Tekstil işçisi Sultan: Borcu, kirayı, faturaları çık bana kalan zıkkımın kökü
Gülsüm, Ayten ve Sultan ünlü markalara üretim yapan bir firmada çalışıyor. Uzun zamandır kime dokunsan bin “ah” işittiğimiz geçim derdi oluyor en önemli gündemimiz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Elif Ekin SALTIK
İstanbul
Tekstil atölyelerinin yoğunluğuyla bilinen İstanbul’un ilçelerinden Sultangazi’de tekstil işçisi Gülsüm’ün evinde buluşuyoruz kadınlarla. Gülsüm’ün doğum günü o gün, buluşmamızın da bir vesilesi oluyor. İşyerinden Ayten ve Sultan da var.
Gülsüm, Ayten ve Sultan tekstil firmalarının yoğun olduğu Uğur Mumcu Mahallesi’nde ünlü markalara üretim yapan bir firmada çalışıyor. 300 işçi çalışıyor firmada. Birkaç yıl önce Bitlis’te de yeni bir firma açmış patronlar. Sobanın içeriyi ılıttığı odada çaylar koyuluyor, pasta kesiliyor, fotoğraflar çekiliyor ve sohbetimiz başlıyor.
Uzun zamandır kime dokunsan bin “ah” işittiğimiz geçim derdi oluyor en önemli gündemimiz. Sultan “Yaz yaz, benim söylediklerimi yaz, korkum yok hiçbir şeyden” diyor.
“Patronlar bizden çok ağlıyorlar” diyor Sultan: “Ben geçen sene patrondan zam istemeye gittim, adam bir ağladı bir ağladı. Ben öyle oldum ki adama diyecektim, ‘Sen bana bu ay maaş verme’ diye. Şu borcum var, bu borcum var diye anlatıyorlar bize. Patron böyle ise biz ne yapalım?” Ayten de zam istemeye gittiğinde istediği zammı kabul ettirene kadar kalkmadığını söylüyor sandalyeden: “Bana da anlattı bir sürü şey, şöyle borcum var böyle borcum var. Ama ben kalkmadım sandalyeden. ‘Burada alın teri döküyorum, hakkımı istiyorum’ dedim. Talepkar olmayan işçiye 100 lira 150 lira veriyorlar. Sen yırtıcıysan 300 alırsın, o ne demişse tamam dersen 50 verir 100 verir. O ne verirse.”
‘ASGARİ ÜCRET EN AZ 4 BİN-4 BİN 500 OLMALI’
Ayten’in “Biz bu asgari ücretle ne yapacağız?” sorusu üzerine Ayten ve Sultan ortaklaşmış biçimde “Asgari ücret en az 4 bin-4 bin 500 olmalı. Başka türlü geçinemeyiz” diyor. Sultan da “Olsa ne olacak, koyacaklar zamları. Yazın 65-70 liraya aldığımız yağın en kötüsü şu anda 100 lira. Markette her gün etiketler değişiyor. Makarna olmuş 5 lira” diyor.
Memleket halinden bahsederken Sultan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına başlarkenki “İşte bütün servetim bu yüzük” sözünü hatırlatıyor ve devam ediyor: “Şimdi evlerindeki her şey altın. Bir yüzüğe sahipken çalışarak şu anki servetler yapılabilir mi? Siz düşünün. Ben yıllardır çalışıyorum hiçbir şey sahibi değilim. Hamilelikte çalıştım, çocuk doğurdum çalıştım. 3600 gün ile eskiden kadınlar emekli oluyordu. 4 bini geçmiş primim ama 58 yaşıma kadar emekliliği bekleyeceğim. Ben o yaşa kadar ölecek miyim, kalacak mıyım!”
“Geçinemiyorum” isyanıyla devam ediyor Sultan: “Kiracıyım, tek başımayım, bankaya borcum var. 3 bin 100 lira maaş alıyorum, 850 lira kiraya veriyorum, 1300 lira bankaya, faturalar, ee şimdi hesapla bana ne kaldı? Zıkkımın kökünü ye. İki haftadır pazara çıkmıyordum, üçüncü hafta çıktım mecbur, iki parça bir şeye 150 lira para verdim. Vatandaş bu halde ama Avrupa bizi kıskanıyor.”
Sultan’dan sonra Ayten giriyor söze: “Köprü yapıyorlar, parasını halkın sırtına yüklüyorlar, Erdoğan bir de çıkıp ‘Anlamıyorlar, anlamıyorlar 20 yıl sonra o köprüler Türkiye’nin olacak’ diyor. 20 yıl sonra benim ne olacağım meçhul. Şimdiyi düşünürüm ben, yol mu yiyeceğim köprü mü yiyeceğim?”
Ayten firmada bölümden bölüme çalışma koşullarının zorluklarının değiştiğini dile getiriyor. Ütü-pakette çalışmanın çok zor olduğunu söyleyen Ayten’e karşılık Sultan, “Ben alıştım valla. Daha iyi koşullarda bir yer bulabilirim ama benim bir hafta boşluğum bile zarar. Geçen ay koronadan dolayı 14 gün raporluydum. Ücretim kesildi, hâlâ rapor paramı alamadım. Sıkıntı her türlü" diyor.
‘ADALET YOK BU ÜLKEDE’
Geçim sıkıntısı sonrası konumuz iktidarın yönetme biçimine geliyor. İktidarın halkı birbirine düşürdüğünü, ayrımcılığı körüklediğini söylüyor kadın işçiler. Bu durumun işyerinde farklı görüşlerdeki işçiler arasında bazen tartışmalar yaşandığını dile getirirken, bazı işçilerin iktidarı körü körüne savunduklarını, siyaset konuşulduğunda hep tartışma çıktığını ifade ediyorlar. Sultan iktidarın dini kullandığını belirterek, “Ben dindar bir insanım ama insanı dinden soğuttu bu iktidar. Geçmişte koyu MHP’liydim. Ama ne zaman AKP ile birleştiler o zaman tutmayı bıraktım, tutmam da artık. Çocuk istismarı, kadına şiddet, kadın cinayetleri her tür suç arttı. Adalet yok. Kadınları öldürüp indirim alıyorlar. Böyle adalet mi olur.” Peki nasıl değişir sorusuna “Zor değişir” karşılığını veriyor Sultan.
‘NAFAKADAN VE ÇOCUKLARIN VELAYETİNDEN VAZGEÇTİM DE BOŞANABİLDİM’
Kadın cinayetlerini, iktidarın kadın politikalarını konuşurken Sultan kendinin de evliliği boyunca şiddet gördüğünü söylüyor. Boşanma sürecinin de çok zorlu olduğunu ifade eden Sultan devam ediyor şiddet hikayesini anlatmaya: “Küçük kızıma hamileydim, işyerinde herkesin ortasında şiddet uyguladı bana. Şiddet sürdü hep. Ailem kabul etmedi beni, ‘Gelin beni alın’ dedim, onlar barıştırmaya çalıştı. ‘Gelinlikle çıktın kefenle girersin’ dedi babam. Şiddete dayanamadım artık, evden ayrıldım 2016’nın sonunda. Ayrıldıktan sonra sığınmaevinde kaldım 7 ay. Sonra bir şekilde ikna ettim gittim 5 ay da onlarla kaldım. Orada da olmadı, döndüm ikinci kez başka bir sığınmaevine, çalışıp para biriktirdim. Evimi tuttum, eşyalarım için Büyükşehir Belediyesine başvurdum, oradan aldım. Ve evimi tuttum burada. Evden çıktığımda 5 kuruş param yoktu.”
Boşanırken nafaka talep ettiği için davanın çok uzadığını dile getiren Sultan, “Barodan atanan avukatım aracılık yaptı, çocukların velayetini verip nafakadan vazgeçtim ancak öyle boşanabildim. Öbür türlü boşanamıyordum, 17 ay sürdü mahkeme. Anlaşmalı oldu öyle boşandık. Burada evimi buldu, evime geldi, ev sahibimle konuştu barıştırması için bizi. O kadar şiddet yaşadım aklıma bir rapor almak gelmedi. Mahkeme zamanı geldi yaşadıklarımı anlattım, ‘Hani rapor?’ dediler, kaldım öyle. Aman parası da pulu da kendine kalsın. Ben böyle rahatım ya” dedi.
Parmağındaki alyans dikkatimi çekince tacizlere karşı kendini korumak için taktığını söylüyor: “Beni nişanlı biliyorlar işyerinde. Yoksa herkes seni potansiyel olarak görüyor. Yaşını almış, evli barklı bir adam aşk ilan etti bana. Ben de çözümü böyle buldum.” (EKMEK VE GÜL)
{{448353}}