25 Kasım 2021 05:55

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e yanıt: Fail var ceza yok

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Diyarbakır ziyaretinde AKP döneminde işkence ve faili meçhullerin mevzubahis olmaktan çıktığını söyledi. Gül'e tepki gecikmedi: Fail var ceza yok.

Kayıp yakınları Diyarbakır | Fotoğraf: MA

Paylaş

Fırat TOPAL
Mahsum KARA
Diyarbakır

Diyarbakır ziyaretinde hakim ve savcılarla yaptığı değerlendirme toplantısında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AKP döneminde işkence ve faili meçhullerin mevzubahis olmaktan çıktığını söyledi. Gül’ün açıklamalarına ilişkin Evrensel’e değerlendirme yapan kentteki insan hakları örgütleri, işkence ve faili meçhullerin başka boyuta taşındığını belirterek, bugün failin var olduğunu ama cezanın olmadığını dile getirdi.

İHD: ARTIK FAİLİ BELLİ CİNAYETLER VAR

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz, veriler üzerinden değerlendirmede bulunarak, “TİHV’nin hazırladığı rapora göre 2002’den 2005’e sadece öldürülen çocuk sayısı 241, 2005 yılından günümüze ise 123 çocuk öldürülmüş toplam 364 çocuk yaşamını yitirmiş AKP döneminde. Çoğu gaz kapsülünden ya da gösterilerinde güvenlik güçlerinin silahları ile öldürülmüş. Bu bile AKP’nin insan hakları ihlalleri konusundaki karnesini önümüze serebiliyor. Adalet Bakanının bu konudaki söylemi, sahadaki verilerin tam tersine bir durumu gösteriyor. Ama Adalet Bakanı doğru söylüyor. Faili meçhul cinayetler yok çünkü artık faili belli cinayetler var” dedi.

Kolluğun cinayetleri saklama gereği duymadığını belirten Akdeniz, “Çünkü cezasızlık politikası var, onu koruyacak bir devlet mekanizması var, yargı mekanizması var. Yargı hiçbir zaman siyasi atmosferden sıyrılamadı. Bağımsız hareket edemedi, bu AKP döneminde de böyle, Çiller döneminde de böyleydi, ’60’lı-70’li yıllarda da böyleydi. Hiçbir zaman Türkiye’de yargı sistemi iktidar güdümünün dışına çıkmamıştır” dedi.

MEDENİ’Yİ, TAYBET’İ, KEMAL’İ, HELİN’İ NEREYE KOYACAĞIZ?

Faili meçhullere dair konuşan Akdeniz, “Kemal Kurkut’un katileri hâlâ aramızda, bu faili meçhul değil, faili belli cinayettir. Helin Şen’i sokak ortasında vuran polis belli, Ceylan Önkol’un, Uğur Kaymaz’ın katilleri belli ama bunlar faili meçhul değil artık faili belli devlet kolluyor. ’90’larda faili meçhulleri devlet inkar ediyordu, şimdi inkar da yok. Bir devlet cinayetleri ile karşı karşıyayız. Hâlâ insanlar gün ortası kaçırılıyor, günlerce, aylarca haber alamıyoruz. Bu bile ’90’ların ruhunu taşıyorlar demektir. Beyaz Toroslar yok ama siyah Rangerlar var. Bu ’90’ların hafızasıdır. ’90’ları hatırlatmaktadır. Zorla kaybetmeler yok ama aleni bir şekilde faili belli cinayetler var. Bunları nereye koyacağız. Uğur Kaymaz’ı, Cemile’yi, Berkin Elvan’ı İbrahim Aras’ı, Helin Şen’i nereye koyacağız. Medeni Yıldırım, Taybet Ana, Kemal Kurkut’u, bunların sorumlusu kim” diye sordu.

HİÇ BİR DÖNEM BU KADAR HAK İHLALİ YAŞANMADI

Verilerle, davalarla konuştuklarını dile getiren Akdeniz, “90’larda dahi böyle bir şeyi görmedik sokaklarda. ’90’ların ruhunu taşıyan yeni pratiklerle karşılaşıyoruz. Çıplak arama yok diyor ama ben insan hakları savunucusu olarak tutuklanırken zorla çıplak armaya maruz kaldım. Ben yaşadığıma mı inanayım yoksa iktidarın söylediklerine mi? İlla faili meçhul cinayet mi olması lazım, hak ihlali olması için. Yeri geldiğinde hukuku bir kenara bırakın diyen bir iktidarla karşılaştık. İçişleri Bakanı her gün yargıya talimat veriyor. Hukukun dışına çıkın diyor. Bize yapılan başvurulara baktığımızda hiçbir dönem bu kadar hak ihlali yaşanmamıştır” dedi. 

TİHV: YILIN İLK ON AYINDA 815 KİŞİ İŞKENCE BAŞVURUSU YAPTI

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba, Adalet Bakanının işkenceye dair yaptığı açıklamanın gerçekle örtüşmediğini söyleyerek, işkencenin her geçen gün artarak devam ettiğini belirti. Aba, “TİHV Açıldığı günden bu güne Türkiye genelinde 19 bin 500’e yakın işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonunu yaptı. Sadece bu yılın ilk on ayında 815 kişi işkence gördüğü için vakfa başvurdu. 2015’ten bu güne 4 bin 615 kişi işkence gördüğü için başvurdu. Bu tabii ki vakfa başvuranların sayısı, vakfa başvurmayanları hesaba kattığımızda çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Abdulhamit Gül’ün söylediklerini yanlış çıkaran rakamlar. Keşke bu ülkede işkence olmasa ama her geçen işkencenin yoğunlaştığını da görüyoruz. Diyarbakır’da ortalama yıllık 150-200 arasında işkence gördüğüne dair başvuru yapılıyor. Van’da 250’ye yakın başvuru alıyoruz. Bazıları devletin radarına girmemek için başvuruda da bulunmuyor” dedi.

BAKAN HANGİ VERİLERLE İŞKENCE YOK DİYOR

Adalet Bakanı’nın hangi verilerle işkence yok dediğini anlamadıklarını söyleyen Aba, “Buna dair bizdeki veriler onun dediklerinin tam tersi. Bakanın yaptığı açıklamanın hiçbir şekilde tutarlılığı yok. Biz de işkence olsun istemiyoruz ama ne yazık ki var ve biz bu yüzden buradayız. Bir ülkede yıllık 800-1000 kişinin işkence gördüm diye bir kuruma başvuracak, bu ülkenin Adalet Bakanı işkence yok diyecek, çok tezat açıklamalar” diye konuştu.

İşkenceyi son olarak Diyarbakır’da gözaltına alınan 19 siyasetçi ve sendikacı üzerinden değerlendiren Aba, “4 gün daha gözaltı süresi uzatıldı. 8 gün boyunca ne soruluyor? Kural olarak önceden suç olduğunu düşündükleri her şeyi hazırlamış olmaları gerekirdi. 8 gün gözaltının pandemi döneminde, kendisi işkence konusuna eğilmemizi gösteriyordu. Diyarbakır’da işkence azalma eğilimi dahi göstermiyor. Yapılan açıklama tamamen verilerden uzak bir açıklamadır.

İŞKENCEYİ KORUYAN MEKANİZMA VAR

İşkence yapanları koruyan bir sistemin olduğunu dile getiren Aba, “İşkence yapıldığını söylediğiniz zaman soruşturma savcıları işkence değil de güç kullanımının aşımında dava açıyor. Ya da kovuşturma izni verilmiyor. Hiçbir emniyet müdürünün bu konuda yargılandığını gördük mü? Mehmet Eymür’ün konuşmaları var, ne yapıldı? Kişi özgürlüğünden alıkonulduğundan itibaren insan onuruna yaraşmayan ki bu TCK’de var, acı veren bir muameleye maruz kalamaz. Kolluk kuvvetleri eylemlerde fazlasıyla gaz kullanıyor, kimyasal olan bu gazlar acı vermek içindir” dedi.

BARO: ANA DİLİN KULLANIMI BASKIYLA KARŞI KARŞIYA

Abdulhamit Gül, artık mahkeme ve cezaevlerinde ana dilde savunmanın ve görüşmelerin yapılabildiğini söyledi. Bu duruma dair konuşan Diyarbakır Barosu Kürtçe Dil Komisyonu Başkanı Avukat Elif Birkili, “Mahkeme salonlarında hem anadilde savunma yapılması konusunda tercüman konusunda sürekli sorunlar yaşamaktayız. Ve maalesef ki bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. O yüzden sorunun ortadan kalktığını belirtmek realiteden oldukça uzaktır” dedi. Yaşamın neredeyse her alanında insanların ana dil kullanımı konusunda baskıyla karşı karşıya kaldığını belirten, “Ulusal ve uluslararası sözleşme ve metinlerde ana dil korunan bir hak olarak karşımıza çıkmakta. Ve bunun bir ayağı olan dilin kullanılması maalesef ihlaller ile engellenmekte. Kürtçe dilinde konuşmak ikinci kanaldan konuşmak algısı yarattığı için çözüm olarak hiç konuşulmayacak raddeye getirecek politikalar yürütülmektedir” dedi.

SADECE KÜRTÇE KONUŞMAK BİLE SUÇ SAYILMAYA NEDEN OLABİLİYOR

Bölge insanının kendi ana dilini kullanma konusunda pek çok sorun ile karşılaştığını ifade eden Birkili, “Sadece Kürtçe konuşmak bile bazen bir iddianamenin hazırlanmasına neden olabiliyor. Ana dil ile üretim yapmanın önüne koca koca taşlar konulmuş oluyor. Bu engellemelere direnen bireyler ve kurumlar da her defasında başka bir kanaldan yıldırılmaya çalışılıyor. Dilin yarattığı bellek ve hafıza yok edilmeye çalışılıyor. Tabii tüm bunların birikerek dönüştürdüğü bir diğer etki de var. Dilin asimilasyona karşı direnme gücünün azalması, ana dili kullanma oranı düşüyor ve unutulmanın önünü açıyor bu durum. İşte tam da karşısında durmamız gereken yer burası” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Kadıköy metrosunda bıçakla tehdit edilen kadın konuştu: Önlem alınmalı

SONRAKİ HABER

Yeni Akit yazarından "geçinemiyoruz" eylemcilerine tehdit: Cezaevinde yüz Kavala olur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa