Antalya’da köylülerin kömür madeni isyanı!
Antalya Dereköy’de kömür madeni açmak isteniyor, tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan köylüler projeye karşı, 130 köylü projenin iptali için dava açtı, keşif sırasında ise eylem yaptı.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Yusuf Yavuz
Antalya’nın Korkuteli ilçesine bağlı Dereköy’de açılmak istenen kömür ocağı meyve üretimiyle bilinen yayla köyünü tehdit ediyor. Projenin iptali için 130 köylünün açtığı davanın bilirkişi keşfi önceki gün yapıldı. Turkuvaz Linyit Kömür İşletmeleri AŞ adında özel bir firmaya verilen 1972,55 hektarlık ruhsat sahasında ilk etapta 40,69 hektarlık alanda kömür üretilmesi planlanıyor. Ancak tarım arazileri, meyve bahçeleri su kaynakları ve kültürel mirası tehdit eden projenin yayla niteliğindeki bölgenin geleceğini karartmasından endişe eden köylüler maden sahasında eylem yaparak seslerini duyurmaya çalıştı. Kömüre kurban edilmek istenen bölgede arkeolojik kalıntılar ortaya çıkmış, yapılan tescil işleminin ardından ise bu alanlar ÇED sahası dışında bırakılarak projenin hayata geçirilmesine yönelik çalışmalara devam edilmişti.
Yüzlerce yıldır yaz-kış ikili yaşamın ve üretimin sürdüğü Antalya’nın yaylası konumundaki Dereköy’de açılmak istenen kömür ocağıyla ilgili yaşanan ÇED süreci, vahşi madencilik projelerinin yerel halkı, tarımsal üretimi ve çevresel değerleri nasıl yok saydığını bir kez daha gözler önüne serdi. Geçtiğimiz Mayıs ayında ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verilen projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Dereköylü üreticiler ve köy sakinleri dava açtı. Geniş katılımlı bir hak arayışı belgesi niteliğindeki davada 130 köylünün yaşamdan, sudan, üretimden ve topraktan yana “taraf” olması dikkat çekiyor.
DEREKÖYLÜLER BİR KEZ DAHA KÖMÜRE HAYIR DEDİ
Köylülerin kömür ocağının iptali için açtığı davanın “bilirkişi keşfi” önceki gün proje sahasında yapıldı. Proje alanında toplanan Dereköylüler, kömür ocağının yaşam alanlarına vereceği tahribata karşı bir kez daha seslerini yükselterek eylem yaptılar. “Tarım merkezi Dereköy’de kömüre hayır” diyen köylüler, geleceklerinin karartılmaması için kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.
TOPRAK KORUMA KURULU ÖNCE GERİ ÇEVİRDİ SONRA ONAY VERDİ
Köylülerin avukatı Tuncay Koç’un verdiği bilgilere göre Antalya Toprak Koruma Kurulu kömür ocağı açılmak istenen alanın tarım dışı amaçla kullanılmasına izin vermedi. Antalya Toprak Koruma Kurulu’nun 17 Nisan 2020 tarihli kararında, yatırımın gerekçesi ve faaliyetleri hakkında kurula yeni bilgi ve belgeler sunulması talep edilerek yeniden değerlendirme yapılmasına karar verildi. Ancak Antalya Toprak Koruma Kurulu’nun 16 Ekim 2020 tarihli ikinci kararında ise sulu tarım arazisi ve dikili tarım arazilerinden (meyve bahçeleri) oluşan toplam 39,4 hektarlık tarım arazisinin tarım dışı amaçla kullanılmasına oy çokluğu ile karar verildi.
"ALANIN 33 HEKTARLIK KISMI 1. SINIF TARIM ARAZİSİ"
Avukat Tuncay Koç, tarım dışına çıkarılan alanın 33 hektarlık kısmının 1. sınıf mutlak tarım arazisi, 5 hektarının ise meyve bahçelerinden oluştuğunu dile getirerek, kurul kararının Tarım ve Orman Bakanlığı’nca onaylanmadan ÇED Gerekli Değildir Kararı verildiğinin altını çiziyor. Kömür ocağı açılması planlanan alanda Korkuteli Barajına dökülen Menevişli Deresinin de bulunduğunu dile getiren Koç, dere yatağının 550 metrelik kısmının değiştirilmek istendiğine dikkat çekti.
YILDA 8 BİN TON MEYVE, 3 BİN KÜÇÜKBAŞ HAYVAN VARLIĞI
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı en önemli sorunların başında gıda enflasyonu gelirken Antalya’nın en önemli üretim merkezlerinden biri olan Korkuteli’nin bu bölgesinin kısa vadeli kömür madenciliğine kurban edilmek istenmesi yöre halkının ve kamuoyunun tepkisini çekiyor. Dereköy’ün yaylası konumundaki Başpınar Yaylası, hayvancılık üretiminin yoğun olduğu bir bölge. Yörede yaşayan halkın geçimi tarıma ve hayvancılığa bağlı. Ancak davanın avukatı Tuncay Koç, kömür ocağıyla ilgili hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası (ÇED Raporu) bölgenin üretimle ilgili vasıflarına yer verilmediğini dile getirdi. Kömür ocağı açılmak istenen bölgede yılda 8 bin ton meyve üretimi yapılırken yaklaşık 3 bin baş da küçükbaş hayvan varlığı bulunuyor.
ÇIKARILACAK KÖMÜR SANAYİ TESİSLERİNE SATILACAK
Yılda 309 bin ton linyit kömürü çıkarılması planlanan proje kapsamında işlenip paketlenecek kömürün Denizli-Isparta gibi illerdeki sanayi işletmelerine satılması hedefleniyor.
KÖMÜR YÜKLÜ BİNLERCE KAMYON BÖLGEYİ TEHDİT EDECEK
Projenin iptali için mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, kömür ocağıyla ilgili ÇED raporunda sosyal etkilere yönelik hiç değerlendirme yapılmadığına işaret edilerek, şu ifadelere yer verildi: “Maden ocağının köye olası etkileri, tarım alanlarına, su kaynaklarına, arkeolojik kalıntılara verebileceği olası zarar hiç göz önünde tutulmamıştır. Sosyal etkiler için hiç değerlendirme yapılmamıştır. Oysa alanda 3700 dönümden fazla tarım arazisi bulunmaktadır. Dosyaya göre en yakın yerleşim yeri kuş uçuşu 141 metre yakınlarında konut mevcuttur. Kömür ocağı sahasının hepsi tarım toprağıdır. Kömür ocaklarının tozumayla ve yol kullanımıyla köy yollarını bozduğu, tozumayla bitkilerin fotosentez yapmasını engellediği ve bu nedenle tarımsal verimin düştüğü bilinmektedir. Oysa alanla ilgili yol kullanımında sadece kömürün çıkarılacağı dekapaj sahasıyla kırma eleme paketleme tesisi arasında ki 1 km'lik yol alınmış, yılda 309,000 ton kömür çıkarılacağı bunun 40 ton taşıyan kamyonlarla yılda 7725 sefer yapacağı, (bu da günde 25 tek sefer, geliş gidişle 50 sefer yapmaktadır) kömür çıkarılacak alanla, kırma eleme tesisi arasındaki hesaplamaya yer verilmiş, buradan ana yola ilişkin bir çalışmaya yer verilmemiştir. Kaldı ki 40 tonluk kamyonlarla günde 25 sefer dolu, 25 sefer boş sefer yapılması ana yolu da bozacak bir etkiye sahiptir.”
KÖMÜR ÜRETİMİ VE KANSER İLİŞKİSİ UYARISI
Kömür madeni kaynaklı tozların yaptığı değişik akciğer hastalıklarına da değinilen dava dilekçesinde, “Başta slikatlar olmak üzere birçok değişik gaz ve tozların solunması ve ortaya çıkan kronik (süreğen) akciğer hastalıkları başta akciğer kanseri olmak üzere artan kanser riski ile de ilişkilidir. Bu hastalıklar özellikle yer altı kömür maden işçilerine görülmekle birlikte yer üstü kömür madeni işçilerinde de görülebilmektedir. Sadece kömür madeni gibi tozlu iş çalışanlarında değil çevresel atmosferi soluyan insanlarda da tozlara bağlı hastalıklar oluştuğu kanıtlanmıştır. Kömür içinde çinko, kadmiyum, kurşun, arsenik ve diğer birçok toksik madde barındırmaktadır. Kömür madenciliğinin ve yerel temizleme süreçlerinin çevre havasına büyük miktarlarda asılı toz kirliliği ve su kaynaklarına bulaş bıraktığı bilinmektedir. Ancak bu sağlık etkilerine ilişkin dosyada hiç bir bilgi ve önlem bulunmamaktadır. Dosyaya inanacak olursak kömür ocağında hiç tozuma olmayacaktır” ifadelerine yer verildi.
KÖMÜR SAHASINDA ARKEOLOJİK KALINTILAR BULUNDU
Kömür madeni açılması planlanan sahada kültür varlıklarının da bulunduğunun altı çizilen dava dilekçesinde, arkeolojik kalıntıların fark edilmesinin ardından Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne başvurulduğunu ve ilgililerin alana gelerek çalışma yaptığına işaret edilerek şöyle denildi: “Bunun sonucunda PTD dosyasına da giren 29/3/2021 tarihli 1265455 sayılı yazıyla alanda 1. Derece yoğun kültür kalıntıları ve 3. Derece arkeolojik SİT alanları tespit edilmiştir. Bu tespitler sonucunda ilk başta 41,11 Hektar olan alan 40,69 hektara düşürülmüş ve tespit edilen arkeolojik SİT alanları olan 42 dönümlük (0,42 hektar) alan kömür ocağı sahasından çıkarılmıştır.
SİT ALANLARI KÖMÜR OCAĞININ ORTASINDA KALDI
Ancak haritadan görüleceği üzere SİT alanları ÇED sahasının tam ortasında kalmaktadır. 913 parselde bulunan SİT alanı çalışma alanının ortasındadır. Yine Kültür Varlıkları Müzeler Genel müdürlüğü yazısından görüyoruz ki 918 parselde korunması gereken bir SİT sahasıdır. Kültür varlıklarının bulunduğu bu sahaya ayrıca bir koruma bandı konulmamış, etkileşim geçiş sahası belirtilmemiştir. Oysa 2863 sayılı kanun gereği 1. Derece Arkeolojik Sit Alanları ve Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıkları (KGTKV) birleştirilerek ve/veya koruma alanlarının çevrelerindeki uygulamaların sınırlandırılması ve kontrolünün sağlanabilmesi için Tampon Bölge oluşturularak (1. ve 2. Derece Arkeolojik Sit Alanlarının çevresinde tampon bölge olarak 3. Derece Arkeolojik Sit statüsünün getirilerek) koruma altına alınması gerekmektedir. Bu kurala uyulmamıştır. Özellikle 1 derece SİT sahası olan 913. Parselin üst kısmında herhangi bir koruma alanı yoktur. Dekapaj sahasıyla 1. Derecede arkeolojik SİT sahası yan yanadır. Bununla ilgili PTD de hiç bir değerlendirme mevcut değildir.”