“Ne yapmalı” sorusuna cevabın 400 sayılık yolculuğu
Her konuda kendimizi ifade edebileceğimiz bir kürsü olarak hayatın her alanında birer özne olmamıza, söz sahibi olmamıza imkân sağladığı için Genç Hayat’a sonsuz teşekkürler. 400. sayımız kutlu olsun!
Gökçefidan TÜRKMEN
Musa YİĞİT
Tuzla/İstanbul
Merhaba sevgili Genç Hayat okurları, yazarları, editörleri ve bir şekilde dergiyle buluşup onu okuma fırsatı bulmuş kim varsa. Sahi hepimizin Genç Hayat’ı bulma şansını elde ettiği bir hikayesi vardır değil mi? Kimimiz sınıfta bir arkadaşımızı okurken görüp merak etmişizdir, kimimize dergiyi arkadaşımız tanıtmış ve birlikte yazı yazmışızdır. Kimimiz bir meydanda Genç Hayat standı görüp gitmişizdir, kimimiz okulumuzda, mahallemizde yaşadığımız sorunlara çözüm arayışı içinde rastlamışızdır ona.
GENÇ HAYAT: YAŞAMI YENİDEN ÖRGÜTLEYENLERİN BAŞLANGICI
Bizim için de Genç Hayat bir başlangıcı temsil ediyor. Bizim için yine başka bir başlangıç olan Gençlik Yaz Kampı’na giderken tanıştık. İkimiz de farklı yıllarda gitsek de ilk kampımıza, benzer süreçleri yaşadık. Gençlik Yaz Kampı ve beraberinde Genç Hayat bizlere farklı bir pencereden bakmayı öğretti. Hiç durup düşünmediğimiz, belki düşünüp tek başımıza çözüm üretemediğimiz, bizi kafa karışıklıklarının içine sürükleyen meselelere dair “ne yapmalı”yı gösterdi. Birlikte çözüm üretmenin, kafa kafaya vermenin önemini, yalnız olmadığımızı o ve onu bizimle tanıştıran arkadaşlarımız söyledi ilk kez bize. Evet, yalnız olmadığımızı söylediler. Genç Hayat’ın bize gösterdiği en önemli şey de yalnız olmadığımızdır belki de. Onu takip ettiğimiz aylar, yıllar boyunca Türkiye’nin her yerinden lise, üniversite, mahallelerden gelen mektuplarda yaşanan sorunları ve çözümleri okuduk. Bu da bize güç verdi. Kendi alanlarımızda yaşadığımız sorunlara dair çözüm yollarını gördük bir sürü farklı kişiden. Bir üniversitedeki kantin zammına karşı yürütülen mücadeleden öğrendik, örnek aldık. Onların mücadelelerine destek verdik dergimiz aracılığıyla. Yeri geldi mahallelerde gençler için kültür sanat aktiviteleri olmadığından kendi çözümümüz olarak kurduğumuz müzik atölyesini, beraber izlediğimiz filmleri yazdık. Yazdığımız yazılar üzerinden çevremizdeki başka gençlerle de Genç Hayat’ı tanıştırma fırsatı elde ettik. Onlarla okuduk, beraber tartıştık. Genç Hayat nasıl bizim için bir başlangıcı temsil ediyorsa bizim de başkalarının hayatlarında bir başlangıcı sağlamamızın önünü açıyor.
Genç Hayat yalnızca güncel politik meselelerin yer almadığı, yaşamın her alanından yazıların olduğu bir dergi. Örneğin ilk eline aldığında önce arka sayfadaki bilim yazısını okuyor bazı arkadaşlarımız, onlara göre en ilginç yazılar orada oluyormuş. Yazmak istediğimiz, fikrimiz olan her konuyu güncel ile harmanlayıp hem yazarken ve okurken keyif aldığımız hem de öğrenip öğrettiğimiz bir dergi anlayışı bugün dergimiz ile henüz tanışmamış gençlerin çok uzak gördüğü bir şeydir muhtemelen. Aramızda kilometreler olsa da hepimizin talepleri aynı, çözümü de aynı. Genç Hayat da bu mücadelemizdeki en etkili araçlardan biridir. Bundandır ki gençliğin sesini her gün daha fazla çoğaltmak her gün daha gür çıkmasını sağlamak büyük bir önem taşıyor. O, biz onu beslediğimiz kadar var. Biz de ondan öğrendiklerimiz kadar sonuca varabiliriz.
Gençlere gündemi tartışma olanağı sağlanmayan, hoşnut olmadıkları gidişatı değiştirme gücünü gizleyen, günden güne bireyselliğe iten, “Aman sesinizi çıkarmayın sandıkta hesap soracağız, siz evinizde oturun” diyenlere karşı gerek Türkiye’nin her yerinden farklı sesleri bizimle buluşturarak gerekse bizim sesimizi duyurmamıza olanak sağlayarak; politik, bilimsel, kültürel, sanatsal her konuda kendimizi ifade edebileceğimiz bir kürsü olarak biz liseli gençlerin de hayatın her alanında birer özne olmamıza, söz sahibi olmamıza, hep bir ağızdan seslenmemize imkan sağladığı için Genç Hayat’a, yazan, çizen, okuyan herkese sonsuz teşekkürler. 400. sayımız kutlu olsun!