19 Kasım 2021 09:50

Tek adam yönetimi ve genç kadınların şiddetsiz yaşam talebi

Hayatlarını ve taleplerini savunan özneler olarak mücadelenin en önünde yürüyen genç kadınların şiddete karşı güvencesi, birlikte mücadelede!

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Zehra ÖZÖCAL

İstanbul

 

Uzunca bir süredir kadına yönelik şiddete ilişkin bir gündemi barındırmayan bir güne uyanmıyor Türkiye’deki genç kadınlar. Sokaktan, evden, kampüsten gelen taciz; şiddet faillerine yönelik ceza indirimleri, kadınlara makbul yaşam reçeteleri; meclisten belediyelere, büyük tek adam Erdoğan ve onun küçük ortağı Bahçeli’den, küçük tek adamcık rektörlere uzanan bir perdede cinsiyetçi söylem ve politikaları sürdürme ısrarının apaçık göründüğü bir dizi olay ve açıklamalar bu haberlerin başlıklarını oluşturuyor.

Hayatın farklı alanlarında yan yana olduğumuz genç kadınlardan, şiddetin yoğunlaşması ve vahşileşmesinin nedenlerine ilişkin tartışmalarda öne çıkan sebep AKP ya da esas ifadesiyle tek adam yönetimi. Bu cevabın içeriğinde AKP’nin kadın düşmanı bir parti olması, İslamcı ve tarikatçı olması gibi benzer türden yorumlar da var. Genç kadınlar sorunun kaynağı olarak AKP-Erdoğan yönetimini, gericiliğe ve şoven ideolojiye ayak basan dinci İslamcı modeli sorumlu tutarken evde, işyerinde, eğitim alanlarında ve sokakta karşılaştığı birçok durum ve söylemden kalkarak bu sonuca ulaşıyor. Yukarıda bakanlıklardan devlet bürokratlarına kadar her türden siyasetçi kadınların yaşamlarını derinden etkileyecek politikalara imza atarken, aşağıda genç kadınların yaşamları giderek şiddetin ve ondan kaçınma çabalarının arasına sıkışıyor. Tek adam yönetiminin politikaları genç kadınların yaşamlarını, hayatta kalıp kalmayacaklarına uzanan bir ciddiyette belirliyor. Şiddetin toplumsal görüngülerinin nitelik ve nicelik bakımından artmasıyla AKP ve tek adam iktidarı arasında kurulan bu ilişki nasıl ortaya çıkıyor ve dahası nasıl bu kadar güçlü bir şekilde etkili olabiliyor?

POLİTİKA VE KADINLARIN YAŞAMI

Politik olan, insanların yaşamı idame ettirmek için ihtiyaç duyduğu üretim yoluyla örgütlenen her türden toplumsal ilişkiyi ve durumu ifade eder. Üretim biçimi, neye dayanarak geliştiği ve bunun için ne türden toplumsal koşulların oluşması ve düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir tanımlama, politik olanın tanımını içerir. Tüm ilişkilerin içeriğinde kendisini ortaya koyan ve esas üretim ilişkileri tarafından koşullanan bu politik öz, siyaset alanının içerisinde kendisini politikalar ve politik platformlar aracılığıyla, siyasi bir program etrafında örgütlenen politikalarla; faal, gözlemlenebilir hale getirir. Sınıflı toplumlarda ortaya çıkan kadının ezilmişliği sorunu da bu tanımdan yola çıkılarak, ortaya konan siyasi programlar ekseninde yeniden tanımlanır. Ama esas sınıf mücadelesinde nerede durulduğu, ortaya konan programın kadınların yaşamında ve mücadelesinde nerede konumlanılacağını belirler. Belirli bir programa dayalı olarak politika belirleyen ve onu pratik faaliyet olarak örgütleyen bir burjuva partisi olan AKP de, bugünkü programını en gerici ve saldırgan biçimde faşist bir devlet örgütlenmesi üzerine inşa etmeye çalışıyor. Tek adam tek parti yönetiminin toplumsal olarak kadınların kazanılmış haklarına ve eşitlik mücadelesine olan saldırıları, kadın düşmanı politikaları da bu programın bütününe uygun olarak gerçekleşiyor. Toplumsal eşitsizliğe dayalı olan kapitalist üretim biçimini koruyup gerçekleştirmekle görevli devlet organın siyasal örgütlenmesinden iktidar olarak sorumlu olan ve şimdilik bu konumunu sürdüren AKP, bu konumunu kadının toplumsal eşitsizliğini derinleştirerek pekiştiriyor, sürdürüyor

SERMAYE PARTİSİ AKP’NİN DİNCİ GERİCİLİĞİ

Gericiliğin toplumsal hayatta örgütlenmesi ve dinselleşme; hayatın değişmezliğine, kadın ve erkeğin yaradılışından gelen fıtri özellikleri gereği toplumda yer alması türünden insan özü ve yaratılışa ilişin idealist açıklamalara, tanrı buyruklarına, din ve milliyet birliğine dayanan devletin kutsallığına, zengin ve fakir arasındaki ayrımın olağanlığına, tarihin ve toplumun ilerleyişini öznel ve iradi nedenlere indirgeyerek açıklamaya dayanır. Burjuvazinin ekonomik ve politik programı, her zaman dinselleşmeye dayanmasa da şüphesiz, gerici olmak bakımından kendisini gösterir. Sınıfının ekonomik ve siyasal çıkarlarının işçi ve emekçilerin çıkarlarına zıt olması, tüm bir hayatın ve üretimin örgütlenmesinde, mevcut üretim ilişkilerini korumaya yönelik bir “muhafazakarlığı” zorunlu kılar. Muhafaza edilen şey, toplumun ilerleyişi ve gelişimi karşısında mevcut ekonomik ve toplumsal ilişkileri düzenleyen üretim biçimidir. AKP ise gerici bir programa sahip olmanın kendisini dinci-gericilikle taçlandırarak mevcut ilişkileri korumaya girişiyor. Dinci gericiliği, yönetiminin ideolojik besini haline getirirken, kadınların eşitsiz pozisyonunu derinleştirmek de bu programa uygun olarak tutarlı bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Akla uygun olamayacak türden açıklamalar, kadınların tehdit altında oluşuna kayıtsızlık, şiddet faillerine teşvik olarak görülebilecek cezasızlık, kadınların en çok aile ilişkileri etrafında maruz kaldığı şiddet ve baskının karşısında çözümünü ailenin güçlendirilmesinde bulma türünden nesnel gerçeklikle uyuşmayan uygulamalar, çoğu zaman pişkinlik ve aymazlık türüne yakışan söylemler gayet sistematik ve rasyonel bir bütünlüğe sahip.

TEK ADAMIN PROGRAMI KADINLARLA KARŞI KARŞIYA

AKP, kadınların bugün yaşadığı her türden eşitsizlikten, tacizden ve şiddetten sorumlu. Zira kendisi demokratik haklar ve taleplere yönelttiği topyekûn saldırı başta olmak üzere, ekonomik krizle birlikte artan yoksullaşmanın çalışan genç kadınların eğitim hakkını gaspa uğratmasından, güvencesiz bir geleceği yaratmasına kadar her alandan kadınların mevcut taleplerinin karşısında konumlanıyor. Bunu da kadın düşmanlığını görev edinmesinden ziyade politik platformuna bağlı kalarak, kadın mücadelesinin kazanımları ve gücünü zayıflatabildiği ölçüde işletiyor.

Kadının eşitlik mücadelesi sınıflar mücadelesinin bir alanı. Dolayısıyla genç kadınlar için şiddetsiz bir yaşam talebi tek adam tek parti programıyla karşı karşıya gelirken, haklar ve talepler mücadelesinin de başta AKP olmak üzere tüm burjuvazinin programının dışında bir programa yönelmesi ihtiyacı karşımıza çıkıyor.

25 Kasım’da şiddetin kendisiyle mücadelede, ne yapacağımızı bilemediğimiz, şiddetin ve faillerin gölgeleriyle, vahşi ve bizi yıpratan, umutsuzluğa sürükleyen bir güçle karşı karşıya değiliz. Aksine gölge ve suretten çok genç kadınları hedef alan bir program ve onun savunucularıyla, hayatın her alanında yaşamı bizim dışarıda bırakarak örgütlemeye çalışan, bunun için birçok temel hakkımıza saldıran sistematik olarak genç kadınların yaşamlarından tırpanladıklarıyla güç devşirmeye çalışan tek adam yönetimine ve eşitsizliğe dayanan sistemin kendisiyle kadınların bulunduğu her alanda talepleriyle birlikte mücadele etmesiyle yıpratılması ve hatta son bulması mümkün olan bir sistem karşımıza çıkan. Şiddetin ve eşitsizliğin ortadan kaldırılmasından, güvenceli bir gelecekte özgür olmaktan, yaşamın her alanında bulunmaktan en çok çıkarı olan ve bunun için hayatlarını ve taleplerini savunan özneler olarak mücadelenin en önünde yürüyen genç kadınların şiddete karşı güvencesi, birlikte mücadelede!

ÖNCEKİ HABER

Rıza Bey Apartmanı davasında bir sanık tahliye edildi

SONRAKİ HABER

Toy Taylar: Geri dönmemek üzere gitmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa