01 Aralık 2021 16:10

Taleplerimiz için bulunduğumuz her alanda mücadeleye!

Bu saldırıların son bulması ise ODTÜ öğrencilerinin kendi deneyiminden öğrenebildiği, uzun erimli bir mücadele hattını bulunduğumuz her alanda örgütleyebilmemizden geçiyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bilgesu KİPER

ODTÜ

 

ODTÜ’de yeni eğitim döneminin ilk bir buçuk aylık süreci, öğrencilerin beslenme, barınma gibi temel haklarının sağlanamadığı koşullarda tamamlandı. ODTÜ yurtlarının kapasitelerinin yetersiz oluşunun ev kiralarına gelen zamlarla birleşmesi, temel ihtiyaçlara gelen zamlar, yemekhanede öğünlerin yetmemesi, porsiyonların küçülmesi, uzun sıraların oluşması ve dengeli bir öğün dağılımının olmaması, okulun açılmasından itibaren öğrencilerin tepkisini çeken noktadaydı. Okul genelinde yurtlardaki temizlik koşullarını, bölümleri ve yemekhaneyi etkileyen bir başka sorun olarak karşımıza çıkan personel eksikliği sorunu da sıklıkla tartışıldı. Öğrenci topluluklarının çalışmalarının engellenmesi de ODTÜ’nün gündemlerinden birisini oluşturdu. Pandemi nedeniyle sınıfların topluluklara verilmemesi, bazı topluluklardan amfi karşılığında “dezenfekte edileceği gerekçesiyle” para istenmesi, toplulukların topluluk odalarının var olmaya devam edebilmesine dair endişeleri, ODTÜ’deki öğrencilerin güncel durumuna dair bir manzarayı bizlere sunuyor. Bu koşullara karşı mücadele eğilimi ise genelde karşılaşılan durumların her birinde, o duruma özgün bir tartışmayı yürütmek biçiminde ilerliyor. Örneğin, ODTÜ’de yapılmak istenen Bilkent-İncek yolu projesine karşı Rant Yolu Şenliği, toplulukların üretim alanlarından birisi olan Mimarlık Amfisi’nin toplulukların kullanımına kapatılmasının karşısında bu amfide gerçekleşen etkinliklerin şenlik konsepti altında gerçekleştirilmesi, yemekhane koşullarının düzeltilmesi için gerçekleştirilen kampanya gibi mücadele örneklerinin her biri ayrı talepler üzerinden ilerliyor.

KAMPANYAYA KATILIM ARTTIKÇA ENDİŞELER AZALDI

Geçtiğimiz hafta yemekhane koşullarının düzeltilmesine dair taleplerle şekillenen imza kampanyası, 5000’den fazla imzalanmış dilekçe ile son bulmuştu. Kampanyanın içeriği, öğrenci bileşenlerinin çağrısıyla gerçekleşen bir forumda belirlenmişti. Bu foruma katılsın veya katılmasın, kampanyanın maddeleri yüksek oranlarda öğrenci tarafından sahiplenildi. Herhangi bir yere imza atmak üzerinden şekillenen çeşitli endişeler, kampanyanın bilinirlik oranı arttıkça azaldı. Pek çok bölümde öğrenciler çevrelerinden, sınıf arkadaşlarından dilekçeler toplayarak kampanyayı örgütlediler. Sonrasında kitlesel bir yürüyüş, rektörlüğe dilekçeleri teslime etme hedefiyle gerçekleşti. Yemekhane kampanyasının örgütlenmesi sürecinde taleplerimizi kazanamazsak sonucu belirsiz beslenme koşullarıyla karşılaşacağımızın tartışıldığı bir atmosfer hakimdi. Ancak bu noktada yan yana gelen onlarca öğrenci açısından eylem esnasında karşısında polisi, kolluk güçlerini bulurken, rektörlüğün cevap dahi vermediğini görmek, eylemin bir son olmadığının ve taleplerini elde etmenin yolunun onları her geçen gün daha yüksek ve daha örgütlü bir sesle tekrarlamaktan geçtiğini de gösterdi. Gündelik sorunlara karşı biriken öfke ve bu alanlarda yaşanan çözümsüzlük hali de “Geçinemiyoruz” eyleminin refleksif gerçekleşmesine neden oldu.

“BÜTÇE YOK” SÖYLEMLERİ İNANDIRICI DEĞİL

Geçtiğimiz hafta kitlesel biçimde gerçekleşen “Geçinemiyoruz” eylemlerine gerçekleşen katılımın nedenleri, öğrencilerin bir süredir artan zamlarla, temel ihtiyaçlarını karşılayamamakla, eğitim koşullarının kötüye gitmesi gibi nedenler oldu. “Hükümet istifa” ve “Geleceğimizden vazgeçmiyoruz” gibi sloganlar kitle içinde de öne çıktı. Eylemlerde öne çıkan noktalardan bir tanesi, eyleme katılan öğrencilerin eylemin politik niteliği ve genel biçimi açısından da söz sahibi olmak, karar mekanizmalarında bulunmak istemesiydi. Eylemlere katılım göstermeyen ODTÜ öğrencileri açısından bir eyleme katılıyor olmanın verdiği endişenin yanında, Türkiye’deki politik atmosferin seçimlerden sonra değişeceği gerekçesiyle bugün eylem yapmaya ihtiyaç olmadığı düşüncesi de belirleyici oldu.

En temel taleplerimiz etrafında bir mücadele hattında daha kararlı bir şekilde birleşirsek, kazanım elde edebileceğimizi bir kez daha deneyimledik. Bugün çevresinde toplandığımız sorunların kaynağı birbirinden farklı değil. Sorunlarımızın esas kaynağı, bizlerin çıkarı için değil, yalnız kendi çıkarı için üretime devam eden sermayedarlar ve onlara hizmet ederken üniversitelerle arasındaki ilişkiyi de sermayedarların çıkarlarına göre kuran iktidar. Bizler ODTÜ’de olanakların yetersiz olması, bütçe olmaması gibi gerçekçi olmayan nedenlerle bu sorunları yaşarken, Türkiye’deki büyük şirketler karlarına kar kattıkları bir dönemden geçmekteler.

TARTIŞMALARI YERELLEŞTİRİP KARARLARI MERKEZİLEŞTİRELİM

Gündelik yaşamımız içerisinde kaynakları farklı gibi görünen bu sorunların karşısında gerçekten kazanabileceğimiz bir mücadele hattını örgütleyebilmemiz için, bu sorunların arasındaki ilişkileri kavramak ve değiştirmek üzere planlar yapmak gerekiyor. Ancak bu planlar, hareketin belirleyici unsuru olan kitleler tarafından yapılmazsa, planların kendisi de kapsayıcı ve geniş olamıyor. Örneğin, yemekhane sorununu çözmek üzere gerçekleştirilen imza kampanyasından sonra, neler yapabileceğimizi belirleyebilmemiz için, bu sorunu yaşayan unsurların bölümlerinde, sınıflarında birlikte tartışması, ODTÜ genelindeki karar mekanizmalarına bu tartışmaların eşliğinde çıkması, yemekhane sorununun çözümüne dair kitlelerin içerisinde bulunduğu bir planı geliştirmemizi sağlayabilir. ODTÜ eylemleri esnasında pek çok kez karşımıza çıkan bir tartışma olmasıyla beraber, hareket etmek yalnızca bir yerden bir yere gitmeyi kapsayan mekanik bir süreç değildir. Hükümet istifa talebiyle Yurtlar Bölgesinin sokaklarından A4 kapısına yürümüş ODTÜ öğrencileri açısından mücadeleyi büyütmenin yolu, bir taraftan mücadele etmeyi ertelememekken bir diğer taraftan da yarın nasıl mücadele edeceğimizi düşünmekten geçiyor. Öğrencilerin tepkileri, öfkeleri kitlesel biçimde dile gelse bile, sürekli ve kalıcı olmadığı sürece anlık çıkışlarla, örgütsüz hamlelerle sınırlı kalıyor. Bu sebepten sıra arkadaşlarımızla örgütlenmek, sınıfımızda, bölümümüzde kalıcı mücadele birliktelikleri kurabilmek mücadele hattımızı genişletecek, kendi mücadelemizden öğrenmemizi sağlayabilecek bir yöntem. Karar alma mekanizmalarının yerelleşmesi, yani sınıflara, bölümlere inmesi, ODTÜ genelinde daha merkezi kararlar alırken gerçekleştirdiğimiz forum, eylem komiteleri gibi mekanizmalarda yerellerden gelen kararların merkezileşmesi eylem biçimine ve eylem yönetimine hakim, eylem bittiğinde ne yapacağını bilen, mücadele etmeye ertesi gün nasıl devam edeceğini tartışabilecek mekanizmalara sahip olan bir kitleyi de oluşturabilir.

Üniversitelere yönelik saldırılar, uzunca bir süredir devam ediyor. Bu saldırıların karşısında şimdiye kadar ODTÜ’de de pek çok kitlesel eylem, buluşma gerçekleşti. Bu saldırıların son bulması ise ODTÜ öğrencilerinin kendi deneyiminden öğrenebildiği, uzun erimli bir mücadele hattını bulunduğumuz her alanda örgütleyebilmemizden geçiyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Mülkiyeliler Birliği'nden Can Candan'a ödül

SONRAKİ HABER

Bilkent öğrencileri gidişatı kabullenmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa