Eğitimde organize işler
MEB, organize sanayi bölgelerinde patronların meslek lisesi açması için çalışıyor. Öğrenciler 'MEB bizi köle gibi görüyor' derken eğitimciler de tepkili: “Eğitimde karar verici sermaye olamaz."
![Eğitimde organize işler](https://www.evrensel.net/upload/dosya/158500.jpg)
Fotoğraf: DHA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), uzun süredir meslek liseleri ile sanayi ve patron iş birliği için yoğun çaba harcıyor. Hatta organize sanayi bölgelerinde (OSB) kurulacak meslek liselerinde müfredatın bile sanayicilerle belirlenmesi çağrısı yapılırken Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer “İşverenin süreçlerde pasif bir şekilde mezunları beklemesine tahammülümüz yok. İşverenleri eğitim sürecinin tamamına dahil ediyoruz” dedi.
MEB, meslek lisesi öğrencilerini patronlar için ucuz iş gücü olarak hazırlamaya çalışırken öğrenciler işin asıl yanına dikkati çekiyor: “MEB bizi öğrenci değil köle olarak görüyor. Her şey işverenin insafına bağlı. Köle gibiyiz.” Eğitimciler ve uzmanlar ise eğitim öğretimde asıl belirleyenin şirket ya da işletme olmasının yanlışlığı ve tehlikesine dikkat çekerek “İşletmeler okullara yatırım yapıyor. Okullarda bu işletmelere kalifiye eleman sağlıyor” dedi. Öte yandan AKP iktidarıyla birlikte meslek liselerini başarılı öğrencilerin tercih ettiği iddialarını ise veriler yalanlıyor: “2020’de üniversiteye yerleşme oranında en başarısız lise türü, meslek lisesi oldu. 100 meslek lisesi mezunundan yalnızca 3’ü bir programa yerleşti.”
SÖMÜRÜ STAJDA BAŞLIYOR
Meslek lisesi son sınıf mekatronik bölümü öğrencisi daha iş hayatına başlamadan stajda yaşadığı sömürüyü anlatıyor. Sabah 8’den akşam 6’ya kadar çalıştırıldığını dile getiren öğrenci “Normalde 6 saat çalışmamız gerekiyor ama ses çıkaramıyoruz. Hatta bir arkadaşımız zorunlu fazla mesaiye kalıyor ama fazla mesai ücreti alamıyor. Her şey işverenin insafına, stajyerin yemeği de staj yaptığı yere bağlı. Ben fabrikanın yemeğinden faydalanıyorum, ama faydalanmayan arkadaşlarım var” dedi.
"MEB BİZİ ÖĞRENCİ OLARAK GÖRMÜYOR"
Meslek lisesinde oldukları için sadece bölüm dersleri aldıklarını diğer dersleri görmediklerini dile getiren öğrenci bu nedenle üniversite sınavına hazırlık anlamında bir şey öğrenemediklerini söyleyerek “Üniversite okumak isteyen parasıyla kursa gitmek zorunda. Okulun kursları bile 1200-1300 TL” dedi. Diğer okullardaki öğrenciler gibi eğitim alamadıkları için sınavda meslek liselilerin başarılı olamadıklarını ve baraj altında kaldıklarını ifade eden öğrenci “MEB bizi öğrenci değil köle olarak görüyor. Okulum sanayinin içinde olduğu için hazır işçi üretme fabrikası gibi. Bizi direkt işçi olarak görüyorlar. 17 yaşındayım ve bu ortamda eğitim görmek istemiyorum” diye konuştu.
"TEHDİT, TACİZ, AĞIR ÇALIŞMA"
Moda tasarım bölümünde okuyan öğrenci, stajda yaşadıkları ağır yüklere işaret ediyor: “Gelinlikçide çalışan arkadaşıma tatilde de çalışacak baskısı yapıldı. Başka bir arkadaşım bir günde 600 tane gömlek iliklemiş, elleri hep yara. Bunları iliklemeden de çıkma demişler. Hem ağlamış hem gömlekleri iliklemiş. Hafta sonları staja gitmeyene düşük not veririz tehditleri yapılıyor. Bunların yanında bir de kadın arkadaşlarımızın uğradığı tacizler var.” Kendisinin de gün boyu işiyle alakalı olmasa da bulaşık yıkayıp yerleri sildiğini aktaran öğrenci “Yemeği kendi paramla karşılıyorum ve maddi olarak zorlanıyorum. Sadece çayım işyerinden. Sabah dokuzda gidip akşam yedide çıkıyorum. Köle gibiyim” diye anlatıyor yaşadıklarını.
"ATÖLYE KÜÇÜK, MALZEME YETERSİZ"
Bir meslek lisesinde makine bölümünde görev yapan bir öğretmen sınıf mevcutlarının 50-60 arasında ve bunun atölye şartlarına uygun olmadığına dikkati çekiyor. Bu durumun iş güvenliği açısından da tehlike yarattığına işaret eden öğretmen “Öğrenci sayısı yüksek, atölyeler küçük, malzeme ve öğretmen sayısı ise yetersiz” dedi. MEB’in meslek liselerine çok az ödenek gönderdiği bilgisini veren öğretmen “Malzeme eksik, eğitimi yetersiz kalıyor. İşletmelerden malzeme geliyor bunun karşılığında bu işletmelere ‘nitelikli’ öğrenciler gönderiliyor” ifadelerini kullandı. Öğrencilerinin ailelerinin gelir düzeyinin çok düşük olduğuna vurgu yapan öğretmen “Çocuklar ailelerine destek olmak için çalışmak zorundalar. Öğleden sonraki derslerde bir anda sınıf sayısı yarıya düşüyor. Gece mesaisinde çalışan çocuklar bile var. İşten direk okula gelip derste uyuklayan öğrenciler var” dedi.
"TATİLDE DE ÇALIŞ BASKISI"
Stajda öğrencilerin haftada üç gün, günde 8 saat çalıştırmaları gerekirken birçok işletmede haftada 5 gün çalıştırıldıklarını belirten öğretmen “Çocukları tatilde bile çalıştırıyorlar. Çocuklar buna itiraz edince işten çıkarmakla tehdit ediyorlar. Çocuklar birçok yerde öğlen yemeği bile yiyemiyor, mesleklerini öğrenmek yerine patronların getir götürünü yapmak zorunda kalıyor” dedi. Stajdaki çocukların asgari ücretin 3’te birini aldıklarını anlatan öğretmen “Onun da üçte ikisini devlet üçte birini ise işletme karşılıyor. İşletme payına düşen 250 TL’yi bile vermekte sıkıntı yaratıyor” dedi. Meslek liselerinin eğitimdeki eşitsizliğin en derin yaşandığı okul türü olduğuna vurgu yapan öğretmen, MEB’in iddialarının aksine “Ben girdiğim sınıflarda barajı geçen öğrenci bile duymadım” ifadelerini kullandı.
"OKUL TAM GÜN YEMEK YOK"
İşveren ve MEB’in öğrencileri ara eleman olarak tarif etmesine tepki gösteren elektrik bölümü öğretmeni ise, “Biz ara eleman değil nitelikli eleman yetiştiriyoruz. Ama işverenler öğrencileri, ucuz iş gücü olarak alıyor” dedi. Meslek liselerinin tam gün olduğunu ve çocukların yeme içme sorunu olduğunu dile getiren öğretmen “İki lirayla çocuk okula gelip karnını doyurmaya çalışıyor. Artık gerisini siz düşünün” dedi. MEB’in ‘Hami projesine’ de değinen öğretmen, “Yani okulları özel sektörle buluşturuyorlar. Diyelim bizim okulda üç tane hami var. Mobilya Sanayicileri Federasyonu, Arçelik, Mercedes... Okullar aslında ticari merkezler haline getiriliyor. Kendi teknik elemanlarının daha eğitimli olması için okula yatırım yapıyorlar. Okul müdürlerini bile hamiler seçiyor. Aslında bu olay meslek liselerinin yavaş yavaş MEB’in elinden kaydığını gösteriyor” dedi.
Fotoğraf: Evrensel
"EĞİTİM BİR İŞLETME OLARAK GÖRÜLEMEZ"
Gazetemizin Yazarı ve Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, mesleki eğitimin sanayi bölgelerinde de oluşmasının teorik ve pratik öğrenme açısından önemli olduğuna işaret ederek “Ancak buradaki eğitim öğretimde birinci derecede karar verici oradaki sermaye grupları, işletmeler olamaz. Yani işletmeye bağlı bir okul formatı büyük sıkıntıdır. İkincisi, bu işletmeler ara ve alt eleman istiyorlar. Ara ve alt eleman kavramının kendisi ‘Ben bunu insan olarak görmüyorum, eleman olarak görüyorum’ sıkıntılıdır” dedi. Eğitimin kendisinin de bir işletme olarak görülmesi eleştiren Prof. Dr. Gümüş “İşletmeler bir de eğitim işletmeciliği yapmak istiyor. MEB de çocukları ara ve alt eleman olarak görüyor. Bu yüzden genel dünya kavrayışlarının, coğrafya, tarih, fizik, kimya bilgilerinin olması çok da önemli olmuyor” diye konuştu. Tüm bu uygulamalar nedeniyle çocukların fiziksel, düşünsel ve toplumsal gelişimi ile toplumsal ve ahlaki duyarlılıklarının arka plana atılmış olduğuna vurgu yapan Gümüş “Çocukları bir makine parçası ya da akıllı bir bilgisayardan daha değersiz görüyorlar. Böyle bir anlayış altında ne yapılabilir? İnsan gerçekten ne söyleyeceğini şaşırıyor” dedi. Okulun işletmelerin değil kamunun bir kurumu olduğunu belirten Gümüş “Her şeyden önce de bu çocukların temel olduğu bir eğitim anlayışı oluşmalı. Buradaki en ağır sorunlardan biri okulu işletme sektörü olarak görmeleri. Kamu kaynağını da işletmeciye aktarıyorlar. Eğitimi tam bir işletmecilik örneğine dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu çok sıkıntılı bir durum. Eğitim öğretim hiçbir şekilde üzerinden kâr elde edilmesi gereken bir sektör, bir işletme olarak görülemez” değerlendirmesinde bulundu.
Evrensel'i Takip Et