Burjuva muhalefet kadınların sorunlarını çözebilir mi?
25 Kasım’a giderken genç kadınlar olarak bulunduğumuz her alanda ortak taleplerimiz doğrultusunda bir araya gelmek, ihtiyacımız olan ve büyütmemiz gereken örgütlü mücadele için önemli bir adım.
Fotoğraf: Evrensel
Başak BELHAN
İstanbul Üniversitesi
Geçtiğimiz ay CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi 2023 seçimlerinin vaatlerine dair mecliste bir araya geldi. 10 maddelik “İlkeler Bildirgesi”nde kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine ve bu sorunların çözümüne yönelik tek bir cümle yer almadı. Peki muhalefet partilerinin kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine dair çözüm üreten politikaları yok mu sorusu akıllara geliyor olabilir. Muhalefet partilerinin kadın politikası ve kadına yönelik şiddete dair çözümleri neler? Bu çözümler hayatımızın neresinde?
BURJUVA MUHALEFETİN KADIN POLİTİKALARININ SINIRLARI
Sürekli artan işsizlik, enflasyon, yoksullaşma ve en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamama durumu şiddetin yoğunluğunu artırıyor, biçimlerini çeşitlendiriyor. Muhalefet partileri de pandemi ile ev içi yükün, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin kat be kat arttığı bu zamanlarda şiddetin ve kadın cinayetlerinin son bulmasına ilişkin haliyle açıklamalar yapıyor. Bununla birlikte muhalefet partilerinin son zamanlarda kadınlara yönelik atmış oldukları adımlara baktığımızdaysa kadın zirveleri ve çalıştayları düzenlemek, raporlar yayınlamak, makinistlik gibi öne çıkan meslek dallarında kadın istihdamını artırmak, kreş ve sığınma evleri açmak gibi uygulamaları hayata geçirdiklerini görebiliriz. Kadın zirvelerinde, yayınladıkları kadın raporlarında ise kadınların güçlendirilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması, partide cinsiyet kotasının uygulanması, devlet bürokrasisinde daha fazla kadının yer alması gibi sonuçlar çıkartıyorlar.
Ancak kadın-erkek eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet sorununa üretilen çözümler bazı yasal düzenlemelerle iyileştirebilir ama nihai çözüm için yeterli değildir. İçinde yaşadığımız kapitalist sistem her gün baskıyı, sömürüyü, şiddeti derinleştirmektedir. Tabii ki bu şiddete uğrayan kadınların korunmasının, çeşitli yasal düzenlemeler yapılmasının önemsiz olduğunu göstermez. Aksine durumun bu raddeye gelmesine engel olacak şeyin yani şiddetin ortadan kaldırılması gerekliliğini bizlere hatırlatır.
AZA TAMAH ETMEYECEĞİMİZ BİR YAŞAM İÇİN
Kadınların üzerindeki baskıyı artıran, eşitsizliği derinleştiren ve bunu güç ilişkilerinin parçası haline getiren “sömürü sistemi”; karşısında tüm dertleriyle, tüm farklılıklarıyla mücadele zemininin birlikte yaratılması ortaklığının da esasıdır. Ancak bilinmelidir ki bu sömürü sistemi sınıflara bölünmüşlükle karakterizedir, kadınların ezilmişliği de bu sömürü sisteminin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yani buna karşı büyütülmesi gereken mücadele de sınıfsal olmalıdır. Bugünkü burjuva muhalefet partilerinin öne sürdüğü programlar sistem içi reformlardan oluştuğu ama düzeni aynen korumayı içerdiği için yetersizdir. Nitekim bunlar kadının ezilmişliğini ve şiddeti ortadan kaldırmaya değil hafifletmeye, ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinden çözüm üretmeye yönelik politikalardır.
Özetle kadın cinsine yönelik şiddet toplumsal bir sorun olarak sömürü ve baskının her türüne karşı mücadelenin ana unsurlarının birisidir. Eşitsizliği ve şiddeti perçinleyen kaynakları ortadan kaldırarak nihai çözüm için kitlesel ve örgütlü mücadelenin yükseltilmesine ihtiyaç vardır. Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım’a giderken genç kadınlar olarak bulunduğumuz her alanda ortak taleplerimiz doğrultusunda bir araya gelmek, konuşmak, tartışmak; ihtiyacımız olan ve büyütmemiz gereken örgütlü mücadele için önemli bir adım. Bu adımları şiddete, eşitsizliğe, kadın cinayetlerine karşı “aza tamah etmeyeceğimiz” daha iyi bir yaşam için sıklaştıralım.