1 Aralık 2021 23:57
/
Güncelleme: 3 Aralık 2021 09:41

Eren ERGİNE
Murat UYSAL
İstanbul

Kurdaki hareketliliğin de etkisiyle açlık seviyelerine inmeye başlayan yoksulluk gerçeği, asgari ücret tartışmalarını daha da hararetlendirmiş durumda. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2022’de geçerli olacak asgari ücreti belirlemek için masaya oturdu. Bir yandan asgari ücret Avrupa ülkeleri arasında en düşük asgari ücret haline gelirken, diğer yandan Türkiye’de asgari ücret ortalama ücret oldu. Emekçiler de mevcut asgari ücretin temel ihtiyaçlarını karşılamaya dahi yetmediğini söylüyor.

"ÇOCUKLARIM İÇİN KAYGILIYIM"

Esenyurt Kıraç’ta konuştuğumuz bir metal işçisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce tarif ettiği simit çay hesabının dahi altında olduklarını söyleyerek, “Mantığa bakarsak bir simit olmuş üç buçuk lira, çay olmuş iki buçuk lira. İnsanları köle yaptılar, insanların 8 saat çalışıp geçinmesi mümkün değil. Ya çocuğunu okuldan alacak ya da bir şeylerden kısacak” diyor. İki çocuğu olduğunu belirten işçi şöyle devam ediyor: “Biz iki kişi çalıştığımız için biraz rahatız. Tek çalışıyor olsam şu an aldıklarımı da alamam. Krediyle ev aldık, her ay 2 bin 500 lirayı bankaya ödüyorum, 10 yıl ödeyeceğim daha. 1-2 liraya aldığımız domates yaz boyunca 8 liradan aşağıya düşmedi. Üç ayda 40 lira artar mı yağın fiyatı? Üzerimdeki yelek arkadaşımın hediyesi, para verip almadım. Belediyenin montu. Ben neden arkadaşıma muhtacım ki, yelek bu ya alt tarafı 40 lira. Önümüzü göremiyoruz, çocuklarım için kaygılıyım.”

BORÇ DA KREDİ KARTIYLA ÖDENİYOR

Çocuğuyla geldiği pazardan elinde bir poşetle çıkan Fatma Avcı, “Zamla yatıp zamla kalkıyoruz. Geçen gün zeytinyağı aldım, 70 liraya aldığım yağ bugün 90 lira olmuş. Mesela eskiden tek seferde 6 ya da 12 adet tabağı takım halinde alabiliyordum, şimdi 2 adet alabiliyorum. Ülkenin durumu bu. Harcamalarımı da bankaların kredi kartıyla yapıyorum, bir bankadan aldığımızla diğer bankanın borcunu ödüyoruz. Asgari ücret 3 bin lira, ev kiraları en az 1500 lira olmuş. 3 bin lira alan bir işçi kirada oturursa nasıl geçinecek? Üstümüze kıyafet alamıyoruz, bayram bile olsa sadece çocuklara alabiliyoruz” diye anlatıyor.

Avcı, “Eskiden babam çalışırdı, biz evde otururduk ama şimdi ben de eşim de çocuklar da çalışıyor ama ancak yetiyor. Mesela bir genç giysi almak istese bir pantolon 150, mont 300 lira olmuş. Ya da çocukla dışardayken karnı acıkınca sadece bir simit alabiliyoruz. Param olsa simit almazdım oturtur lokantada karnını doyururdum. Her şeyi dolara bağlamışlar. Dolar yükseliyor, bahçede yetişen domatesin fiyatı da artıyor. Bu hafta 5 liraya mı aldın, gelecek hafta dolarla birlikte o da 7-8 liraya çıkıyor” diyor.

"100 LİRA BORÇ ALDIM DA PAZARA GELDİM"

Daha önce AKP’ye oy verdiğini söyleyen başka bir kadın da “Verdiğimiz oylar haram olsun. Kiramızı, faturalarımızı ödeyemiyoruz. Üst üste gelen zamlarla iki büklüm olduk. Bir ay içinde doğal gaza sekiz kere zam yapılır mı? Hastayım ama doğal gazı açamıyoruz. Üst üste giyiyorum kıyafetleri. Kız kardeşimden 100 lira borç aldım da pazara çıktım. Gelsinler yoksulların mutfağını görsünler, bizim oylarımız onlara zehir zıkkım olsun. Bizler hep peşindeydik, bundan sonra oy yok! Seçim zamanı geliyorlar, bitince gözükmüyorlar. Ben ve eşim hastayız. Çalışan bir oğlum var, yetmiyor. 1000 lira kira ödüyorum. Bu vatandaşı da düşünsünler. Onların eşleri pazar yolunu bilmiyor, biz de bir başörtüsüyle 10 sene örtünüyoruz. Artık yeter” diyor.

Yeterince beslenemediklerini söyleyen asgari ücretli Salih Gökçe de “Asgari ücretle yaşamak çok zor şimdi. 4 bin lira alsan bile 1500 lira ev kirası. Bugün mesai yapsam en fazla 4 bin lira para alırım, bu parayla nasıl geçineyim? Çok nadir meyve alabiliyoruz. Kahvaltıyı köyden gelen turşu, biraz lahana... Bunlarla yapıyoruz. İki kişiyiz ama yine geçinemiyoruz. Pazara girsen bir poşeti 200 liradan aşağı dolduramazsın. Senede belki bir kez ayakkabı alabiliyorum. Bugün sırtına bir kapüşonlu alsam en az 220 lira, bunu hükümetin görmesi lazım. Vatandaş yardım istemeye gitse, ‘Gelip evine bakacağız. Yerdeki halı iyi, dolabın var, televizyonun var’ diyorlar, yardım çıkmıyor” diye konuşuyor.

"4 EKMEK ALIYORUM, 10 LİRA GİDİYOR"

Eşinin emekli maaşıyla geçinmeye çalıştıklarını söyleyen bir kadın da “4 ekmek alıyorum 10 lira gidiyor. En az 6-7 bin lira olmalı ki aile geçinebilsin. Kış ayında battaniyelere sarılıyoruz, yazık değil mi bize? Doğal gazı yakmayacağım çünkü ödeyemiyoruz faturaları. Koltuğa oturan değişiyor, vatandaşın halini gören yok. Zengin iyice zengin oldu fakirler de yerin dibine girdi” diyor.

Mont almak için alışverişe çıkan bir genç de yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Mont almaya çıktım, 300 lira diyorlar. 5 kardeşiz, 300 liraya birer mont almaya kalksak alamayız. Annemin babamın da ihtiyacı var ama bu fiyatlara onlar da alamaz. Ekonomik koşullardan dolayı okuyamadım.”

Tatlı tezgahında günlüğü 75 liraya çalışan bir genç de “Tatlı olmuş 2.5 lira. İnsanlar tepki gösteriyor. Bir yağ tenekesi 420 lira olunca mecbur 2.5 liraya veriyoruz. İnsanlar zor durumda kalıyor, alamıyor. Bir ekmek 2.5 lira. Tatlı alacağına ekmeği alıyor. İnsanların durumu perişan. 1 senedir bu ceketi giyiyorum, bir ceket alacağım ama 400-450 lira. Tatlıyı 3 liraya satsak sövecekler. Ben yevmiyeci olarak çalışıyorum, günlüğüm 75 lira. İki kilo muz alıyorum, para bitiyor. Geçinemiyoruz bu parayla. Halimiz ne olacak bilmiyorum” diyor.

GELİR DE VERGİ DE ADALETSİZ

Türkiye’de çalışanların yüzde 60’ının asgari ücret düzeyinde ücretlere çalıştığını söyleyen Evrensel Gazetesi Ekonomi Yazarı Bülent Falakaoğlu, “Bu düzeydeki ücretler artık kurların yükselmesi, TL’nin değer kaybetmesiyle iyice değersizleşti. Türkiye zaten Avrupa’da en düşük asgari ücretin verildiği ülke konumunda. Türkiye’deki mevcut asgari ücret 200 avro civarında. Avrupa’da Türkiye’den sonra gelen en düşük asgari ücret Arnavutluk’ta, onlarda da 245 avro” dedi. Gelir adaletsizliği kadar yakıcı olan bir başka sorunun ise vergide adaletsizlik olduğunu söyleyen Falakaoğlu, “Türkiye’de vergi öyle bir işleyişe sahip ki işçilerin çalışma hayatının dışında ikinci kez sömürülmelerini garanti altına alıyor. Türkiye’de vergilerin yüzde 70’i dolaylı vergiler, yani KDV ÖTV... Peynir alırken, domates alırken ödediğimiz vergiler. Bunu Sabancı, Demirören, Koç gibi ailelerin mensupları da aynı oranda ödüyor, İşçi Ayşe de Emekli Ali de aynı oranda ödüyor” diye konuştu.

İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Banu Tuna da “Platform olarak asgari ücretin ne kadar olması gerektiğiyle ilgili bir rakam telaffuz etmiyoruz ancak Türkiye’de bir emekçinin insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürebilmesi için asgari ücretin ne olması gerektiğinin hesabı çok basit. Türkiye’de şu an yoksulluk sınırı 10 bin liranın üzerine çıkmış durumda, açlık sınırı ise 3 bin liranın üzerinde” dedi. Mevcut asgari ücretin açlık sınırının altında olduğunu söyleyen Tuna, “Her yıl yapılan düzenlemeler enflasyona ancak üç ay dayanabiliyor. Üç ayın sonunda asgari ücret açlık sınırının altında kalıyor. Türkiye’de çalışanların yüzde 40’ı asgari ücretle çalışıyor. Kalan kısım da asgari ücretin iki katı üç katı maaşlar almıyor. Kabaca bir hesapla çalışan nüfusun yüzde 60’ının asgari ücret civarında bir ücrete çalıştığını söylemek mümkün. Dolayısıyla şu anda asgari ücretin 10 bin lira olan yoksulluk sınırının yarısından az olmaması gerekir” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et