‘Bir şampuan alabilmek için bir gün çalışıyorum’
Türk lirasının tarihi erime yaşadığı bugünlerde üniversite öğrencileri hayat pahalılığı ile gelecek kaygısı arasına sıkıştı.
Kafede çalışan üniversite öğrencisi | Fotoğraf: Evrensel
Berkay AVCI
Bursa
Uludağ Üniversitesinde Gıda Mühendisliği bölümünde okuyan Cansu ve Felsefe bölümünde okuyan Doğan ile hayat pahalılığını ve gelecekteki beklentilerini konuştuk. İki farklı bölümde okuyan öğrencilerin söyledikleri aslında birçok öğrencinin yaşadığı sorunlara denk düşüyor. Geçinemedikleri için çalıştıklarını yarınlarını göremediklerini söylüyorlar.
SAĞLIKLI BESLENMEK BENİM İÇİN LÜKS
21 yaşında ve Gıda Mühendisliğinde okuyan Cansu, “Bir market alışverişi bile bizim için lüks oldu. Ailemin maddi durumu iyi o yüzden ben çalışmakta da mecbur değilim. Ama ailem benim arkamda olmasa ve ben sadece saatliği 8 lira olan bir kafede çalışsam okumak ve geçinmek benim için neredeyse imkansız olur. Aylık harcamam bin liranın üstünde. Şu anda hem ailemin desteği ve benim biriktirdiğim, günlük kazandığım para sadece temel ihtiyaçlarımı karşılıyor. Onun dışında iyi bir markadan giyinmek, daha sağlıklı beslenmek benim için lüks. Kullandığım şampuan çok lüks, pahalı bir şampuan değil ama o şampuan şu an 50 lira. Benim bugün bir kafede çalışırken kazandığım para 50 lira. Yani ben bir şampuan alabilmek için 1 gün çalışıyorum” dedi.
‘AİLEMLE BERABER YAŞADIĞIM İÇİN GEÇİNEBİLİYORUM’
23 yaşında Felsefe bölümünde okuyan Doğan ise, “Ben şu anda geçinebiliyorum. Ailemle beraber yaşadığım için geçinebiliyorum. Üniversitenin ilk yılında kendim yaşıyordum. 2016 yılında ailemin gönderdiği parayla geçinebiliyordum. Çalışmak zorunda da değildim. Ama bir noktadan sonra işler değişmeye başladı ve ben çok fazla harcama yapmak zorunda kaldım. Temel ihtiyaçlarım aslında. Bu listede en temelde karşılamakta zorluk çektiğim beslenme ihtiyacım oldu. Tabi kira, fatura, aidat, yol ve okul masrafları da buna eklenince ister istemez daha fazla para harcamak durumunda kaldım” dedi.
‘YA ÇALIŞACAKSIN YA OKULA YÖNELECEKSİN’
Doğan, “Annemle birlikte aynı kafede çalışıyorum. Kazandığımız eve gidiyor. Diğer iş arkadaşlarım part time çalışırlarken ben tam zamanlı çalışıyorum. Asgari ücret alıyorum. Dönem başlayalı bir aydan fazla olduğu halde hala derslerime giremedim. Son sınıfım ve okulu iki sene uzattığım için derslerimin çoğu seçmeli ve online bu şekilde de hiçbir dersi takip edemiyorum. Önceki yıllarda bir dönem hem çalışıp hem okula gitmeyi denedim o benim için daha yorucu oluyordu. O zamanlar sanayide çalışıyordum ve sanayi de çalıştığım halde izin alıp derslerime gidebiliyordum. Yani burada şöyle bir ikilem oluyordu ya çalışacaksın ya okula yöneleceksin ya da yarı zamanlı bir iş bulacaksın ki o da daha rahat bir iş olmalı ki hem okulu hem işi beraber götürebileyim” dedi.
MEZUN ÇOK İŞ İMKANI AZ
“Meslek sahibi olmak için üniversite mezunu olmak yeterli değil” diyen Cansu, “Türkiye’de artık, üniversite de okusan, kendini de geliştirsen, kurslara gitsen, iş deneyimlerin de olsa fazla mezun var. Az iş imkanı olduğundan dolayı yine iş bulamıyorsun. O yüzden bir yerlerde dayın, amcan yoksa bu işler biraz zor. Ama aldığımız eğitimin niteliğini de sorgulamak lazım. Üniversitede bir bölüm ortalama dört yıllıksa ilk iki sene teorik bilgi aldıktan sonra son iki sene de alanına dair bir saha çalışmasının içinde olup, bazı şeyleri deneyimleyip o şekilde mezun olmak isterdim” dedi.
ÖĞRETMEN OLMAYI İSTEMİYORUM
“Felsefe bölümü okuduğum için bu bölümle alakalı bir iş yapmayı düşünmüyorum” diyen Doğan, “Öğretmen olmayı istemiyorum çünkü hem atamalar çok az hem de bu bölümde çok sıkıntılar mevcut. Bir kere iş imkanı çok dar. Ya öğretmen olacaksın ya da akademisyen. Mesleğim açısından bir gelecek görmüyorum. Sadede diploma almak için okuyorum diyebilirim. Ülkenin geldiği şu halde okumanın pek bir getirisi olduğunu düşünmüyorum. Tıp gibi bir bölüm okumadıysan eğer üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulmak bir hayal. Ama tıptan mezun olup doktor olduğunuzda bile ekonomik anlamda hak ettiğinizi alamıyor, uygun çalışma koşulları içinde mesleğinizi icra edemiyorsunuz. O yüzden üniversite okumanın da çok büyük bir getirisi olduğunu düşünmüyorum. Hatta çok az getirisi olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘MÜHENDİS OLDUĞUMDA DA FAZLA MAAŞ ALSAM ALIM GÜCÜM DÜŞÜK OLACAK’
“Türk lirasının alım gücü yıldan yıla düşüyor ve ben ne kadar çok kazansam da düne göre baktığımız da bugün karşılayabildiğim ihtiyaçlarım çok daha az” diyen Cansu, “Ben mühendis olduğumda da fazla maaş alsam da alım gücüm düşük olacağı için yine benzer şeyleri yaşayacağım. O yüzden tabi ki de kazandığım paranın bir değerinin olması beni mutlu eder. Bu da şu an Avrupa’ya, Amerika’ya gitmekle mümkünse tabi ki de gitmek isterim. Bunun dışında bir kadın olarak Türkiye’de yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlatmaya gerek yok. Daha geçen günlerde samuray kılıcıyla bir kadın katledildi. Bunları düşündüğümde de kadına karşı şiddet sorununu genelde dünya çapında bir sorun olarak görüyorum ama Türkiye’de hükümet bazı yaptırımlar getirebilirdi onu da getirmediğini” dedi.
BEN BU ÜLKEDE KENDİME BİR GELECEK GÖREMİYORUM
Ekonomik olarak ülkenin gidişatı çok kötü olduğunu söyleyen Doğan, “Hak ve hukuk bazında da çok büyük endişelerim var. Endişelerimin sebebi de ülkenin her anlamda kötüye gitmesinin sadece halkı kötü yönde etkiliyor oluşu. Gidişattan etkilenmeyenler de baktığımızda gidişatı yaratanlar olduğu için olan yine bize oluyor. Tuzu kuru olan, konumunu belirlemiş olanlar zaten dürüst bir şekilde çalışarak ya da emekleriyle kazanmıyorlar. Çalıyorlar demeye de dilim varmıyor. Bu endişeler beni ülkeyi terk etmeye itiyor mu? İtiyor. Çünkü ben bu ülkede kendime bir gelecek göremiyorum. Ekonomik anlamda şu anda diğer öğrencilere göre daha rahat olsam da hak ve hukuklar alanında çok büyük endişelerim var. Başıma bir iş geldiğinde, bir şey yaşadığımda ‘bu iş yerinde uğradığım mobbing de olabilir, uğradığım herhangi haksızlık ya da gasp da olabilir’ hakkımı alabileceğimi düşünmüyorum. Artık bunun olabileceğine dair bir inancım kalmadı. Hatta bu konulara dair bazı deneyimlerimde oldu. Bazı davalarım vardı. Mesela kız kardeşim tacize uğradığı için polise gidip şikayette bulunmuştum. Fakat tacizci kardeşime karşı sarkıntılık düzeyinde kaldığı ve ona temas etmediği için hiçbir sonuç alamadan eve döndük. Bu sarkıntılığın ilerisi de gelebilirdi elbet ama bize verilen cevap ilerisi geldikten sonra yardımcı olabiliriz oldu. Zaten böyle olayların olmaması için önceden önlem almak gerekmez mi?” ifadelerini kullandı.
BİR MONT İÇİN KAÇ AY ÇALIŞMAK ZORUNDA KALACAĞIM
21 yaşımdayım ve Türkiye’de bir kafede part time çalışıp okumaya çalışırken saatlik olarak emeğimi 8 liraya satmanın zoruna gittiğini söyleyen Cansu, “Avrupa’da bu koşullarda çalışıyor olsaydım bir kere daha sağlıklı beslenebilirdim, daha kaliteli ve uygun fiyata giyinip kuşanabileceğim yani benim için bir mont almak, bir bot almak lüks olmayacak. Düşünelim ki ben bir şampuan için bir gün çalışıyorsam bir mont için kaç ay çalışmak zorunda kalacağım. Şu anda zaten ailem beni desteklemese imkanı yok hayatta kalamam. KYK yurdunda kalıyorum bunun en önemli sebeplerinden biri de ailemin içinin rahat etmesi aslında. Kadın olarak can güvenliğimden endişeliyim. Bu sebepten bile birkaç arkadaşla eve çıkmaktansa şu anda yurtta kalmayı tercih ediyorum” dedi.