1 Aralık 2021 20:16
/
Güncelleme: 2 Aralık 2021 01:16

Kadına karşı şiddete omuz omuza direnmeye

Simay TEKİN

ODTÜ

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, 1999 yılında resmi olarak ilan edilen “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”, hızla büyüyen dünya gündeminde, her geçen gün önemini ve bu konu hakkında yapılması gereken ne kadar çok şeyin olduğunu bize hatırlatıyor. Bu değerli gün, kökenini 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti diktatörü Rafael Trujilo’ya gösterdikleri karşıtlıkları yüzünden katledilen Mirabel Kardeşlerin mücadelesinden alıyor. Peki 21. yüzyılda bile dünya genelinde kadın-erkek eşitsizliğinin her alanda baş göstermesi, kadın cinayetlerinin, psikolojik-fiziksel her tür şiddetin artık sayılamayacak hale gelmesi gibi sayısız faktörlerin nereye dayandığını biliyor muyuz?

İnsanlık geliştikçe artan sayısız yönetim biçimi, çalışma şartlarının şekillenmesi, kendi içinde bile dallara ayrılan mesleki farklılaşmalar, kadın ve erkeğin toplumdaki yerini ve rollerini farklı farklı kalıplar içerisine koydu. Bunun beraberinde değişen ve sayıca büyüyen toplum ve aile yapısı, toplumların dinamiğini fazlasıyla etkiledi. Geçmişe baktığımız zaman kadının toplumdaki/ailedeki rolünün özel mülkiyet çağının başlamasıyla farklılaştığını ve günümüzde de bu durumun etkilerini kadınların, toplumdaki her sektörde ve aile hayatında yaşadığını görüyoruz. İnsanlık tarihinde, özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla birlikte kadının, erkeğe göre geri planda kaldığına tanık oluyoruz. Bunun çarpıcı ve korkunç etkileri, kadınların geçmişten günümüze süregelen bir sürü eşitsizliğe, şiddete, korkuya, baskıya maruz kalması diyebiliriz. Kapitalist düzenin kadını toplumda zayıf halka olarak gösterecek politikalar yaratması, kadınların toplumdaki değerini ve gücünü olumsuz anlamda etkilerken, toplumun ve gelecek nesillerin cinsiyet kavramlarına bakış açılarını da önemli derecede değiştiriyor.

SÖMÜRÜ SİSTEMİ SÖMÜRECEĞİ BİREYLERİN YENİDEN ÜRETİMİNİ DENETLİYOR

Bizler biliyoruz ki kadına şiddet ve kadın-erkek eşitsizlikleri kapitalist düzenden besleniyor ve bu düzen de doğrudan toplumu ve aile yapısını etkiliyor. Bu yüzden kadına yönelik her tür şiddetin; kadınların sosyal, ekonomik, eğitim, aile vb. hayatlarında yaşadıkları eşitsizliklerin yok olması toplumlara ve onu oluşturan en küçük birim olan aile yapısına bakıyor. Çeşitli farkındalıklar yaratmak, toplumu-aileyi hedef alan etkili çalışmalar yürütmek önemli ölçüde kadına şiddetin ve eşitsizliklerin önünde durmayı destekleyebilir. Ancak kadına şiddetin ve eşitsizliklerin geçmişten günümüze tazeliğini koruyan bir sorun olması, kapitalist düzenden ve yarattığı koşullardan ileri geliyor. Sömürü sistemi değişmedikçe sömüreceği bireyleri yeniden üretmesi sebebiyle her gün bu politikayı yeniden üretmeye devam ediyor.

Bizler bu toplumun gençleri olarak bu sistemin getirdiği yaraları sarmaya odaklı olmalı ve kadına karşı şiddette hep beraber mücadele edip farkındalık ağı yaratmayı hedeflemeliyiz. Kadına şiddeti engelleyen, kadınları aile içi şiddetten ve eşitsizliklerden koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmediğimizi vurgulamalıyız. Bulunduğumuz her alanda kadına yönelik herhangi bir şiddete veya eğilime, kadınlara yönelik yapılan ayrımcı söylem ve eylemlere hep beraber her koşulda ses çıkarmalıyız. Kadınların yaşadıkları şiddet ve eşitsizliklerde asla yalnız olmadıklarını, bu yolda hep beraber mücadele edip taleplerimizi yüksek sesle haykırabileceğimiz ortamlar yaratma gücüne sahip olduğumuzu birbirimize hatırlatmalı, bilmeyene de göstermeliyiz.

ODTÜ kadınları olarak hedeflediğimiz en önemli farkındalıklardan biri olan CİTÖB’ün tanınırlığını artırmak, çalışmalarını desteklemek ve çok daha aktif hale gelmesi amacı gütmek de bir o kadar önemli. Bizler “Biyolojik Bilimler Kadınları” olarak kurduğumuz dayanışma platformunda kadınların taleplerini temsil etmek ve desteklemek amaçlı bir aradayız. Kadınların rahat, güvende ve güçlü hissedebileceği bir ortam yaratıp, sesimizi duyurabileceğimiz etkinlikler yapmak önceliğimiz. 25 Kasım için yazmış olduğumuz bildirimiz ve yapmış olduğumuz kadın bilim insanlarını anlatan sergimiz etkili örneklerden biriydi. Tacizi, şiddet türlerini ve ataerkil sistemin dayattığı her tür hedef gösterici söylem ve eylemleri açıklayıcı çalışmalar yapmak da amaçlarımız içerisinde. Dayanışmamızın kökenini birbirimizden, sıra arkadaşlarımızla yan yana durmaktan alıyor ve bu hususta örgütleniyoruz.  Güvenli ve eşit bir kampüs ortamı yaratmak, farkındalık politikalarımıza en yakın halkadan başlayıp tüm topluma yayabilmek bizim elimizde. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz ve bu sistemin yarattığı her tür kadın-erkek eşitsizliği içeren politikalarına, kadına şiddete, kadını ayrıştıran bütün düzenlerin sonuna kadar karşısındayız. Yaşama hakkımızdan, toplumda var olma ve sayılma hakkımızdan, her koşulda eşit politikalar içinde üretebilme hakkımızdan asla vazgeçmiyoruz.

Evrensel'i Takip Et