Eskişehirli işçiler: Bu yıl ücretler daha fazla eridi
Eskişehir’de çeşitli iş kollarında çalışan işçiler iğneden ipliğe gelen zamlar ve ücretlerin erimesi nedeniyle geçinemediklerini söylüyor.
Ceren KÖKOĞLU
Andaç ARIDURU
Eskişehir
Her güne yeni bir zam haberiyle uyanılan bugünlerde, ay sonunu borçsuz getirememek Eskişehir’de yaşayan işçi ve emekçilerin de kanayan yarası haline geldi. İktidarın küçük zamlar olarak tarif ettiği ve çözümü ‘tasarruf’ politikasında aradığı sorunu, sorunun muhataplarıyla konuşmak için Gültepe Mahallesi’ne gidiyoruz.
Her üç vardiya arası mekik dokuyan büyüklü küçüklü servislerin arasında denk geldiğimiz bir işçiye yöneliyoruz. “Geçinemiyoruz” diyerek başlıyor sözlerine. Enflasyon oranlarının açıklandığı kadar az olmadığına, pazarda, markette, faturalarda hissedilenin kat kat fazla olduğuna da değiniyor. “Önümüz kış, doğal gaz faturasını nasıl karşılarız bilmiyoruz” diyerek servisine binmek için ayrılıyor yanımızdan. Hemen yanımızda bir başka işçi giriyor söze “Her şeyi karşılamakta zorlanıyorsun bu devirde. Sadece doğal gaz elektrik değil ki markette bile aldığın bir ürünü bir dahaki gitmende aynı fiyata alamıyorsun” diyor. “Dolar olmuş 11 TL” deyip alaycı olduğu kadar da bıkkın bir tebessüm etmeyi de ihmal etmiyor.
"KİM NASIL GEÇİNSİN BU PARAYLA?"
Asgari ücretin üstünde ücret aldığı halde geçinemediğinden bahseden bir başka işçi, “Bilinen sıkıntıları biz de yaşıyoruz. Bütün her şeye zam geldiğinde geçim sıkıntısı da kendiliğinden baş gösteriyor. Aldığımız ücretler neredeyse yarı yarıya düşüyor senelerden beri. Ama bu sene çok daha fazla düştü. Nasıl geçineceğimizi bilemiyoruz” diyerek dile getiriyor yaşadığı geçim derdini.
Market, okul ihtiyaçları, faturalar derken ay başı yapılan hesapların, ay sonunu tutmadığı gerçeğine karşın talepler birbirinden çok da farksız değil işçiler arasında. “Asgari ücret görüşmeleri başlayacak, sizin talebiniz nedir? İnsanca, borçsuz yaşayabilmek için asgari ücret ne kadar olmalı?” diye sorduğumuzda en düşük 5 bin TL’den açıyor kapıyı işçiler. Sabah 8 vardiyasında işbaşı yapmak için servis bekleyen bir kadın asgari ücret talebini söylerken, “DİSK 5 bin 200 demiş, olabilir. Ama yapmayacaklarını hepimiz biliyoruz. Yapacakları en fazla 3 bin 500 TL’dir. Kim, nasıl geçinsin o parayla? İşte bu saatte servise bineceğiz gideceğiz, saatlerce çalışacağız, karşılığı 2 bin 800 TL” diyor ve devletin artık bir şeyleri düzeltmesi gerektiğini söyleyerek ayrılıyor yanımızdan.
"BİR BUZDOLABI ALACAK PARA KAZANMIYORUM"
Asgari ücretten önce ekonomide düzeltilmesi gereken çok şey olduğundan bahseden bir başka işçiyse “Yapmazlar da oldu ki 6 bin lira yaptılar maaşları, ne olacak ki? Her gün her şeye zam geliyor. Dolar, avro almış başını gitmiş. Zaten aldığımız maaş her gün değer kaybediyorken ne kadar yaparlarsa yapsınlar geçinemeyiz. Bu ayı borçsuz kapatsak 2 ay sonra yine zam geldiğinde aynı dertleri tekrar yaşayacağız” diyor.
Sorunlar, dertler, talepler birbiri ardına sıralanırken, çözüm yollarını konuşmaya başlıyoruz. Dertler kadar çözümler de ortak görülüyor işçiler arasında. Ağızdan ilk çıkan “seçim” oluyor. Mevcut iktidarın gitmesiyle en çok ekonominin düzeleceğini düşünüyor işçiler. 4-12 vardiyasındaki işine gitmek için servis bekleyen bir işçi “Normalde herkesin artık toplanması, bir şeyler yapması lazım. Kendimiz için kendi çıkarlarımız için oyumuzu kullanmamız lazım. Senelerdir neyin ne olduğunu gördük” diyor.
Gültepe’de işçilere sormaya devam ederken genç bir Arçelik işçisiyle karşılaşıyoruz. Sorunlar aynı, talepler aynı. Ailesiyle birlikte yaşadığı halde ihtiyaçlarını karşılayamadığından bahsederek başlıyor sözlerine. Çözüm yolunu sorduğumuzdaysa “Sistem değişmeli” diyerek atılıyor ve devam ediyor: “Buzdolabı üretiyoruz biz fabrikada. Üretilen en kötü buzdolabı 7-8 bin liraya satılıyor. Benim aylık maaşım bir tane buzdolabı almaya bile yetmezken ben bir ayda kim bilir kaç tane buzdolabı üretiyorum o fabrikada. Önce bu sistemin değişmesi herkesin emeğinin, çalıştığının karşılığını alabilmesi lazım.” Henüz cümlesini bitiremeden servisi geldiği için ayrılıyor yanımızdan...