Özuğurlu: Libya’da kurulacak yeni bir hükümet Erdoğan'ı endişelendiriyor
Libya Konferansını değerlendiren Gazeteci Musa Özuğurlu "Yapılan anlaşmalar yeni kurulacak hükümet tarafından geçersiz sayılabilir ve Türkiye’nin bugüne kadarki bütün kazanımları yok olabilir." dedi.
Fotoğraf: MA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Fransa ve Birleşmiş Milletlerin (BM) ortak daveti üzerine Paris’te 13 Kasım’da Uluslararası Libya Konferansı gerçekleşti. Libya konusunda Fransa’nın öne çıktığını belirten Gazeteci Musa Özuğurlu, konferansa katılanların Türkiye’yi dışlamaya çalıştığına vurgu yaptı. Libya’da seçimler sonrasına işaret eden Özuğurlu, “Bugüne kadar yapılan anlaşmalar yeni kurulacak hükümet tarafından geçersiz sayılabilir ve bu olursa Türkiye’nin bugüne kadarki bütün kazanımları bir anda yok olabilir. Türkiye’nin en büyük kaygısı bu ve Erdoğan seçimler de dahil sürece ‘içeriden’ müdahale ile bu olasılığın önüne geçmek istiyor. Bu nedenle Libya seçimlerini Türkiye açısından ‘Türkiye’nin Libya’daki ve Libya ile ilgili süreçlerdeki yerini belirleme seçimleri’ olarak da görebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye ve Ortadoğu’yu takip eden Gazeteci Musa Özuğurlu ile gerçekleşen konferansın Libya’ya yansımasına dair görüştük. Konferansın Libya’da yakın gelecekte yapılacak seçimler de dahil Libya’nın önümüzdeki dönemde yaşayacağı sürece yön vermek amacıyla bugüne kadar yapılan çalışmaların revize edilmesi amacını taşıdığını ifade eden Özuğurlu, “Sonuç bildirisi genel, siyasi, ekonomik, askeri ve insan hakları başlıkları altında toplam 25 maddeden oluşuyor ve bu kararların çoğu aslında birinci ve ikinci Berlin konferanslarında alınan kararların aynısı ya da devamı niteliğinde. Kararlarda Libya’ya çeşitli şekillerde müdahil olan katılımcılar açısından önem arz eden önceliklerin öne çıktığını görüyoruz. Bilindiği gibi Berlin süreci Libya’da çatışan taraflar arasında ateşkesin sağlanması ve seçimlerin 24 Aralık 2021’de yapılması sonuçlarını ortaya çıkarmıştı” ifadelerini kullandı.
"FRANSA’NIN LİBYA KONUSUNDA ROLÜ GÜÇLENİYOR"
Özuğurlu, konferansın üzerinde durulması gereken bir başka yönüne dair de “Berlin sürecinde Türkiye’nin itirazı üzerine yer almayan Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile İsrail’in de katılması. Bu ülkeler Doğu Akdeniz enerji krizinin doğrudan tarafları. Konferansa ev sahipliği yapan Fransa ile Yunanistan arasında son dönemde askeri iş birliği konusunda adımlar atılmıştı. Kararlar Berlin süreci de dahil Libya konusunda hem Libya içi taraflar hem de müdahil devletlerin vardıkları ‘barış’ sürecinin devamı ve sadece seçim değil askeri ve ekonomik takvimin de uygulanabilmesi vurgusunu yapıyor” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail’in katılımcı olması nedeniyle konferansa katılmadığını, Türkiye’nin, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal tarafından temsil edildiği bilgisini de paylaşan Özuğurlu, “Erdoğan bir yandan Fransa’nın Libya konusunda rolünü güçlenmesinden diğer yandan Rum Kesimi, Yunanistan gibi ülkelerin katılımından rahatsızlık duyuyor. Çünkü süreç sadece Libya içi dengeler ile ilgili değil bölge ülkelerinin hemen hepsinin bir şekilde tarafı olduğu enerji krizi ile de ilgili. Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi de katılımcılar arasındaydı. Mısır da Fransa gibi Yunanistan ve Rum Kesimi ile iş birliğini geliştirdi ve krizde Türkiye’nin sorun yaşadığı ülkeler ile birlikte hareket ediyor. Ayrıca Libya başlığı altında Türkiye ile Mısır’ın nüfuz mücadelesi var ve bu mücadele devam edecek gibi görünüyor” diye konuştu.
"SEÇİMLER TÜRKİYE’NİN YERİNİ BELİRLEME SEÇİMLERİ…"
Türkiye’nin Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Anlayışla yaklaşması” sonucu Berlin sürecinde etkin bir şekilde yer aldığını da hatırlatan Özuğurlu, şu değerlendirmede bulundu: “Tabii bu, Türkiye’nin bütün kararlardan memnun olduğu anlamına gelmiyor. Özellikle askeri alanda (Yabancı unsurların çekilmesi) alınan kararlar Türkiye açısından olumsuzdu. Ancak yine de Türkiye Libya konusunda oyunculardan biriydi. Fakat Paris’te farklı bir birlikteliğin ortaya çıkmakta olduğu görülüyor. Merkel’in siyaseti bırakıyor olması Libya’da Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a alan açmış gibi görünüyor ve son dönemde Türkiye’nin Afrika, Libya ve Doğu Akdeniz’deki rakiplerinden biri Fransa. Fransa’nın Libya konusunda öne çıkması bir yönüyle Türkiye’nin süreçten dışlanmaya çalışılması anlamına geliyor. Bu nedenle Türkiye pozisyonunu ‘Libya içi muhataplar’ ile kurduğu ilişkiler ile korumaya çalışıyor. Türkiye’nin önceliği Libya ile yapmış olduğu deniz yetki alanı anlaşması ile savunma (askeri eğitim) anlaşmaları. Her iki anlaşma da Libya içinde tek taraf ile (UMH) yapıldığı için seçimler sonrası yeni kurulacak hükümet tarafından geçersiz sayılabilir ve bu olursa Türkiye’nin bugüne kadarki bütün kazanımları bir anda yok olabilir. Türkiye’nin en büyük kaygısı bu ve Erdoğan seçimler de dahil sürece ‘içeriden’ müdahale ile bu olasılığın önüne geçmek istiyor. Bu nedenle Libya seçimlerini Türkiye açısından ‘Türkiye’nin Libya’daki ve Libya ile ilgili süreçlerdeki yerini belirleme seçimleri’ olarak da görebiliriz.”
"YABANCI SİLAHLI UNSURLARIN ÇEKİLME ÇAĞRISI YİNELENDİ"
Libya'da Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve Halife Hafter’in çatıştığını hatırlatan Özuğurlu, “Bu iki taraf arasında ateşkesin sağlanması sonrası Libya’da petrol çıkarımı, pazarlanması, kazancın paylaşılması konularındaki kriz büyük ölçüde aşıldı, taraflar askeri alan da dahil çeşitli alanlarda çalışmalar için ortak komiteler oluşturdu ve geçici hükümet aralık ayında yapılması planlanan seçim takvimini işletmeye başladı” bilgisini verdi. Yaşanan bu gelişmelerin sorunların bittiği anlamına gelmediğine vurgu yapan Özuğurlu şunları söyledi: “Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid El Mişri ‘adil şekilde yapılmadığı izlenimi edinmesi durumunda seçim sonuçlarını kabul etmeyebileceğini’ ifade etti. Paris’teki konferansa eş başkan olarak katılan Geçici Hükümetin Başkanı Abdulhamit Dibeybe konferans katılımcılarının seçim sonuçlarını kabul etmeyenlere yaptırım uygulanması hususunda mutabakata vardıklarını açıkladı. El Mişri ise bu açıklama sonrasında ‘Seçim yasası çalışmalarının tamamlanması için ek süreye ihtiyaç olduğunu’ savundu ve erteleme olasılığını dile getirdi. Sonuç bildirgesinde seçimlerin öngörülen takvime uygun olarak 24 Aralık’ta, adil, şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi çağrısı yapılması ve seçim sonuçlarını kabul etmeyecek olanlara yaptırım uygulanacağının açıklanması Libya içinde bir ihtilafın olduğunu gösteriyor. Askeri açıdan ise Libya’daki yabancı unsurların çekilmesi çağrısı yinelendi. Avrupa, insan hakları konusunu mülteci başlığı altında görüyor ve insan haklarına yapılan vurgu aslında ‘Mültecilerin Avrupa’ya göçlerinin engellenmesini’ hedefliyor.”