23 Kasım 2021 23:01

"Bu sistemde fatura emekçilere yıkılacak"

İşçilerin birincil gündemi ekonomik gelişmeler, geçim ve seçim olmuş durumda. İktidar değişimi olsa da işçilerin yaşamında pek bir değişikliğin olmayacağını söyleyenler çoğunlukta.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Adem KORKMAZ
Emek Partisi Körfez İlçe Başkanı

Emek Partisi Körfez İlçe Örgütünün, işçi duraklarında “Halk için bütçe, insanca bir asgari ücret için birlikte mücadele” başlıklı bildirisinin dağıtımı sırasında görüştüğümüz işçilerin birincil gündemi ekonomik gelişmeler, geçim ve seçim olmuş durumda. Kimisi “Çok şükür”, kimisi “Zamların hızına yetişemiyoruz”, kimisi “Seçimde gidecekler, biz de rahat bir nefes alacağız” diyor. Seçimde iktidar değişimi olsa da işçilerin yaşamında pek bir değişikliğin (borç yükü, yoksulluk) olmayacağını söyleyenler ise çoğunlukta. Bu kesim “Kişileri değil, sistemi tartışmalıyız” diyor. Herkes kendisinden düşük maaş alanlara, özellikle asgari ücretlilere “acır” durumda. İkramiye ve sosyal hakları çıkardığınızda işçilerin çoğunluğu asgari ücret alıyor. Örneğin ikramiyeyle birlikte 3 bin 200 lira alan işçi asgari ücretle çalışmadığını söylüyor. AKP’ye oy verenlerin yakındığı, öfkelendiği ama iktidar değişimi için seçeneksiz olduğunu ifade ettiği bir ortam da var. Diğer taraftan her mahallede kurulan meyve sebze pazarında, meyve reyonlarının olduğu kısım boş iken, sebze reyonları daha kalabalık. Vatandaşın öncelikleri her yönüyle değişmiş durumda diyebiliriz. Körfez’de adaletsiz düzenin portresini görmek mümkün.

YURT DIŞINA GİTME HAYALİ

Mustafa dede 80 yaşında. Geçirdiği iş kazası sonucu erken yaşta malulen emekli olmuş. 1800 lira aylık maaş ile geçinemiyor olacak ki 20 yıldır şişe toplayarak geçinmeye çalışmış. Gücü yetmediği için şişe toplamayı bıraktığını söylüyor. Biraz utangaçça benden para istiyor. Dilenmeye başladığını sonradan söylüyor. “Ne yapayım” diyerek boynunu büküyor.

4 genç işçi durakta servis bekliyorlar. Gençlerin ikisi yurt dışında çalışıp para biriktirme hayali kuruyor. İçlerinden biri “Bizi mahvettiler, her şeyimiz tepe taklak olmuş durumda” diye söze giriyor. 24 yaşında olan işçi “Evden işe işten eve. Sadece çalışıyorum. Bir tek pazar günü çalışmıyorum. Para gitmesin diye evden çıkmıyoruz. Bu ne biçim hayat. Ah be abi!” diyor. Servis geliyor işçiler hızla biniyor.

Aynı durakta 24 yaşında başka bir genç işçi AKP’li olduğunu, Cumhur İttifakına oy verdiğini, zamlardan ve hayat pahalılığından sonra AKP’den koptuğunu ve artık söylediklerinin inandırıcı gelmediğini söylüyor. “Kandırılıyoruz, gelin ülkenin gerçeğini bize sorun” diyor. Gelecek kaygısı yaşadığı için kredi çekip ev almış. Borcu ödemek için asgari ücretle çalıştığını söylüyor.

70 yaşında emekli bir işçi ile sohbet ediyoruz. Servis bekliyor. Birazdan işe gidecek. “Bu yaşta neden çalışıyorsun” diye sorduğumuzda “Ne yapayım, aldığım ücret ortada. Geçim zor. Oğlan evlendi, asgari ücrete çalışıyor. Torun da olunca para yetmiyor. Bu yaşta çalışmak zorunda kalıyorum. Bu koşulları yaşayacak ne suç işledik. Biz bunu hak etmedik” diyor. Yanımıza gelen kendisinin tanıdığı başka bir işçiden utanmış olacak ki konuşmasını yarım bırakıp uzaklaşıyor.

SANKİ ÇALIŞMAYA GELMİŞİZ BU DÜNYAYA

38 yaşında bir işçi ise “AKP’nin 2002 vaatlerini düşünüyorum. Bugün yaşadıklarımıza bakıyorum. Namaz kılan çalıyor, en milliyetçiyim diyen çalıyor, gelen zenginleşiyor, giden zenginleşiyor. Olan biz emekçilere oluyor. Emekçilerin iktidar olması lazım. Sorun kişilerde değil, sistemde. Sistem değişmelidir” diyor. Aynı yaşta başka bir işçi de “Refah geleneğinden geliyorum. Onları savunuyordum. Bir kere herkes çalıyor. Herkes kendi cebini dolduruyor. Seçim de olsa bu durumumuz değişmeyecek. Ben şu an vergi yükü altında eziliyorum. Eğitim sistemimiz sorunlu, hastalıklı kuşaklar yaratıldı, yaratılıyor. Biz işçi olarak haksızlığı, yoksulluğu iliklerimize kadar hissediyoruz. Kaç kuşağı yok ettiler. Biz de yok olan o kuşaklardanız.

Gözü sürekli yolda servisi gözleyen iki genç işçi geçimin zorluğunu ıslık çalarak ifade ediyor. “Ne hayatı, ne tatili, ne sosyal yaşamı bir şey yok. Sanki çalışmaya gelmişiz bu dünyaya. Sadece karnımız tok. Ülke moloz yığınına dönmüş” diyor. “Seçimde düzelir mi” sorusuna ikisi de “hayır” cevabı veriyor. “O kadar borcu, faturayı yine bize ödetirler. Onun sıkıntısı da 10 yıl sürer” diyorlar.

“Türkiye’de herkes geçimden şikayetçi” diye söze giriyor başka bir işçi: “Her şeye yüzde 100 zam geldi ama bir tek işçilerin maaş zamları yüzde 15’lerde kaldı. İsteğimiz makul düzeyde zamdır. Türkiye’de işverenler her zaman kazanır. Dolar yükselse de düşse de bizim işverenlerimiz kaybetmez. Zenginler yine kazanır. Burada kaybeden hep işçiler oluyor. Ben devletimizden bu gerçeği görerek zam yapmasını istiyorum.”

“Geçim zor” diyor bir işçi de: “Biz geçinemiyoruz. Vatandaş ekmek parasını bulamıyor. Asgari ücret düşük. Bu ülkede herkes borçlu. Hatta doğmamış bebekler bile borçludur. Enerji Bakanı doğal gazı kısık yakın diyor. Vatandaş daha ne kısacak? Ekmekten kıstık, boğazdan kıstık, sesimizden kıstık nereye kadar bu sürecek? Bakan bize açıklasın, evinde kısık derece ile mi ısınıyor? Onlar çalmaktan, israftan bahsetsinler. Bu seçimde gidecekler. Ekonomi düzelmesi için, kaynak için zaman gerekecektir. Ama bu kadar dış ve iç borcu kimin ödeyeceği belli. Zenginler ödemeyeceğine göre, bize ödetecekler.”

ÖNCEKİ HABER

Bankaların döviz alım-satım işlemlerini durdurduğu iddia edildi

SONRAKİ HABER

Eğitim Sen: iktidar ihtiyaçlarını gözeten bir şûra kabul edilemez

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa