Toplumsal bir hastalık olarak depresyon
Geleceksizlik, işsizlik, güvencesizlik, siyasi baskı, ayrımcılık vb. gibi sorunlar insanın biyopsikososyal ve siyasal olarak sağlıklı bir çevrede yaşama şansını ortadan kaldırıyor.
Hakan SÖZEL
İzmir
Bu dönem gençlerin en sık ziyaret ettiği yerler arasında, hastanelerin psikiyatri klinikleri ve klinik psikolog büroları yer alıyor. Ya da buralara dahi uğramadan kullanılan birçok psikiyatrik ilaç gençler arasında dolaşabiliyor. Sınava girmeden önce kullanılan kaygı gidericiler ya da sınav haftasında uzun saatler çalışabilmek için kullanılan ritalin, concerta gibi ilaçları birçoğumuz duymuşuzdur.
Değişmekte olan toplumumuz her gün farklı bir görüngüyü bize sunuyor. Bu dönem yükselen antidepresan kullanımı ve psikolojik hizmet arayışının arkasında da çokça neden yatıyor. İlaçların etkinliği ve tedavide kür birçok bilimsel ilaç araştırmasının konusu olarak sık sık çıkan bilimsel yayınlar da değerlendiriliyor. Antidepresan tedavi istenmeyen yan etkiler sebebiyle hasta uyumunu zorlaştıran, uzun dönem ve sürekli alım gereksindiren niteliklere sahip olması nedeniyle halk arasında çok tartışılıyor fakat şu anki konumu ile birçok hastanın ihtiyacı durumunda. O zaman antidepresan kullanımını yaygınlaştıran toplum ruh sağlığını bozan etmenleri tartışmak bu yazı için daha faydalı olacak.
ÇEVRESEL KOŞULLARIN GETİRİSİ OLARAK DEPRESYON
Birçok psikiyatrik rahatsızlık temelinde genetik, kalıtımsal, büyüme ve gelişmeye dair komponentlere sahiptir. Bipolar bozukluk, borderline ve şizofreni bu tarz hastalıklara örnektir. Anksiyete ve depresyon ise yine genetik yatkınlıklara, büyüme ve gelişme dönemi komponentlere sahip olan hastalıklar olsalar da toplum ve bireyin hayatındaki değişikliklerle toplumda genliği değişebilen rahatsızlıklardır. Birçok genç bu rahatsızlıklardan muzdarip, stres ve baskı koşulları altında bu rahatsızlıkların çeşitli belirtilerini sergilemektedir.
Fiziksel çevrenin sağlığı tıp alanındaki yayınlarda çokça işlenmiş bir konudur. Ele alması ve bulgularının takip edilmesinin kolaylığı bunda belirleyicidir. Sanayi yoğun bölgelerde kanser gelişimi insidanslarının (hastalığa yakalanma olasılığı) yüksekliği, yeterli besine ulaşamayan bölgelerde büyüme ve gelişme geriliklerinin daha fazla oluşu bunlara örnektir. Buna benzer olarak mental çevrenin sağlığı ruh sağlığı üzerinde belirleyici önemlidir. Şehirleşme ve kapitalist ilişkiler çevresinde gelişen yalnızlaşma, göçmenlik, gürültü ve iklim kirleticilerine maruz kalmak ruh sağlığı üzerinde önemli etkilerde bulunmaktadır.
TOPLUMDAKİ GÜZELLİK ALGISI MENTAL SORUNLARA YOL AÇIYOR
Mental kirliliğin önemli bir komponenti sosyal manipülasyondur. Günümüzde televizyon ve sosyal medya yayınları aracılığı ile birçok genç on binlerce insanla kendini kıyaslamak zorunda kalmaktadır. Sürekli “güzel olarak sunulan” insanlara ya da kozmetiklere, cerrahi ya da bilgisayar teknolojisi yoluyla güzelleştirilmiş insanlara ve kurgulanmış hayatlara maruz kalmanın ruh sağlığı ve sosyal sağlığa etkileri ile ilgili çok sayıda araştırma vardır. Bu etkiler arasında özellikle gençlerin özgüveni ve beden algısına etkiler, yeme bozukluklarında artış, obezite ya da bedensel engeller ile ilgili damgalanma kaygısının artması, cerrahi dahil estetik müdahalelere ilginin artması, fiziksel görünüme ilişkin alışveriş ve tüketimin artması ile akran ilişkilerindeki değişimler sayılabilir.
Mental kirliliğin başkaca sebepleri arasında şehirlerdeki gürültü kirliliği de vardır. Doğal yapımıza uygun olmayan bu gürültü kirliliği, artan uyaranlar başta olmak üzere mental çevre kirliliğinin özellikle çocuk ve gençlerin beyin ve psikososyal gelişimine olumsuz etkileri, günümüz çocuklarının düşük seviyeli uyaranlara sahip etkinliklerde (hareketsiz oturmak, okumak vb.) giderek zorlanması, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun altında yatan etmenler önemli araştırma alanlarındandır.
SOSYAL SORUNLAR DA DEPRESYONUN ÖNEMLİ BİR FAKTÖRÜ
Depresyon olgularının yaklaşık %80’i işsizliğin yüksek oranda görüldüğü, sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu, kalabalık yerleşimli bölgelerde görülmektedir. Travmalar (açlık, salgın hastalık, iklim koşulları, afetler, ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, şiddet, savaşlar, terör); hızlı kontrolsüz nüfus artışı, popüler kültürün ve teknolojideki hızlı değişimlerin getirdiği yaşam biçimi değişiklikleri ve kültürel farklılıklar; aileler ve topluluklardaki parçalanmalar, sosyal bağların gitgide zayıflaması ve göçler depresyonu ve tedavi gereksinimini ortaya çıkartıyor. Buradan baktığımızda toplumda dezavantajlı grupların (göçmenlerin, etnik, kültürel ve dinsel azınlıkları, engellilerin, LGBTİ bireyleri, evsizleri, sokakta yaşayanları, seks çalışanlarını) bu etkilenmelere daha açık olduğunu görebiliriz.
Kısaca özetlemek gerekirse gençliğin hayatını ve dergimizin sayfalarını kaplayan geleceksizlik, işsizlik, güvencesizlik, siyasi baskı, ayrımcılık vb. gibi sorunlar insanın biyopsikososyal ve siyasal olarak sağlıklı bir çevrede yaşama şansını ortadan kaldırıyor. Artan ruh sağlığı sorunları ve tedavi arayışlarının arkasında yaşadığımız sorunlar görmezden gelemeyecek bir şekilde duruyor.