Emek Partisi, 3. seçenek ve halk ittifakı
Emek Partisi Kurucu Genel Başkanı Levent Tüzel, 25. yılına giren partilerinin kuruluş yıl dönümünde ittifak tartışmalarını ve EMEP’in görüşünü Evrensel'e yazdı.
Fotoğraf: Evrensel
Levent TÜZEL
Emek Partisi Kurucu Genel Başkanı
İşçi ve emekçilerin iki yakasının bir araya gelemediği zor günlerden geçiyoruz. İşsizliğin, yoksulluğun toplumun büyük kesimini kuşattığı, halkın “Geçinemiyoruz” çığlığının yükseldiği, ücret ve maaşların günbegün eridiği, gençliğin geleceğinden ümidini kestiği, ülkenin gidişatının her zamankinden çok belirsizlikler taşıdığı zamanlardayız.
İktidarın yalanlar, baskı ve tehditle ömrünü uzatmaya çalıştığı, Millet İttifakı muhalefetininse seçim çağrıları yaparak parlamenter sisteme dönüş ve iyileşme vaatlerini kürsülerden boca ettiği; böyle gitmeyeceğinin ve değişim isteğinin halkın geniş kesimlerince görünür olduğu kritik bir dönemeçteyiz dense yeridir.
Halk desteğinin hızla eridiği AKP/Erdoğan yönetimi 50+1’i gerektiren başkanlık sistemini sürdürmekte zorlanıyor. İkinci büyük parti konumundaki CHP, Millet İttifakının kurucu gücü olarak seçimle iktidara gelmenin hesaplarını yaparken ortaklık yaptığı sağ partilerin potansiyelinin buna yetmeyeceğinin farkında. Bu nedenle değişim isteyen çevreler, bu muhalefet güçleri dışında kalan HDP ve diğer sol, sosyalist güçlerin oluşturmasını beklediği 3. seçenek üzerine dikkat kesilmiş, tartışma yürütüyorlar.
Demokrasi güçleri içinde yer alan bu partiler arasında görüşmeler ve kamuoyuna açıklamalar sürüyor. Emekçi halkın özlem ve beklentilerine yanıt olacak bir seçenek oluşturmayı başarmak, bu tarihi sorumluluğun üstesinden gelmekle karşı karşıyalar. Soru ve sorun oldukça nettir aslında; gelen gideni aratacak mı? Bugün “Her şey iyi olacak” babından konuşmalara eşlik eden vaatlerin gerçekleşmesi mümkün olabilir mi? Bu yanıt bekleyen ucu açık soruların muhatabı, söz konusu vaatçi partilerden çok; emekleri, güçleri ve mücadeleleri ile kazanmak durumunda olan işçiler ve emekçi halk, dahası onun öncü diyebileceğimiz örgütlü kesimleri.
Söz buraya gelmişken sol, sosyalist, devrimci, demokrasi güçleri içinde yer alan Emek Partisinin ne yapmak istediği, nasıl bir görevle yükümlü olduğuna değinmek gerekiyor.
25 Kasım 1996’da resmi kuruluşunu gerçekleştiren EMEP, 25. mücadele yılını selamlıyor. Parti kurucuları içinde yer alan öncü işçiler, sendikacılar ve sosyalist aydınlar 25 Mart 1996’da kuruluş dilekçesi verdikleri Emek Partisi, programında yer alan “Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı” maddesinden ötürü kapatılınca Anayasa Mahkemesinin kararından kısa bir süre sonra Emeğin Partisi ismi ile yeni başvurusunu yapıyor. AİHM, Türkiye devletini haksız bulup mahkum ettiğinde parti mücadelesini ve çalışmalarını yeniden Emek Partisi ismi ile sürdürüyor.
Partimiz kuruluş amacı ve hedefleri doğrultusunda; halk demokrasisi, sosyalizm ve nihayetinde sınıfsız, sömürüsüz toplum perspektifiyle, işçi sınıfının mücadele alanlarında şiarlaştırdığı “iş, ekmek, özgürlük” taleplerini kararlıca savunarak emekçilerin hak mücadeleleri ve örgütlenme sürecinde yer alıyor.
Verili durumda burjuva muhalefetin öne sürdüğü “güçlendirilmiş parlamenter sistem” halkın egemenlik ve demokrasi talebini yerine getirmekten uzaktır. Tersine sermaye düzeni lehine bir restorasyon projesidir. Oysa asıl ihtiyaç, tüm yönetim organlarının her kademe ve düzeyde seçimlerle belirlenmesi, görevini yapmayanların da yine halk tarafından görevden alınabilmesidir. Halk egemenliği, halk demokrasisi ya da halk yönetimi 4 yılda bir yapılan parlamento seçimine indirgenemez. Halk egemenliği ve demokrasi örgütlü bir halk gücü üzerinden şekillenmelidir. Partimizin savunduğu görüş budur.
Halkın acil talepleri etrafında şekillenen platformlar, bloklarla seçim iş birlikleri, güç birlikleri oluşturarak demokrasi mücadelesini seçim süreçlerine de taşımak, sınıfın birliğini ve halkların eşit haklar mücadelesini Meclisten de yansıtmak üzere devrimci tutumun sorumluluğuyla siyasal tecrübeler edindik. “Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku” bu anlayışla vücut buldu; işçi ve emekçilerin, ezilen halkların sesi Meclis kürsülerinden duyuldu.
Partimiz bu kapitalist sömürü ve soygun düzeninin vahşi boyutlara varmış saldırganlığına son vermenin biricik yolunun, öncelikle başta sanayi işçileri olmak üzere sınıfın örgütlenmesinden ve partileşmesinden geçtiğinin bilinci ile çalışmalarını yürütüyor. Bu elbette devrim ve halk egemenliğinin olmazsa olmazı. Ancak bu zorunluluk, halk güçlerinin demokrasi mücadelesinde birleşik hareketini oluşturmakla ilerlemeye, tamamlanmaya muhtaç. Dolayısıyla işçi sınıfı, bu açıdan da emekçi halkın birleşik hareketinin ve demokrasi mücadelesinin omurgası, güvencesi olmak durumunda.
Günümüzde bu bağımlı kapitalist sistemin direksiyonunda olan; yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları katbekat artırmış, baskı ve tehditleri faşist saldırganlık örnekleri ile sürdüren oligarşik, tek adam/parti yönetimini sonlandıracak birleşik mücadele, en acil görev olarak devrimcilerin, sosyalistlerin, komünistlerin sorumluluğudur. Yine bunu başarmak, en geniş temelde bir araya gelmiş ve demokrasi talep eden halk kesimleri ile mümkün olacaktır.
Mevcut iktidar bloku olarak Cumhur İttifakının ve burjuva muhalefeti olarak Millet İttifakının dışında gerçek bir alternatif güç, 3. Seçenek olarak “halk ittifakı” arayışı ve gerçekleşmesi, tarihi önemde ve belirleyicidir. Ülkenin ve halkların neye ihtiyaç duyduğunun bilincinde olarak Emek Partisi ısrarla bu yönde çağrılarını yapmakta, çalışmalarını sürdürmektedir.
Demokratik görevlerimizi, olmadık boyutlara varması muhtemel faşist saldırganlıklara hazırlıklı olmak ve seçim sürecini salt sandık, oy boyutuyla değil bugünün “ekmek, özgürlük, barış” taleplerine yansıtan mücadele dinamikleri ile ele almak doğru ve sorumlu tutum olacaktır. Sadece seçim isteyerek iktidarı sıkıştırmanın bu sürece yanıt olamayacağını ve seçim güvenliğini sağlamayacağını bilerek, enflasyonun ve zamların büyüttüğü yoksulluğun karşısına gelirde, vergide adalet ve insanca yaşam için alanları doldurmak bu halk ittifakının örgütlenmesini büyütecektir. Bu yönelim sol ve sosyalist güçlerin örgütleyeceği halkın geleceği ele alması ve kendi egemenliğini kurması yolunda ileriye doğru yürüyüş kolunun güçlenmesini de sağlayacaktır.
Sonuç olarak ve kısaca söylenecek şey; “3. seçenek halk ittifakını” oluşturmak ve bunu da hızlıca yapmak bizlerin, halk güçlerinin önünde bir görevdir. Bunun için öncelikle siyasi parti ve yapılar ortak bir masada toplanarak yol haritasını belirleyebilir, ardı sıra emek ve demokrasi mücadelesinin dinamikleri emek, meslek, kitle, inanç, çevre, kadın örgütleri ve inisiyatifleriyle bu birleşik hareketi örmeye başlayabilir. Hep söylediğimiz gibi; kurtuluş yok tek başına… Birleşe, birleşe kazanacağız!