27 Kasım 2021 22:37

Emre Kınay ve Irmak Bahçeci: Irgatların gerçek meselesi sistemin bizzat kendisidir

Emre Kınay ve Irmak Bahçeci, "Irgat" oyununu Evrensel Pazar'a anlattı.

Emre Kınay | Fotoğraf: Emre Mullaoğlu

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Hünkar İnşaat, iş cinayeti ve kapitalizm… Bu sarmalda devinen ve dönüşen bir işçinin hikayesi “Irgat”. İşin ilginci bu hikaye Shakespeare metinleri üzerine kurulu… Irmak Bahçeci’nin yazdığı, Emrah Eren’in yönettiği, Emre Kınay’ın Irgat’ı canlandırdığı oyun son dönemin dikkat çeken yapımlarından.  Emre Kınay ve Irmak Bahçeci ile “Irgat” oyununu konuştuk. Kınay, “Seyirci ile aramızdaki duvarı kaldırıp, aynı zaman diliminde, aynı öyküyü beraber anlatıyoruz.” ifadelerini kullanırken Bahçeci “Her Irgat’ın meselesi doymak ve insan muamelesi görmekken Irgatların gerçek meselesi sistemin bizzat kendisidir” diyor.

İnşaat sektörü ve iş cinayeti gibi bu kadar güncel bir sorunu çağlar öncesinden Shakespeare metinleriyle harmanlamak oldukça ilginç. Yazarken ve sahnelerken neler hissettirdi size?

Emre Kınay: Oyunu Irmak Bahçeci yazdı, fikir ise Emrah Eren’indi. Yönetmenimizin yani. Benim hem hazırlarken hem de oynarken çok heyecanlandığım bir proje. Çünkü Shakespeare’in eserlerini yazmasının üzerinden 500 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu kadar güncel kaldığının ispatıdır “Irgat”. -Oynarken seyircilerin reaksiyonlarından aldığım sonuçla söylüyorum- Hâlâ bugün bile, anlatımları günümüze uyuyor. Çünkü İnsanların sorunu temelde “insanlık” ve Shakespeare insanlığı her yönden ele alır anlatılarında. İnsanlığın yaşadığı acıyı, bizler de yüzyıllardır kendisinin aracılığı ile sahnelerden anlatmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılı oluyoruz ve ya olacağız onu bilmiyorum. Ama hâlâ heyecanlanıyorum.

Irmak Bahçeci: Irgat’ı yazmak uzun, yorucu ve zorlayıcı bir süreçti. Binlerce sayfa baştan sona, sondan başa incelendi, temalarına ayrıldı. Yeni bir hikaye oluşturmak için bu devasa malzeme replik replik, cümle cümle bazen kelime kelime elekten geçirildi. Hissettiğim şey hep “Bu işin tanrısıyla bilek güreşine girdim. Delirmiş olmalıyım!” oldu.

"SHAKESPEARE İNSANA AİT OLAN NE VARSA HEPSİNE DOKUNMUŞ"

Shakespeare’in bugüne dair hâlâ söz söylüyor olabilmesini nasıl açıklarsınız?

Irmak Bahçeci: Shakespeare’i bu kadar derinlemesine inceledikten sonra anlıyorsunuz. Shakespeare insana ait olan ne varsa hepsine dokunmuş biri. İnsanın ve insan hayatının özüne inip tinini yakalamış biri. Dönemler, yaşam tarzları, şehirler değişebilir. Belki de insan tininin özünde değişmeyen ezeli ve ebedi bir töz var. Bu, her çağda böyle belki. Shakespeare’in metinlerinin en derininde o töz var.

Emre Kınay: Shakespeare’in de insan olması ve insanları bütün temel duygularıyla insandan iyi tanıyor olduğu için! Çünkü sevgi de, hırs da, şehvet de, acı da, korku da insanın temel duygularıdır ve  o, bunları çok iyi anladı. Yarattığı 36 ayrı oyun ve onlarca farklı son, zaten hâlâ güncel. Aşk ile söylediği, aşk ile anlattığı her nokta, hâlâ güncel.  Bugüne kadar aşk için söylediği her şeyin büyük bir hümanizm barındırıyor olması sanırım sorunuzun cevabı

Kendi kabuğunda yaşayan bir işçi “Irgat”… Ne kadar kaçarsak kaçalım sistem bizi bir şekilde cenderesine alıyor. Irgat da bu cenderenin içinde dönüşüyor. Bu dönüşüm hayatı ve sistemi sorgulama yönünde gelişiyor. Neden dönüşen bir işçiyi tercih ettiniz?

Irmak Bahçeci: İnsan değiştirmek istediğini yazar derler. Ülkemizin ekonomisi inşaat sektörünün omuzlarına yıkıldı, diğer tüm üretim inşaat sektörüne endekslendi. Ülkeyi de evlerimizi de elleriyle yapan insanlar işçiler. Büyük bir güç, büyük bir kitleler. Ancak oldukça güç koşullarda yaşıyor, çoğu zaman da güvencesiz çalışıyorlar. Burada ölümü görüp sıtmaya razı olunan bir durum var. Bazen sıtmaya razı olmak yerine ölümü göze alma cesaretini göstermemiz gerek belki. Bizim Irgat’ımız patronunun gerçek yüzünü görene kadar dönüşecek gücü kendinde bulamıyor. Ancak ölümün yüzünün patronunun ta kendisi olduğunu anlayınca harekete geçiyor. Dönüşecek gücü kendimizde daha erken bulmalıyız. Tüm çağlarda geçerli bir başka şey: “Geç kalmak, trajedidir.”

Emre Kınay: Çünkü hepimiz dönüşüyoruz. Hayatın; yemek, içmek, karnını doyurmak, güvenli bir alanda sessizce oturmak olduğunu zannediyoruz. Hepimiz -dünyanın her yerindeki insanlar için söylüyorum- bize söyleneni söylendiği şekliyle kabul etmek olarak anlamışız.  Dünya nüfusunun çok ciddi bir çoğunluğu hayatı böyle biliyor, biliyoruz. Oysa hayat bunlardan ibaret değil. “Kendi güvenli alanımızı yaratıp o alanın içine kendi sevdiklerimizi toplayıp, karnımızı doyurabiliyoruz, daha ne isteriz!” tipi bir hayat yaşıyoruz. Halbuki hayat dediğimiz şey öyle bir şey değil. O yüzden “Irgat” dönüşen ve kararlar veren biri. Ama bunu da çok bilinçli yapmıyor, içgüdüleri ile nefret ettiği kişiye benzeyerek yapıyor.

"SANSÜR BAZEN YARATICILIĞI KAMÇILAR"

Shakespeare metinlerinde LGBTI+ bireyler yer alır. Bir işçi hikayesine bunu yedirmek oldukça dikkat çekiciydi ve aynı zamanda riskli… Bugün ihtiyacımız olan yaklaşımı Shakespeare ne güzel söylemiş metinlerinde. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Irmak Bahçeci: Sansür bazen yaratıcılığı kamçılar. Yasak olanı yasaklanamayacak şekilde estetize etme becerisini geliştirir. Yasakları sevmeyiz ama sanat her zaman yasağı aşmanın yolunu bulur. Shakespeare, Kraliçe Elizabeth’in hiç hoşlanmadığı konular hakkında yazarken bunu hep yaptı. Otosansür böyle değil. Yaratıcılığı da samimiyeti de baştan sakatlayan bir güdü. LGBTQİ+ gibi konularda yaratıcılar, otosansürü ne kadar aşarsa o kadar sağaltıcı olma imkanı doğuyor.  Emrah da ben de riskli işleri seviyoruz. Sahne sonsuz imkan barındırır. O alanı daraltmak yerine genişletmeye, temsiliyetin gücünü azınlıklar, anlaşılamayanlar adına genişletmeye çabalıyoruz.

Emre Kınay: Tiyatro ve yazarları ve bütün tiyatroya gönül verenler, insanlık için insan öyküleri anlatır.  Sadece Shakespeare’de değil, bütün evrensel yazarların eserlerinde bu vardır. LGBTI+ konusunu Shakespeare ile beraber günümüze taşıyarak cesur bir hareket aldığımızı düşünmüyoruz. Bunu söylerken bile ayrıcalıklı ve ötekileştiren bir cümle kurdum mu acaba diye düşünmeye başlıyorum. Yani yazım dilinde bazı duyguları ifade etmek çok zor ama, “Tiyatronun temel konusu insandır. Yaradılışından nasıl yaratılmışsa öyle ele alır.”

Hünkar İnşaat’ın sloganı “Yuvanızı Yapıyoruz”du. Bana ironik bir ifade olarak geldi? Özellikle Hünkar İnşaat’ın patronunun tasviri emekçiler ile patronlar arasındaki ayrımı çok net çiziyor. Sadece inşaat yapmıyor, sarayda yaşıyor, silah ticareti yapıyor… Hünkar İnşaat’ın patronunu tasvir ederken neleri önemsediniz?  Nasıl bir güncellikten beslendiniz?   

Irmak Bahçeci: Hünkar Bey’imiz oyunda beni hiç zorlamayan tek figürdü. O kadar tanıdık ki. Shakespeare’de taht için kan döken kralla, kapitalist anlamda akıl almayacak denli zengin olmak için işçinin (Teri yetmez çünkü!) kanını döken patron arasında ne kadar fark var diyebiliriz? İktidar, iktidardır. İşçi ölümleri, işçi cinayetleri politiktir. III. Richard ile İago’nun ortalamasını alsak ve Türkiye’ye getirsek Hünkar Bey yine kolayca zuhur ederdi. En kolayı, Hünkar Bey’i tasarlamaktı. Hünkarlar yuvamızı yapanlar gibi görünürler ocağımıza incir ağacı dikerken.

Emre Kınay: Var olan gündem ve güncellikten beslendik diyebilirim. Ama sadece Türkiye’yi de baz almadık. Dünyada bir çok patron / şirket sahibi statüsünde çalışan, bir çok da alt seviyelerde çalışan insanlar var. Dünyanın ast-üst ilişkisi olan her yerinde olduğu gibi, hünkar-ırgat ilişkisi içinde çalışıyor, aynı işleri yapıyor. Türkiye’de de, dünyanın her ülkesinde olduğu gibi, böyle…  Gözlemlediğim kadarıyla söylüyorum, dünyanın her yerinde, bahsettiğiniz sektörlerin yöneticileri aynı…

"EKİP OLARAK DÖRDÜNCÜ DUVARA İNANMIYORUZ"

Irgat, oyunda sürekli seyirciyle temas halindeydi. Finale doğru seyircide oyunun içine dahil oldu. Oyun ve gerçek iç içe girdi. Oyuna seyirciyi dahil etmenizdeki amaç neydi?

Irmak Bahçeci: Aslında amaçtan ziyade bir anlatım biçiminin, iletişim yolunun oluşmasında önemliydi seyirci. Günümüzde en hızlı haberleşme konvansiyonel medya yerine internet üzerinden yapılıyor. Hikayenin gelişiminde internetin, sosyal medyanın ve onun imkan sağladığı canlı aktarımın büyük rolü var. Finalde bir canlı yayın yapıyor Irgat. Gerçekleri haykırıyor. Bunu sadece bu platformdan yapabilir ve anın içinde toplumsal bir destek bulabilir. Sistem de iktidar odakları da yalnız bıraktığında arkasında sadece halk durabilir Irgat’ın. Her seyircinin cebinde akıllı telefon var. Her seyirci, Irgat’ın eylemine katılmasını istediği bir birey. O bireyler Irgat’ın elinde kalan tek güç.

Emre Kınay: Biz; yönetmenim Emrah, ben ve bütün ekip dördüncü duvara inanmıyoruz. Seyirci ile aramızdaki duvarı kaldırıp, aynı zaman diliminde aynı öyküyü beraber anlatıyoruz. Bu tiyatro biçimi olarak seçtiğimiz bir yol. Dünyada da çok örneğine rastlayabiliriz. Kabaca bir anlatı tiyatrosu biçimi diyebiliriz ama bu bizim seyirciyi sadece seyirci olmaktan çıkarmak için de yaptığımız bir şey. Artık oyuna katılsın diye, sesini çıkarsın diye…

Finalde mesaj verme kaygısı ön plandaydı. Seyirciyle temas ve didaktik ifadeler Brechtyen bir hava hissettirdi. Bu dönem biraz kendimizi ifade etmeye ihtiyacımız olduğunu da göz ardı etmiyorum. Bu konuda size eleştiriler geldi mi? 

Irmak Bahçeci: Henüz gelmedi ama ufak bir not düşeyim. Mesajı veren Irgat’ın kendisi. Sesini duyurmak isteyen o. İncelikli bir dönemde yaşamıyoruz. Metinde Shakespeare’in şiirsel diline çok tezat bir şey var. Irgat’ın yaşadığı dünya da hayat da sistem de ölümüne nobran. Irgat haykıracağı zaman o nobranlıkla geçmiş bir ömrün dudaklarından akan kelimeler duyuyoruz. Bizim için heyecan verici olan Shakespeare’in o muhteşem diliyle o nobran dünyayı ve hayatı anlatabilmek olanağı.

Emre Kınay: Didaktik olduğunu, dramatik bir sahne olduğu için düşünmüyorum.  Irgat, isyanını, oturan seyircinin de isyanı olduğunu düşündüğü için sesini yükseltmek ve birleştirmek istiyor. Evet, Brechtyen bir tavır var ki, dördüncü duvarı kaldırdığımızda zaten tavrımız orada netleşiyor. Bu nedenle, bugüne kadar bir reaksiyon almadık. Bundan sonra da alır mıyız bilmiyorum ama alırsak, başımız üstüne yeri var her eleştirinin…

"DERDİM DEVRANIN KENDİDİR BE GÜLÜM"

Yaşamda “Hünkar”ların ve “Irgat”ların mücadelesi devam ediyor. “Irgat”lar olmakla olmamak arasında yaşamını sürdürüyor. Sizce; “Irgat”ların bütün meselesi nedir?

Irmak Bahçeci: Her Irgat’ın meselesi doymak ve insan muamelesi görmekken ırgatların gerçek meselesi sistemin bizzat kendisidir. Sistemin yarattığı kötülüğün gösterebildiğimiz kısmını metinde işlemeye çalıştık. Ama “tüm mesele” devasa bir sorun. Bunu ben değil Shakespeare gibi bir deha kısacık birkaç cümleyle anlatabilir. Yine de deneyeyim Irgat’ın diliyle: “Derdim devranın kendidir be gülüm.”

Emre Kınay: Irgat’ın meselesi, hayatı, yaşamını ve düzeni sorgulanmayan bir “Irgat” ise; barınmak karnını doyurmak ve güvende olmaktır. Ancak o sorgulayan bir “Irgat” ise, “hayatın ne olduğunu” kendi yaşamının yanına soru olarak ekleyen insandır.

ÖNCEKİ HABER

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Halk seçeneği çağrımız seçimle sınırlı değil

SONRAKİ HABER

Kocaeli Emek ve Demokrasi Platformu: Soygun düzenini kabul etmiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa