Metal, gıda, tekstil işkollarında manzara: Cinsiyetçi iş bölümü, düşük ücret, şiddet, mobbing...
İşyerlerinde, fabrikalarda her nerede olursak olalım yaşanabilir bir hayat için kendimizin ve çocuklarımızın geleceği için örgütlü bir mücadelenin içerisinde hep beraber yer almalıyız.
Fotoğraf: Mehmet Yirun/DHA
Hilal TOK
İstanbul
Türkiye’de ekonominin sürekli kriz riski içinde olması, pandemide artan işsizlik tablosu, muhafazakâr ve gerici politikalarla beslenen erkek egemen anlayışın da etkisi ile kadın emeği yıllar boyunca ikincilleştirildi. Türkiye için dünyanın birçok ülkesine göre daha düşük olan kadın iş gücü ve istihdam oranları bu ikincilleştirmenin bir sonucu olarak karşımızda dururken bir yandan da iş gücü içinde yer alan kadınların karşılaştığı türlü sorunlar kadınlar için istihdamda kalmayı çok daha güçleştiriyor. İş yerinde kadınların karşılaştığı temel sorunların başında düşük ücret, uzun çalışma saatleri, şiddet, taciz, mobbing gelirken, pandemide bunun daha da ağırlaştığı pek çok kez gündeme geldi. 25 Kasım’a doğru Birleşik Metal-İş, Gıda-İş, Deriteks’ten kadınlar metal, tekstil, gıda iş kollarında kadın işçilerin karşılaştığı sorunları değerlendirirken, mücadele yöntemlerini de anlatıyor…
METAL İŞÇİSİ KADINLAR FABRİKALARDA ‘ESAS İŞÇİ’ DEĞİL, SENDİKALARDA İSE ‘VİTRİN’
Birleşik Metal-İş Sendikası Sendika Uzmanı Nuran Gülenç: Metal iş kolu kuralların, kültürün, ilişki ağlarının erkekler tarafından belirlendiği ve esas olarak erkeklerin çıkarları üzerinden örgütlenmiş ataerkil çalışma alanıdır. Son yıllarda bazı işyerlerinde forklift operatörü ve presçi kadınları az sayıda görmek mümkün Bunun dışında elektrik-elektronik sektöründe daha çok kadın işçilere rastlayabiliyoruz. Kadın işçilerin ücretleri “esas işi” yapan erkeklere göre daha düşük ve yaptıkları iş niteliksiz işler olarak görülüyor. Bu ortamda kadınlar seslerini ve taleplerini duyuramıyorlar. Ataerkil yapı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle şiddet, cinsel taciz ve mobbinge de uğruyorlar. Kreş yokluğu, hasta ve yaşlı bakımı kadınların istihdamda varlığını etkiliyor. Kadınlar, ayrımcı uygulamaların binbir çeşidini işe alımdan başlayarak, çalışırken ve hatta işten ayrılırken deneyimliyorlar. İşe alımda cinsiyet önemli oluyor. Evlilik, çocuk sahibi olup olmama gibi sorularla karşı karşıya kalıyorlar. Kadınlar eğitim, terfi gibi olanaklardan faydalanamıyorlar. İşten ilk atılan da onlar oluyor. Erkeklerin ağırlıklı çalıştığı iş yerlerinde kadın işçilerin erkeklere göre daha sık tuvalete gitmesi bile kadınlara taciz olarak dönebiliyor. Boşansalar bile evlilik yüzüklerini parmaklarında taşıyan kadın işçilerle karşılaştım. Örgütlü olmanın avantajı kadın politikaları olan sendikaların o soruna örgütlü bir müdahale yapabilmesi. Bizim de Birleşik Metal-İş Sendikasında yapmaya çalıştığımız tam da bu. Kadın politikasının olmadığı sendikalarda kadın işçiler sendikalı da olsa yalnız kalıyorlar ve sorunlarla tek başlarına uğraşmak zorunda kalıyorlar. Sendikalar bağımsız kadın hareketine mesafeli ve feministlerden uzak durmak için özel bir çaba harcandığını düşünüyorum. Bu nedenle kadın çalışması adına yapılan çalışmaların dönüşüm sağlayan bir etkisi olmuyor. Bu tür çalışmalar “vitrin” işlevi görmekten öte bir anlam taşımıyor.
"ILO 190’A SAHİP ÇIKIYORUZ"
BMİS olarak bir taraftan kadınları güçlendirirken diğer taraftan da erkekleri dönüştürmeye, cinsiyetçilikten uzaklaştırmaya, kalıpları kırmaya çalışıyoruz. Kadın eğitimleri, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitim ve çalışmalarını, kadına yönelik şiddet, cinsel taciz, mobbingin önlenmesi eğitimlerini hayata geçiriyoruz. Toplu sözleşmelerde kadın taleplerine yer vermeyi, işçi sağlığı ve güvenliği alanında da politikalar geliştirmeye ve hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bu 25 Kasım haftası iş yerlerinde şiddet ve taciz eğitimleri vereceğiz. Artan temsilci sayısı, artmaya başlayan kadın üye sayısı umudumuzu artıran bir durum. İstanbul Sözleşmesi, ILO 190 sayılı Sözleşme sahip çıktığımız sözleşmeler ve farkındalığın artması için sürekli gündemde tutuyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini tüm sendikal politikalara dahil etmek ve kadın temsiliyetini artırmak öncelikli hedefimiz. Yine sektörün cinsiyetçi yapısını ve cinsiyetçi iş bölümünü değiştirmek için adımlar atmak istiyoruz. Toplu sözleşme aracılığı ile işverenin personel alımına müdahale etmek istiyoruz, ama burada ciddi bir direnç ile karşılaşıyoruz.
GIDA İŞÇİLERİ İÇİN DÜŞÜK ÜCRET, FAZLA MESAİ, MOBBİNG VE KREŞ EN BÜYÜK SORUN
Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak: Gıda iş kolunda kadın işçilerin oranı erkek işçilere göre daha fazla. Kadın işçilerin yoğun olarak çalıştığı bir iş kolunda elbette kadınlara özgü sorunlar daha fazla öne çıkıyor. Sektörde gerek kamu gerekse özel fabrikalarda kreş olmaması en önemli sorun. Kreş sorunu kadınları istihdamın dışına iten, kadın işsizliğini ve yoksulluğunu derinleştiren bir sorun olarak ortada duruyor. Hadımköy’de kahve üretimi yapan bir fabrikadaki kadın işçilerle görüşmemizde kreş olmadığı ya da çocuğuna bakacak kimse bulamadığı için işinden ayrılmak zorunda olduğunu, tazminatını dahi alamadan işi bırakacağını söyleyen kadın işçi, bu kadar büyük bir iş yerinin kreş açmamasının kadınlara verilen değeri gösterdiğini söylemişti. Bu iş yerindeki örgütsüzlük ve sendikasızlık düşük ücret ve uzun çalışma süreleri anlamına geliyor. 12 saate varan mesailer kadın işçilerin iş yükünü artırdığı gibi birçok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor. Başta psikolojik hastalıklar olmak üzere birçok rahatsızlık yaratıyor. Uzun çalışma saatleri kadınların çocuklarına ailelerine ve kendilerine zaman ayıramamaları sebep oluyor, onları yetersizlik duygusuyla karşı karşıya getiriyor. Gebze’de çikolata ve şekerleme üretimi yapan kadın işçilerden biri bu çalışma temposundan kaynaklı çocuklarıyla hiç ama hiç ilgilenemediğimi ve iyi bir anne olamadığını, çocuklarını çok az gördüğü için bunun hem çocuğunda hem de kendisinde mutsuzluk yarattığını dile getirmişti.
Yine birçok fabrikada olduğu gibi mobbing öne çıkan sorunlardan biri. En son sosyal medyada da yerel alan Dardanel fabrikasında kadın isçilere uygulanan mobbingin açığa çıkması oldukça çarpıcıydı mesela. Benzer uygulamalar birçok fabrika da uygulandığını biliyoruz. Bütün bu sorunlar işçi sınıfının temel sorunları olmakla birlikte kadın işçiler daha fazla etkileniyor elbette. Kadın işçiler içerisindeki çalışmalarımız bu sorunların daha fazla açığa çıkması ve kadın işçiler ile birlikte çözme yöntemlerini geliştirme üzerine. Ancak şunu da belirtmek gerekiyor ki sendikaların kadın sorunları üzerine çalışması oldukça sınırlı ve hatta sorunlu. Sendikalı işçiler içerisinde kadın işçilerin oranı oldukça düşük. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal iş bölümü en başta gösterebileceğimiz nedenler diyebiliriz. Daha fazla kadın işçinin sendikal mekanizmalarda yer alması gerekiyor. Bunun olması için de sendikaların kadın işçilerin katılımını artıran politikalar ve çalışmalar yürütmesi gerekir. Şu an için bu çalışmalarda kadın işçilerin katılımı da yetersiz elbette. Biz Gıda-İş Sendikası olarak kadın işçiler içerisinde özel bir çalışma yürütmeye çalışıyoruz ancak yeterli değil maalesef. İş kolu barajı meselesi önemli engellerden biri. Fiili olarak yürüttüğümüz mücadelemizde kadın eğitimleri yapmaktayız. Zaman zaman atölye çalışmaları düzenliyoruz. Kadınların katılımını artıran çalışmaları önceliyoruz. ILO 190 imzalanmalı ve uygulanması için de ısrar ve mücadelemiz sürecek.
"CİNSİYET AYRIMCILIĞI SENDİKALARDA DA VAR"
Deriteks Tuzla Şube sekreteri Pembe Maden: Sendikamızın faaliyet yürüttüğü iş kolları kadın çalışanların yoğun olduğu iş kolları. Doğallığında ülkemizdeki kadın sorunları ile ilgili mücadelede bizim de rolümüz var. Sendikasız iş yerlerinde çalışan kadınların yaşadığı baskı, şiddet ve taciz çok daha derin boyutta. Biz Deriteks olarak kadınların sendikal örgütlülüğüne yönelik saldırılar karşısında da mücadele ediyoruz. Bu saldırılar örgütsüz olan iş yerlerine nazaran daha sistematik ve hukukun içindeki boşluklardan faydalanarak yapılmaktadır.
Kadınlar karşılaştıkları sorunlar karşısında sendikamızı haberdar eder, gerek işyeri temsilcileri gerek sendika şube yöneticisi arkadaşlarımız da derhal bildirilen olumsuz gelişmelere karşı müdahale gerçekleştirir. Bizler asla kadın üyelerimizin karşılaştıkları sorunları görmezlikten gelemeyiz. Kaldı ki üyemiz olmayan kadın işçilerin dahi sorunlarını anında müdahaleyle çözüme kavuşturduğumuz olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Genel olarak bakıldığında ülkemizde kadın sorunlarına yönelik gerçekten kalıcı çözümler üreten politikalar yok maalesef. İşin kötü tarafı ise toplumun en ilerici kesimi olan sendikaların ise bu durum karşısında öncü rol üstlenmek gibi niyetleri yok. Neresinden başlanırsa başlansın hiçbir şey için geç değildir, bizler Deriteks sendikası olarak bu sorunların farkındayız ve bu sorunları ortadan kaldırıncaya kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu sebepten kadın üyelerimizle düzenli olarak eğitim çalışmaları yapmaya başladık. Bu çalışmalar konu başlıkları: Şiddetsiz İşyeri, İnsan Hakları Temelli Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi, İşyeri Şiddeti Türleri ve Sendikal Önlemler, Kadın ve Sendikal Haklar vb… Bütün bu çalışmalar başladığımız yolun ilk adımları. Yeterli mi? Hayır değil, kadın hakları konusunda sendikalar maalesef sınıfta kaldı. Sendikal yönetimlerin listelerine bakın kaç tane kadın yönetici var. Kendini toplumun en demokratik kurumu olarak tanıtan sendikalar bile bugün toplumsal cinsiyet ayrımcılıklarının en yoğun yaşandığı alanlardır. Fabrikalarda baskılara maruz kalan kadınlar sendikal yönetimlerde yer almaya korkar durumdalar. Biz kadınların işyerlerinde temsilciliklerde ve yönetimlerde yer almasını da öncelikli olarak teşvik ediyoruz. Kadın sorunu, kadınlar hayatın her alanında korkusuzca yönetimlerde yer aldıkları zaman da çözülecektir.
KADINLAR SENDİKASIZ, KREŞSİZ, İŞSİZ…
İş kollarında kadınların durumuna ilişkin veriler mevcut tabloyu şöyle ortaya koyuyor:
- İşçilerin yüzde 29’u kadınlardan, yüzde 71’i ise erkeklerden oluşuyor.
- Kadınların yüzde 32,6’sı, erkeklerin ise yüzde 25,4’ü hizmet ve satış elemanı olarak çalışıyor.
- İşsizlik en çok genç kadınları etkiliyor.
- Kadınların kıdem süresi erkeklere göre daha kısa ve süreksiz.
- 2019 yılında 500 bin kadın ev içi bakım hizmetleri nedeniyle işinden ayrıldı, 12 milyon kadın ise ev işleri nedeniyle çalışma hayatına giremedi.
- Kadınlar arasında ücretli düzensiz/geçici çalışma yüzde 23,8 iken erkeklerde bu oran 18,9.
- Kadınların çalışma hayatında gördükleri en önemli sorunlar: Düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalıştırılma…
- Sendikasız kadın işçi oranı yüzde 92’den fazla.
- Kadın işçilerin aylık geliri asgari ücret seviyelerinde.
- İşçilerin yüzde 86’sı iş yerlerinde çocuk bakım desteğinin olmadığını ifade ediyor.
25 KASIM ÇAĞRILARI: HAKLARIMIZ İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Nuran Gülenç: 25 Kasım, kadınların erkek şiddetine karşı seslerini yükselttikleri bir gün. Kadınlar yaşamlarının her alanında karşı karşıya kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet ve tacizin sonlanmasını istiyorlar. Şiddet ve tacizin sonlanması için toplumun her kesimine, özellikle sendikalara büyük sorumluluklar düşüyor. Sendikaları kadınlardan yükselen bu sese kulak vermelerini şiddetten ve tacizden arındırılmış iş yerlerinin yaratılması için harekete geçmeye çağırıyoruz. ILO 190 sayılı şiddet ve taciz sözleşmesinin onaylanması için çalışmaları gündemine almalılar. Biz kadınlar, ne İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçeriz, ne de bugüne kadar dişimizle tırnağımızla hayatlarımız pahasına elde ettiğimiz kazanımların ellerimizden alınmasına göz yumarız.
Pembe Maden: 25 Kasım sadece şiddete karşı bir gün olmamalı, 25 Kasım zalimin zulmüne karşı mücadele demek de. Biz kadınlar bu mücadelenin en ön saflarında bizim gibi bu zulme karşı duran herkesle birlikte omuz omuza vermeye hazırız. Başta emekçi kadınlar, sendikalar ve sivil toplum örgütlerine buradan mücadeleye katılma çağrısında bulunuyoruz.
Olcay Ozak: 25 Kasım’a giderken sendikalara çağrımız; Sendikalarda kadın temsiliyetinin artırılmasının önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik politikalar geliştirmek ve bunun çalışmasını yürütmeleridir. Kadın işçi arkadaşlarımıza da şöyle seslenmek istiyorum; Haklarımız ve hayatlarımız için mücadeleyi sürdürmeliyiz. Çalıştığımız iş yerlerinde fabrikalarda üretim bantlarında her nerede olursak olalım yaşanabilir bir hayat için kendimizin ve çocuklarımızın geleceği için örgütlü bir mücadelenin içerisinde hep beraber yer almalıyız.