Siyaset Bilimciler yorumladı: Siyaset sandıkla sınırlandırılmamalı
Siyaset Bilimciler Yücel Demirer ve Fatih Yaşlı, sokak eylemleri olurken yapılan eylemlere dönük ‘AKP’ye yarar, sandığı bekleyin’ yorumlarını Evrensel'e değerlendirdi.
![Siyaset Bilimciler yorumladı: Siyaset sandıkla sınırlandırılmamalı](https://www.evrensel.net/upload/dosya/198981.jpg)
Fotoğraf: Kenan Çetin/Evrensel
İLGİLİ HABERLER
![EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Türkiye’nin halk ittifakına ihtiyacı var](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/199049.jpg)
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Türkiye’nin halk ittifakına ihtiyacı var
![İYİ Parti, CHP, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi 'ekonomi' gündemiyle toplandı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/198324.jpg)
İYİ Parti, CHP, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi 'ekonomi' gündemiyle toplandı
![Kılıçdaroğlu "Haydi meydana" dedi, ilk mitingin Mersin'de olacağını duyurdu](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/197372.jpg)
Kılıçdaroğlu "Haydi meydana" dedi, ilk mitingin Mersin'de olacağını duyurdu
Ekonomide son dönemde yaşananların ardından halk her geçen gün daha da yoksullaşırken iktidara dönük tepkiler ise artmaya başladı. Özellikle birçok yerde sokak eylemleri olurken yapılan eylemlere dönük ise ‘AKP’ye yarar, provokasyonlara gelmeyin, sandığı bekleyin’ yorumları geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 4 Aralık’ta partilerinin Mersin’de miting düzenleyeceğini söyledi. Peki bu yeterli mi? Halkın sokağa çıkması AKP’ye mi yarar? Sandık ve sokak ilişkisi nedir? Tartışmaları Siyaset Bilimciler Yücel Demirer ve Fatih Yaşlı Evrensel'e değerlendirdi.
Geçtiğimiz günlerde Organize Suç Örgütü Lideri Alaattin Çakıcı’nın açıklamalarını hatırlatan Yücel Demirer “Çakıcı ekonomik çöküntüye karşı tepkisini sokaklarda barışçı bir biçimde dile getiren yurttaşları, Türkiye’nin ekonomik kodlarıyla Batı ve okyanus ötesi tarafından oynanması, bu kesimlerin Türkiye’deki yerli iş birlikçileri, vatana ihanet eden belirli odakların devreye sokulması gibi bildik motifleri kullanarak “uyarmıştı(!)” Cumhurbaşkanı Erdoğan kurdaki yükselişin mantığa dayalı izahı olmayacağını ifade ederek, içinden geçilen krizi ekonomik kurtuluş savaşına benzetti ve bundan da zaferle çıkılacağını belirtti. Emniyet Genel Müdürlüğü, döviz kurundaki artış nedeniyle sosyal medyada paylaşım yapılan 271 hesap sahibi hakkında yasal işlem başlatıldığını duyurdu. Hürriyet Gazetesi Yazarı Abdulkadir Selvi, hayat pahalılığı nedeniyle İzmir’de DİSK ve Ankara’da Batıkent Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından düzenlenen eylemleri köşesinde yorumlarken, bu protestoların Gezi direnişine benzer bir durumun gelişme olasılığını ciddiye almasına vesile olduğunu yazdı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin bir ekonomik saldırı altında olduğunu, tüm Türkiye düşmanlarının ok gibi Erdoğan’ın üzerine atıldığını ifade etti. Böylesi bir ortamda da Milli Güvenlik Kurulu toplandı” dedi.
Yücel Demirer | Fotoğraf: MA
"DEMOKRATİK YAŞAM SEÇMEN DAVRANIŞINA İNDİRGENEMEZ"
İçinden geçilen günlerde, sokakta siyasal irade beyan etme fikrinin şeytanlaştırılmaya başlandığını söyleyen Demirer “Rejim medyası hep bir ağızdan “dış güçlerin iç maşaları”na izin verilmeyeceğini ilan etmekte. Bu gelişmelere paralel olarak Millet İttifakından sokakta irade bildirimine karşı uyarılar hızla geldi. Rejimin güvenlik aygıtının bileşenleri, öncelikler sırası ve yakın dönemdeki sicili dikkate alındığında Millet İttifakı liderliğinin tedirginliği anlaşılmaz değil. Hele de muhtemel bindirilmiş kıtaların silah sahiplik düzeyi akla geldiğinde bu yönde bir uyarı ilk elde mantıklı bile gelebilir. Ancak unutulmamalıdır ki demokratik yaşam yalnızca seçmen davranışına indirgenen bir çerçeve içine sığdırılamaz” ifadelerini kullandı. “Türkiye’de uygulanmakta olan başkanlık sisteminin yasama ve yargıyı yürütmeye tabii kılan yapısı ve sistemin aşırı merkeziyetçi yönelimi dikkate alındığında, içinden geçtiğimiz fırtınalı günlerde seçmen davranışı darlığına meydan okuyan kolektif ifade biçimlerinin geliştirilmesi gerekli görünmektedir.” diyen Demirer “Yasama organının göstermelik bir hal aldığı, yargının yürütmenin kılıcı görevi gördüğü bir ortamda, yalnızca ekonomik olmakla kalmayıp, toplumsal ve siyasal bir kriz anlamına da gelen gelişmeler ortasında yurttaşın itirazı demokrasi fikriyle uyumludur. Üstelik bu durum Anayasa ile güvence altına alındığı gibi, evrensel insan hakları mirasının ayrılmaz bir parçasıdır. Demokrasi yalnızca oy verme ile gerçekleşen bir hedef değil. Türkiye’de yaşadığımız baskı ortamında sokakta görüş ifade etmek yalnızca siyasal meşruiyet alanının mazlumların çıkarı doğrultusunda genişletilmesi anlamını taşımakla kalmıyor. Bunun ötesinde bir bilgi aktarımı ve emekçilere yönelik bir uygar uyarı boyutu da var. Geçtiğimiz hafta boyunca Türkiye medyası karşılaştırmalı bir biçimde incelendiğinde, bir kısım yayın organında ekonomik krizden son derece az bahsedildiğini ve bahsedilmek zorunda kalındığında da dış güçlerin buna neden olduğu fikrine ağırlık verildiğini gördük. Bu yüzden, 2021 Türkiye’sinde sokağa çıkanlar yalnızca tarihsel söz haklarına sahip çıkmakla kalmıyor, baskıcı sansürün kalın zırhını delme işlevi de görüyor, halkı bilgilendiriyor. Bu bağlamda sokağın ışığının aydınlatma işlevi çok boyutlu” ifadelerini kullandı.
ŞİDDETE BİTİŞTİRİLMİŞ SOKAK ALGISINA KARŞI ÇIKILMALI
“Verili baskı ve faşist tehdit ortamında çare sokakta gösterilecek iradeye peşinen karşı çıkmak olmamalı.” diyen Demirer şu ifadeleri kullandı: “Barışçı ve provokasyonlara karşı hazırlıklı bir dilin geliştirilmesi elbette gerekli ve mümkün. Bu doğrultuda atılabilecek adımların başında, başta siyasal muhalefet liderleri olmak üzere hepimizin barışçı protesto hakkımızı kullanmamız geliyor. Millet İttifakı liderliğinin iktidarca dayatılan şiddete bitiştirilmiş bir sokak algısına, hem sözle hem de eylemle, karşı çıkmak tarihsel görevi. Ülkenin dört bir yanında Millet İttifakı çevrelerinin sokağa çıkan kesimlere tencerelerinin dibine vurarak verecekleri destek, içinden geçtiğimiz zehirli ve tehdit yüklü ortamın dağılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “haydi meydana” çağrısının ve 4 Aralık’ta Mersin’de başlatılacak mitinglerin sınırlayıcı bir çizgi olarak değil, yerellerin sesini çoğaltan yaratıcı söz ortamlarının mütevazı bir parçası olarak düşünülmesinde fayda görünmektedir.”
Fatih Yaşlı | Fotoğraf: Cebrail Arslan
GREVSİZ, BOYKOTSUZ STRATEJİ DEVLETLEŞMİŞ PARTİ KARŞISINDA İŞE YARAMAZ
AKP’nin iktidar stratejisi içerisinde bugüne kadar seçimler ve sandığın hep en önemli araç olduğunu söyleyen Fatih Yaşlı da “AKP demokrasiyi ‘milli irade’ söylemi üzerinden sandığa indirgedi ve seçimlerde kazandığı her başarıyı da icraatlarının meşruiyet kaynağı olarak gösterdi. Demokrasinin bütünüyle sandığa indirgenmesi ‘siyasal katılım’ denilen olguyu tamamen ortadan kaldırırken, grev, miting, boykot gibi demokratik araç ve yöntemlerin de gayrimeşru ilan edilmesini beraberinde getirdi. Dost-düşman ikiliği üzerine kurulan siyaset anlayışı gereği, bu tür eylemleri yapanlar gayrimilli olmakla, darbecilikle, bölücülükle, teröristlikle suçlandılar. Gezi’de yaşadıkları korku bunun bir basamağıydı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise gayriresmi olağanüstü hal resmileştirildi ve güvenlikçi bir bakış açısıyla kriminalize edilen sokak, adım adım toplumsal muhalefete kapatıldı” dedi. “Ancak AKP’nin asıl başarısı, sokakta siyaset yapmanın gayrimeşruluğunu düzen muhalefetine de kabul ettirmesi oldu,” diyen Yaşlı “Düzen muhalefeti ‘Bizi sokağa dökmek istiyorlar’, ‘AKP’nin işine yarar’, ‘Bu onların ekmeğine yağ sürer’ gibi söylemlerle sokaktan uzak durdu. Mühürsüz oylar ya da İstanbul seçimlerinin iptali gibi en kritik konularda dahi sessiz kalmayı tercih etti. İşin kötü tarafı, bu söylem muhalif seçmenler arasında da hayli geniş bir oranda kabul gördü ve sokağa çıkmanın AKP’ye yarayacağına dair kanaat maalesef yerleşik hale geldi.” ifadelerini kullandı. Bu tartışmalarla birlikte gözden kaçan noktaların olduğunu söyleyen Yaşlı “Millet İttifakı sokağa çıkmanın AKP’ye yarayacağına geçmişe göre daha fazla inanıyor; çünkü AKP’nin en güçlü silahı olan sandığı artık yitirdiğini ve seçimi kazanmasının imkansız olduğunu düşünüyor. AKP sıradan bir parti değil, rejim inşa eden bir parti ve tam da bu nedenle bizi bekleyen şey serbest, adil ve eşit şartlarda yapılacak bir seçim olmayacak. İktidar, seçimleri kazanmak için sandık dışı bir oyun kurmaya mecbur olduğunu biliyor ve eğer hiçbir şey yapmadan evde oturup ne zaman ve nasıl yapılacağı bilinmeyen bir seçim beklenirse, iktidarın bu oyunu kurma ihtimali o kadar yükselecek.” dedi.
"DEMOKRASİ SANDIKTAN İBARET DEĞİL"
İktidar, sandık dışı bütün yolları antidemokratik ilan ederken muhalefetin de söyleminde sürekli ‘biz AKP’yi demokratik yollarla, seçimle göndereceğiz’ vurgusu yaptığını ifade eden Yaşlı “Oysa demokrasi sandıktan ibaret olmadığı gibi, sandık ve sokak da birbirini çelen, birbirinin antitezi olan şeyler değildir. Sokaktan desteklenmeyen, kitlelerin dahil olmadığı, sendikaların, öğrenci hareketinin içerisinde yer almadığı, grevsiz, mitingsiz, boykotsuz bir seçim stratejisi, rejim inşa etmiş, devletleşmiş bir parti karşısında işe yaramayacaktır; tam tersine az önce sözünü ettiğim şekilde AKP’nin yeni bir oyun kurmasını kolaylaştıracaktır. Dahası, sokağı bu kadar öcüleştirenlerin ve iktidarın sokakta her türlü provokasyonu yapabileceğini söyleyenlerin, aynı iktidarın ülkeyi serbest seçimlere götüreceğine ve sonuçları da tıpış tıpış kabul edebileceğine dair inançları ve bunun üzerine bir strateji kurmaları açık bir şekilde birbiriyle çelişmektedir. Eğer AKP iktidardan gitmemek için her şeyi göze almışsa, topluma ‘Seçimleri bekleyin’ demenin nasıl bir mantığı olabilir, sokakta yapabileceklerinin aynısını sandıkta da yapmayacak mıdır? Muhalefetin bu soruya verebileceği herhangi bir yanıt yoktur” ifadelerini kullandı. “Peki düzen muhalefeti bunları bilmiyor olabilir mi?” sorusunu soran Yaşlı “Elbette ki biliyorlar, ancak AKP-sonrasına dair tahayyüllerinin merkezinde sağ bir restorasyon olması nedeniyle, bu restorasyonda sola ve emekçi halka hakiki bir şekilde yer vermeyi düşünmedikleri ve kitlelerin kendi talepleriyle siyaset sahnesine çıkıp özneleşmesinden korktukları için ‘Aman oyuna gelmeyelim’ diyerek sokaktan uzak durma çağrılarında bulunuyorlar. Türkiye bugün tarihinin en büyük krizinden geçiyor ve toplumda büyük bir sınıfsal öfke birikiyor, düzen muhalefeti bu biriken öfkenin uzanabileceği yere dair en az iktidar kadar büyük bir korku duyuyor, çünkü sermaye düzeninin bekası onların siyasetinin de merkezinde yer alıyor. Alelacele alınan ama 4 Aralık tarihinde ve Mersin’de yapılacak miting kararı da bu söylediklerimi değiştirmiyor, şu an itibariyle toplumun “Gazını almak” için atılan bir adım olmasından başka bir anlamı yok bu kararın” dedi.
"SAHİCİ BİR ALTERNATİF KAÇINILMAZ"
Yaşlı şu ifadeleri kullandı: “Tüm bu söylediklerim, son günlerde yapılan tartışmalara da atıf yapacak olursam, Cumhur ve Millet İttifaklarının dışında, emekçi halkın taleplerini siyasete taşımayı, emekçilerin siyasi bir özne haline gelmesini sağlamayı, ülkenin yeni bir sağ iktidara teslim edilmesi ve geleceğinin bir kez daha çalınması planlarına karşı kurulacak sahici bir alternatifi kaçınılmaz kılıyor. Eğer sosyalistler emekçi halkın ittifakını kurabilirlerse, böyle bir alternatif haline gelebilirler ve düzen siyasetinin aktörleri dışında yeni ve elbette ki düzen dışı bir aktör Türkiye siyaset sahnesindeki yerini alabilir” (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et