda iyileştirme istiyoruz
Hekimler, sosyal haklarının düzeltilmesi, etkili şiddet yasasının çıkartılması, yıpranma payı ve Kovid-19’un meslek hastalığı olması için eylemlerini sürdürüyor.
Fotoğraf: İzmir Tabip Odası
Türk Tabipleri Birliğine (TTB) bağlı tabip odaları, “Emek bizim, söz bizim” başlıklı eylem sürecinin dördüncü haftası kapsamında, çalışma koşullarında iyileştirme ve güvenli, sağlıklı çalışma alanları talebiyle 11 Kasım 2021 günü birçok ilde işyerlerinde ve tabip odalarında basın açıklamaları düzenledi.
İZMİR TABİP ODASI: ÇALIŞMA KOŞULLARIMIZDA İYİLEŞTİRME İSTİYORUZ
İzmir Tabip Odası, "Çalışma koşullarımızda iyileştirme istiyoruz" diyerek İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesinde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyeleri Dr. Doğan Eroğulları ve Dr. Naci Karahancı da katıldı.
Açıklamayı okuyan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfü Çamlı, pandemiyle birlikte sağlık emekçilerinin koşullarının daha da ağırlaştırılmış söyleyerek, "Tüm pandemi süreci boyunca hekimler ve sağlık çalışanları uygun olmayan çalışma koşullarında uzun süre çalışmak zorunda kaldı. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, iktidarın bilimsel bilgiye dayanmayan, şeffaflıktan uzak, yerel dinamikleri gözetmeyen, eksik, yanlış ve tutarsız uygulamalarının bedelini biz sağlıkçılar hayatlarımızla ödedik/ödüyoruz" dedi.
“GÜVENLİ ÇALIŞMA ORTAMI İHLAL EDİLDİ”
Temel insan hakları arasında yer alan güvenli ortamlarda çalışma hakkının bu süreçte ihlal edildiğini söyleyen Çamlı, "İstifa, emeklilik, rapor alma, izin, mola haklarının kullanılması genelgelerle resmileştirilerek engellendi. Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı" diye konuştu.
“GÜVENLİ, SAĞLIKLI ÇALIŞMA ORTAMI İSTİYORUZ"
Çöken sağlık sisteminin bedelini daha fazla ödemek istemediklerini söyleyen Çamlı, Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce çalışma alanlarında düzenleme yapmaya çağırarak talepleri şu şekilde sıraladı:
- Tüm sağlıkçılar için güvenli çalışma alanı, hastalarımız için güvenli tanı tedavi ortamlarının oluşturulmasını, önlemlerin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini istiyoruz.
- Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini ve azaltılmasını istiyoruz.
- Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamı istiyoruz.
- Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturması gerekçe edilerek ataması yapılmayan tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal görevlerine başlatılmasını istiyoruz.
- Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini ve sevk zinciri uygulamasına geçmesini istiyoruz.
(İzmir/EVRENSEL)
ADANA
Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik Binası önünde toplanan hekimler ücretlerinin iyileştirilmesi, sosyal haklarının düzeltilmesi, etkili şiddet yasasının çıkartılması, yıpranma payı ve Kovid-19’un meslek hastalığı olması için bu kez beyaz önlüklerle alkış eylemi yaptılar.
Taleplerinin yerine getirilmesi için her hafta bir hastane önünde basın açıklaması yaparak ilgili bakanlığa seslerini duyurmaya çalışan hekimler bu kez sustu, alkışları konuştu.
Konuya ilişkin kısa açıklama yapan Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, taleplerini şu şekilde sıraladı;
“Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ödeme istiyoruz. Hekimlere 7200 ek gösterge istiyoruz. Her yıla 120 gün yıpranma payı istiyoruz. Covid19 meslek hastalığı yasası istiyoruz. Hastaya yeterince zaman ayıracağımız süre istiyoruz. 5 dakikada muayene olmaz. Güvenli, sağlıklı çalışma alanları istiyoruz. Etkin ve uygulanabilir sağlıkta şiddet yasası istiyoruz.” (Adana/EVRENSEL)
BURSA
Bursa Tabip Odası, BAOB Türkan Saylan Toplantı Salonu'nda düzenlediği basın açıklamasında hekimlerin çalışma koşullarında iyileştirme ve güvenli, sağlık çalışma alanları taleplerini dile getirdi.
Açıklamada konuşan Bursa Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ömer Levent Soydinç, “İlk resmi vakanın açıklandığı 11 Mart 2020'den bugüne COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkisi yaşanmaya devam ediyor. İktidarın sağlık emekçilerini ve toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle, önlenebilir bir hastalıktan yüzlerce hekim ve sağlık çalışanının hayatı kaybettiğini” vurguladı.
“YANLIŞ VE TUTARSIZ UYGULAMALARIN BEDELİNİ BİZ SAĞLIKÇILAR HAYATLARIMIZLA ÖDEDİK”
Pandemi süreci boyunca hekimler ve sağlık çalışanları uygun olmayan çalışma koşullarında uzun süre çalışmak zorunda kaldığını söyleyen Soydinç, “Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, iktidarın bilimsel bilgiye dayanmayan, şeffaflıktan uzak, yerel dinamikleri gözetmeyen, eksik, yanlış ve tutarsız uygulamalarının bedelini biz sağlıkçılar hayatlarımızla ödedik/ödüyoruz.Pandemi sürecinde öncelikli planlama birinci basamakta yapılması gerekirken; (test, temaslı takibi, yaşam alanlarının salgına göre düzenlenmesi vb.) bu yapılmadı ve salgın hastanelerde karşılandı. Bu plansızlığın sonucu olarak sağlık çalışanlarının iş yükü arttı, çok sayıda sağlık emekçisi hastalığa yakalandı” dedi.
“ÇALIŞMA KOŞULLARIMIZ DAHA KÖTÜ HALE GELDİ”
Uzun saatler kesintisiz çalışma, sık nöbet tutma, her 5 dakikada bir muayene, yoğun iş yükü, şiddete maruz kalma çalışma alanımız olan sağlık kurumlarının olağanı haline geldiğini söyleyen Soydinç, “Pandemi öncesinde de karşı karşıya kaldığımız bu sorunlar salgınla birlikte daha da derinleşti, çalışma koşullarımız daha kötü hale geldi. Sağlık Bakanlığı çalışma alanlarımızda COVID-19’a ilişkin gerekli önlemleri almadı. Örneğin; “mühendislik ve idari önlemleri” (havalandırma, filtrasyon, nöbet değişimleri öncesi gerektiğinde dezenfeksiyon, fiziksel mesafe bariyerleri oluşturmak, işyerine güvenli ve mesafeli ulaşımı sağlamak...) gibi yükümlülükler yerine getirilmedi. Temel insan hakları arasında yer alan güvenli ortamlarda çalışma hakkı; bu süreçte ihlal edildi. İş güvenliği, uygun çalışma ortamı, uygun çalışma süresi, izin ve dinlenme hakkı, uygun işte çalıştırılma, adil ücret ve örgütlenme hakları salgın döneminde göz ardı edildi. Özellikle pandeminin ilk aylarında sağlık çalışanları maske, siperlik, gözlük, eldiven, dezenfektan gibi koruyucu materyallere ulaşmakta ciddi sorunlar yaşadı. Salgının ilerleyen dönemlerinde ise aile sağlığı merkezlerinde, iş sağlığı ve güvenliği gibi birinci basamakta görev yapan sağlık çalışanları ve işyeri hekimleri yeterli ve nitelikli kişisel koruyucu donanıma (KKD) ulaşım sıkıntısı yaşadığını” hatırlattı.
“DAHA FAZLA BEDEL ÖDEMEK İSTEMİYORUZ”
Türkiye’nin komşu ülkelerinde vakalar ve ölümler hızla artarken Sağlık Bakanlığı sağlık kurumlarında salgın hazırlığı yapma gereği duymadığını belirten Soydinç, “Vakalar uzunca bir süre gizlendi ve sağlık çalışanları bulaş riskiyle karşı karşıya bırakıldı. Türkiye’de sağlık ortamları sadece sağlık çalışanları için değil, COVID-19 dışı hastalığı olanlar için de riskli alanlar haline getirildi. İstifa, emeklilik, rapor alma, izin, mola haklarının kullanılması genelgelerle resmileştirilerek engellendi. Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı. Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz, daha fazla bedel ödemek istemiyoruz” dedi.
Sağlık Bakanlığını bir an önce çalışma alanlarımızda düzenleme yapmaya çağırıyoruz diyen Soydinç, taleplerini şöyle sıraladı:
- Tüm sağlıkçılar için güvenli çalışma alanı, hastalarımız için güvenli tanı tedavi ortamlarının oluşturulmasını, önlemlerin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini istiyoruz!
- Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini istiyoruz!
- Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamı istiyoruz!
- OHAL KHK’leriyle hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturması gerekçe edilerek ataması yapılmayan tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal görevlerine başlatılmasını istiyoruz!
- Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini ve sevk zinciri uygulamasına geçilmesini istiyoruz!
- İşverenler, sağlık çalışanlarına 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre Kovid-19’dan korunma, KKD kullanımı, hastalık yönetimi vb. konularda eğitim vermek ve bu eğitimleri her birim değişiminde yenilemek zorundadır. Korunmayla ilgili havalandırmadan, iş örgütlenmesine, iş yükünün düzenlenmesine kadar geniş bir yelpazede işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemler de sorumlulukları arasındadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz! (Bursa/Evrensel)