17 Kasım 2021 07:45

İşcilere  “Allah için çalış çok çalış” deniyor!

Tüm işçiler olarak, Göçmen, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, genç, yaşlı fark etmeden diğer hak istismarlarına olduğu gibi cihatçı söylemlerin kucağındaki din istismarına da dur demeliyiz.

Paylaş

Antep’ten genç bir işçi

 

Gaziantep OSB'de işçilerin geneline uygulanan zorunlu mesai, düşük ücretler, her gün maruz kalınan mobbingler, işten atılma korkusu vb. türünden istismarların yanında cihatçı bir örgütün çalıştığım fabrikada çok sayıda kişiyi örgütlediğini gördüm. Ben ve benim gibi genç işçi arkadaşlarıma sürekli dini sohbet adı altında çeşitli saçmalıklar anlatılıyordu. Saçmalıkların birkaçı şu şekilde özetlenebilir: “Televizyon kullanmayın karşınıza çıplak kadınlar çıkıyor, haramdır; müzik haramdır dinlemeyin, sosyal medyaya girmeyin, haramdır; isyan etmeyin aldığınız paranın hakkını verin…” Bu tarz söylemlere her gün molalarda maruz kalırdık. Kendi aralarında son derece radikal sözler de kullandıklarını duyduğum olmuştu. Bu tür örgütler, özellikle hayattan pek bir beklentisi kalmamış, sığınacak, iyi hissedecek bir limana ihtiyaç duyan, bir şeylere bağlanmaya muhtaç olan gençleri kıskaçları arasına alıyorlar.

Eğitim verdikleri medreseleri var bunların işçi mahallelerinde. "Oraya gel kendi dinini öğren" diyerek orada eğitim adı altına beyin yıkama ve o kişiyi militanlaştırma aşamalarına sokuyorlar. Ondan sonrası malum sonsuz bir karanlığa itiliyoruz. Gençler olarak tüm bu bataklığa bizi iten zihniyeti biliyoruz. İtenleri de biliyoruz. Tüm işçiler olarak, Göçmen, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, genç, yaşlı fark etmeden diğer hak istismarlarına olduğu gibi cihatçı söylemlerin kucağındaki din istismarına da dur demeliyiz.

İŞÇİLERİN PATRONLARLA İMTİHANI

Çalıştığım fabrikadaki patron da o cihatçı örgüttendi diyemem fakat işçilere karşı patronun da dini "daha fazla çalışırlar bunlar" düşüncesiyle kullandığına eminim. Patronun oğlu sosyal medyada gittiği barları paylaşırken patron fabrikada sürekli işçilerin gözüne sokarak namaz kılar ve “İşinizi Allah için yapın düzgün yapın, yukarıda Allah görüyor” edebiyatı yapardı. Daha çok ben ve benim gibi mesaiye gelmek istemeyen genç işçilere "Aldığınız paranın hakkını verin kul sormazsa yaratan sorar" gibi şeyler zırvaladığını her hafta sonu duyardım.

ELİMİZDEKİLERİ KORUMAYA VE YENİLERİNİ KAZANMAYA

Göçmen işçileri sigortasız çalıştırıyorlar. Türk işçilere de 5 ayını tamamlamadan sigorta yapmıyorlardı. Yemekler ise çoğu gün makarna, çorba ve pilavdan başka bir şey değil üstelik yemek yenilen ortamlarda hijyenden eser yok. Bu şartların sadece bir fabrikada değil OSB'nin genelinde böyle olduğunu biliyoruz. İşçiler olarak ses çıkarmazsak patronların halimize acıyıp “şartları düzeltelim” demeyeceğinin farkına varmalıyız. Hak ve kazanımlarımız elimizden gitmesin diye çabalarken yeni hak ve kazanımlar elde etmeye çalışmanın artık bir mecburiyet olduğunu da görmeliyiz.

Orta hallilerin görüp haline şükrettiği, devletin sadaka verdiği, sefalet övücülerinin romantize ettiği işçiler her gün ölüyor. Çoğumuz ölmekten beter bir hayata mahkûm ediliyoruz. Çok kızgınız, kızgın olmak zorundayız! Bu soygun düzeninden kurtulmak için ise mücadele etmekten başka bir çaremiz yok.

ÖNCEKİ HABER

İşcilere  “Allah için çalış çok çalış” deniyor!

SONRAKİ HABER

Fabrikalardan zamlar ve seçimlere dair notlar… 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa