Doğa lodosla bir kez daha uyardı: Depreme hazırlıksızız
İstanbul'da çatıların, yüksek binaların yapı malzemelerinin uçtuğu, minare ve saat kulelerinin yıkıldığı fırtına, yapı denetiminin usulüne uygun yapılmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Fotoğraf: Mustafa Bikeç/AA
Meltem AKYOL
İstanbul
Ülkenin batı illerini etkisi altına alan kuvvetli rüzgar ve yağışlar sonucu 6 kişi yaşamını yitirdi. Çatıların, yüksek binaların yapı malzemelerinin uçtuğu, minare ve saat kulelerinin yıkıldığı fırtına, bir kez daha yapı denetiminin usulüne uygun yapılmadığını gözler önüne serdi. Yapı denetiminin özel firmalarca yapıldığını hatırlatan Mimar Esin Köymen, “Bir lodosta saat kuleleri yıkılıyorsa, köprü-viyadük ayaklarında sıkıntılar oluyorsa, binaların cephe malzemeleri düşüyorsa deprem olduğunda ne olacağını düşünün” diye uyardı. Köymen, “5 tane büyük müteahhit Türkiye’de bütün altyapı projelerini yapıyor, mimarların, mühendislerin, şehir plancılarının esamesi okunmuyor… Bilim insanları değersizleştiriliyor. Bütün bunların sonucunda, yaşanan bu felaketlerin sorumlusu bilimin yerine rantı koyanlardır” dedi.
YAPI DENETİMİ ÖZEL FİRMALARIN KONTROLÜNDE…
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen, Evrensel’e konuştu. 1999 depreminden sonra yapı denetim sisteminin geldiğini hatırlatarak sözlerine başlayan Köymen, o tarihten sonra sağlam yapı üzerine bir kurgu yapıldığına ve dahası “Sanki her şey sihirli bir elle toparlanmış gibi” davranıldığına dikkat çekti. “Ama bunun gerçek olmadığını küçük depremlerde ya da bugün olduğu gibi bir lodos fırtınasında görüyoruz” diyen Köymen sözlerine şöyle devam etti:
“Mesele şudur: Türkiye’de yapılaşma ve kentleşme politikaları ne yazık ki kaliteden ve denetlemeden yoksun olarak gelişiyor. Yapı denetimi, bütün bu yapıların inşaat kalitesi özel firmaların kontrolünde. Bakın deprem falan değil, bir lodosta cephe kaplama malzemelerinin sökülmesi, o malzemelerin standardına uygun olarak o cephede yapılmadığı anlamına gelir. Doğrama malzemelerinin uçması, o malzemenin yerine standartlarına uygun takılmadığı anlamına gelir. Eğer böyle olabilseydi o yüksek katlı binaların cephelerindeki o malzemeler bir lodos fırtınasında kopup düşmezdi. Sadece özel sektörün denetlediği alanlardan da değil, işte kamu idarelerinin saat kulelerine bakıyorsunuz, aksiyon filmlerindeki gibi devriliyor.”
"FELAKETLER SİLSİLESİNİ DAHA BÜYÜK BOYUTLARDA YAŞAMAYA BAŞLAYACAĞIZ"
Yaşananlar için “Bilimle tekniğe önem vermeyen zihniyetin yaygınlaşmış bir biçiminin sonucudur” diyen Köymen şunları söyledi:
“Bugün bilim ve teknikten uzaklaşılıyor; gerçekten işini düzgün, etik kurallara uygun yapmaya çalışan bilim-teknik insanları değersizleştiriliyor. 5 tane büyüt müteahhit Türkiye’de yapılan bütün altyapı projelerini yapıyor… Mimarların, mühendislerin, şehir plancılarının esamesi okunmuyor… Bilim insanları değersizleştiriliyor… Bütün bu olanlar da bize bu felaketler silsilesini daha büyük boyutlarda yaşamaya başlayacağımızı gösteriyor.”
İYİ Kİ DEPREM OLMADI!
“İyi ki deprem olmadı” diyen Köymen sözlerini söyle sonlandırdı:
“Bakın bir lodosta saat kuleleri yıkılıyorsa, köprü-viyadük ayaklarında sıkıntılar oluyorsa, binaların cephe malzemeleri düşüyorsa deprem olduğunda ne olacağını düşünün. Bilim insanları ‘Marmara depremi yakındır’ diye bas bas bağırıyor. İktidar hiçbir şekilde hazırlık yapmamış. Bizler meslek odaları olarak konuşuyoruz, anlatıyoruz ama karşılığında ‘TMMOB’yi kapatmak lazım’ diye tehdit ediliyoruz. Bilim ve tekniğin yerine rantı ve çıkarı koyduğunuzda, faturasını da halk yaşıyor. İşte 21. yüzyılda, İstanbul’da bir anne başına düşen çatı sonucu yaşamını yitiriyor. Bilim-teknik bu kadar gelişmişken üstelik… İşini düzgün yapmaya çalışan bilim insanlarını, müteahhitlerin ve yüklenici firmaların eline bırakanlar bunun sorumlusudur. Rantı insanların yaşamının önüne koyanlar bunun sorumlusudur.”