Yazar Esme Aras: Yazarlığım röportajcılığıma sebeptir
Söyleşileri Yaz’Ankara adıyla kitaplaşan Esme Aras, Kadir İncesu'nun sorularını yanıtladı.
Esme Aras | Fotoğraf: Hülya Avdan
Kadir İNCESU
Gazeteci, Yazar Esme Aras’ın röportajları/söyleşileri Yaz’Ankara adıyla kitaplaştı. “h2okitap” tarafından yayımlanan kitapta Aras’ın Ankara’da yaşamış, Ankara’da yazmış, yaşamının bir bölümünü Ankara’da geçirmiş yazarlar ile yapmış olduğu röportajlar/söyleşiler yer alıyor.
“Ankara, gri bir şehir diye tanımlanır ya… Ben onda bir mavi gizli olduğunu; kuytularında, sokaklarında, çıkmazlarında renklerle karşılaşabileceğimi fark ettim,” diyen Aras yayıncılar, yazarlar, şairler, editörler, çevirmenler, yayınevi-kitabevi yöneticileri, dergi ve fanzin sorumluları ile yaptığı söyleşilerle de sürdürmüş arayışını. Her röportaj geleceğe bırakılan bir belgedir. Yazarın yaşamı, yapıtı yanında yaşadığı mekanların, şehirlerin de tarihi yazılır. Röportajı yapan kişi de kendisinden izler bırakır geleceğe… Aras’ın söyleşileri takip edilesi izlerle dolu… Neptün Mavisi Düşler, Ankara’da Edebiyat-Emsal/siz ve Kumru’nun Saksısından adlı üç kitabı bulunan Aras ile yeni kitabı üzerine konuştuk.
Yeni kitabınız Yaz’Ankara, ortaya çıkan sonuç itibariyle sizin için ne ifade ediyor?
2012-2017 arasını kapsayan dönemde Hürriyet Ankara için hazırladığım edebiyat röportajlarının h2okitap tarafından yayımlanmaya değer görülmesiyle Yaz’Ankara, raflardaki yerini aldı. Matbu haldeki röportajlarımın bir başvuru kitabı olarak meraklı okurların, öğrencilerin, yazarların, Ankara’ya sevdalıların kitaplığındaki yerini alacağını düşünmek beni salt mutlu etmekle kalmıyor; yirmi yılı aşkın süredir yaşantımı sürdürdüğüm, eğitim, kültür ve sanat hayatımda önemli bir yer kaplayan bu kente vicdan borcumu böylece yerine getirebildiğimi düşünüyorum.
İçerik itibariyle tartışılan bir konudur; röportaj ve söyleşi… Röportaj ve söyleşi ayrımı konusunda düşünceniz nedir?
Her iki sözcüğün içeriğinde karşılıklı konuşma, sohbet etme anlamı var. Yüz yüze edebiyat etkinlikleri için söyleşi sözcüğünü daha çok kullanıyoruz. Röportajı ise gazeteciliğin bir dalı sayanlar olduğu kadar onu yaşamdan bir kesit olarak, bazen öyküsel bir dille harmanlayarak, kurgulayarak anlatmanın mümkün olduğunu düşünenler de var. Röportajı edebiyatın bir dalı sayan Yaşar Kemal’i unutmamak gerekir. İnandırıcılığını belgelerden alan bu yazı biçimi, üzerinden zaman geçtikçe bir belge niteliği taşır. Kent ve edebiyat temasıyla yola çıktığım röportajcılıkta ben de bunu amaçladım. Eserleri özelinde konuştuğumuz yazarların gözünden, bir zaman sonra dün olacak Ankara’nın bugününü, hafıza mekanlarını kayıt altına almaya çalıştım.
Tarhan Gürhan ön sözde röportaj için “Sorular sormak, istediğin cevapları almaya çalışmak değildir,” diyor. Yaptığınız röportajların sizde yarattığı duygu nedir?
Sevgili Tarhan’a katılıyorum, bildiğin cevapları almak, cevabını bildiğin soruları sormak demek de değildir. Merak duygusuyla yola çıktığım röportajcılıkta, basmakalıp değil her yazarın eserine ve edebiyatına uygun sorular sordum. Zira röportaja hazırlandığımı yazarın görmesini istedim. Tabii yerel bir haber ekinde edebiyatın kendine yer edinmesi, yalnızca benim çabamın ürünü değildi. Dönemin Bölgeler Yayın Koordinatörü Yaşar Sökmensüer, gazetesinde sadece haberciliği değil sanatı, edebiyatı ve kent kültürünü de önceliyordu. Türkiye’nin en iyi üniversitelerine ev sahipliği yapan Ankara dinamik bir şehirdir. Yayınevleri, kitapçıları, yazarları, şairleri, akademisyenleri, dergileri ve mekanlarıyla kentliye pek çok olanak sunar. Basın ve edebiyatın kesişme noktasındaki kavşakta, kendime yakın bir alan seçtiğimi düşünüyorum. Yaz’Ankara’yı yayına hazırlayan Sevgili Özcan Özen ile birlikte röportajların toplamını okurla yeniden buluşturabildiğimiz için mutluyum.
Röportajlarınızda sorularınızı sorarken okurluk ve gazetecilik arasında kaldığınız oluyor mu?
Söz konusu edebiyat olduğunda, devreye anlam arayışı giriyor. Okur dediğimiz, yazınsal bir metni yorumlayan, onu yeniden yazan kişidir; sorular sorar ve ipuçlarını takip ederek ilerler. Ben de notlar aldım, sorular ürettim, getirdiğim yorumun yazarın söylemek istediğiyle örtüşüp örtüşmediğini sorguladım. Ama yazarlarımın karşısına asla tuzak sorularla çıkmadım. Çünkü gazeteye manşet çıkarma gibi bir niyetim yoktu. Edebiyatın abartıya, sansasyona ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Bir haber ekine röportaj veriyorsanız, birinci öncelik iyi niyet ve güvendir. Aldığım akademik eğitimin izinde, meslek etiği açısından durduğum yeri bilmekle ve o çizgiyi korumakla mükellefim.
Gazeteciliğinizin yanı sıra bir yazarsınız. Gazetecilik ve yazarlığınızın birbirine etkisi üzerine neler söylemek istersiniz?
Yazarlığım röportajcılığıma sebeptir, ikisi de birbirinin elinden tutmuştur. Meydana getirilen her eser bir öncekinin ardılı, bir sonrakinin öncülüdür, öyle ki edebiyatta, “karanfil elden ele” geziyor diyebiliriz. Bu noktada Ankara’nın toprağı verimli, kalemleri üretkendir. Yazarların yazın evrenine bakar, eserlerini incelerken kendi dilime ve metinlerime de farklı gözle bakmayı öğrendim. Sonuçta, her kitap bir başka kitabın doğumuna vesiledir. Ankara’nın yazarları olmasaydı, bugün röportajlarımı yeniden gün ışığına çıkaran Yaz’Ankara da olmazdı.
Genellikle soruları soran taraftasınız, sorulan tarafta olduğunuz da oluyor. Olduğunuz taraf size neler duyumsatıyor?
Sorulan tarafta olmayı deneyimlerken, incelikli soru metinleri karşısında yazılı sınav verdiğim hissine kapıldığım oluyor. Şaka bir yana bazen röportaj diye vasat sorulara verilen standart yanıtlardan ibaret çok kötü şeyler okuyoruz. Röportajı yapan kişinin kitap hakkında hiçbir fikri yok, okumadığı o kadar belli ki. Yazar, o tatsız tuzsuz sorulara anlamlı yanıtlar verme kaygısında, aslında kitabını yazara anlattıran röportajlar düşünce işçiliğinden yoksun. Düşünsenize, böyle sorularla doğasında yaratma cesareti ve düş gücü olan yazarın yenilik ve farklılık arayışını baltalamış oluyorsunuz. O saatten sonra ondan orijinal yanıtlar vermesini beklememelisiniz!
Bunca yıllık deneyimli bir gazeteci olarak, okurun röportajlarda ne aradığını düşünüyorsunuz?
Öyle miyim, bilmiyorum çünkü sahada aktif gazetecilik, muhabirlik yapmadım, sarı basın kartı sahibi arkadaşlarıma haksızlık etmek istemem. Ama soru tarzım size böyle düşündürdüyse teşekkür ederim, bundan mutluluk duyarım ancak. Okurun, röportajda tanıdığı bir isimle karşılaşması ayrı bir keyiftir, bilmediği bir yazarla tanışması ve onun yazın evrenini keşfetmesi yine ayrı… Sonuçta yazarların edebi hayatı yanında, özel yaşantısı da merak konusudur. Kendini ifade tarzı, sorulara verdiği yanıtlar, samimiyet derecesi, fikirleri, jest ve mimikleri, hatta çalışma odaları röportaja dahildir. Soruları da yanıtları da değerlendirecek olan okurların karşısına Yaz’Ankara ile bir kez daha çıktığımıza göre, artık bu sorumluluk onlara aittir diye düşünüyorum.