Kadınlar asla yalnız yürümeyecek
Her an öldürülebilecek olmak, şiddete uğrayabilecek olmak yaşamın bir parçası sanki. Bunlar o kadar olağan hale geldi ki korkularımız ortak oldu.
Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel
Nisa
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencisi
Ülkemizde ne yazık ki her geçen gün katledilen kadın sayısına yenileri ekleniyor. Bu durum öyle bir hal aldı ki artık kadınlar sokak ortalarında katlediliyor, sosyal medyada gördüğümüzde Zaytung haberi sandığımız samuray kılıcı ile vahşice öldürülüyor. Devlet ise bunlar karşısında sorumluluğu olan önlemleri almaktan kaçıyor, hatta katillere ödül gibi cezalar veriliyor. Kadınların yaşam hakkına saygı olmadığını İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek ve İstanbul Sözleşmesi’ne, yani yaşamak isteyen kadınlara da saldırarak gösteriyorlar.
GENÇ BİR KADIN OLMAK SÜREKLİ TETİKTE OLMAK DEMEK
Durum bu haldeyken üniversiteli genç kadınlar olarak bizler, her an başımıza bir şey gelecekmiş gibi sürekli tetikte yaşıyoruz. Örneğin akşamları taksilerin plakalarını birbirimize atıyoruz, eve giderken canlı konum gönderiyoruz. Geç saatlerde sokakta yürürken birbirimizi telefondan arayıp konuşuyoruz. Daha önceden yüz yüze tanışmadığımız bir erkekle görüşeceksek bile arkadaşlarımızdan haber alıyoruz ya da bir erkekle hastanede nöbet tutuluyorsa birbirimizden haberdar olmak bu nöbetlerin bir parçası. Yani her an öldürülebilecek olmak, şiddete uğrayabilecek olmak yaşamın bir parçası sanki. Bunlar o kadar olağan hale geldi ki korkularımız ortak oldu. Bu ülkede öldürülmekten de öldürülmemek için haklarımızı savunmaktan da korkar olduk. Ama bu korkulara karşı neler yapabileceğimize dair kesin ve net bilgilerimiz yok. Belki de değişime en temelden başlamalı ve bu değişimin domino etkisi yaratmasını sağlamamız gerekir. Onun dışında kadına şiddetle mücadelemizi haykırmamız olmaz. Kadınlar asla yalnız yürümeyecek! Bunu bilerek, bu bilinçle yaşamaya devam ediyoruz.