04 Aralık 2021 22:34

Kapitalizm ve bireysel kurtuluş

"Bireyselleşme mefhumu kapitalizmin çok yönlü saldırılarıyla ilhak edilir. İlhaktan kurtarmalı ve şunu sormalıyız; 'bireyselleşme', onu hak edenler varken neden neoliberalizmin güdümündedir."

FotoğraF: Pixabay

Paylaş

Ender Şiar ARGIN

“[…] Modern kapitalizm, insanları bu sorunlarla baş edebileceklerine inandırıp sonra büyük çoğunluğu bunun araçlarından mahrum bırakmasıyla, önce umut ve beklentileri yükseltip sonra bir kez daha yükseltmek üzere onları yere çakmasıyla […] eşsiz bir maharete sahiptir.”[1]

Ollman’ın bu tespiti, “bireysel kurtuluş” diye pazarlanan mefhumu anlamak açısından önemlidir. Uzunca bir süredir “bireysel kurtuluş” kodlu çıkış yolu, ülkenin (ve dünyanın ve gezegenin) gidişatından rahatsız olanlar açısından -gençlik başta olmak üzere- en yaygın arayışın konusudur. Borsa spekülasyonları, kripto para madenciliği, YouTuber’lık, Twitch-TikTok fenomenliği gibi seçenekler son dönemde “Yurt dışına kapak atmak”, “metropolün dışında steril bir yaşam” vb. arayışlara ek olarak bireysel kurtuluş trendlerinde yükselişte. Pek çokları için yaşam standartların iyileşmesinin (Sınıf atlama) ya da “haysiyetli” bir yaşam sürmek bu arayışla imleniyor. Kısaca iddia edilebilir ki -yazının da sınırları gereği- her dönem farklı bariyerlerle şekillenen bireysel kurtuluş patikası, talihli bir avuç dışında her dönem yeni hayal kırıklığı, umut yitimi, çaresizlik, ruhsal bozukluk vb. demektir. CEO olmanın, kriptodan parayı kırmanın, yurt dışına kapağı atmanın pek de kolay olmadığı, daha doğrusu çoğunluk için mümkün olmadığı çok kısa sürede deneyimlenir. Çünkü CEO olmak isteyen milyonlarca öğrenci, borsa hareketlerinde her zaman kazanan “büyük oyuncular”, kriptodan kazandığını kaybeden sizin gibi çok insan, yurt dışında kurmak istediğiniz yaşamı durduğunuz yerden aşağı çeken siyasi iktidarlar vardır. Peki bireysel kurtuluş çıkışı, çoğunluk açısından bir çıkışı ifade etmekten uzaksa, nasıl oluyor da yoksulluk, işsizlik, evsizlik gibi sistemik sorunların doğrudan parçası olan aynı çoğunluk bireysel kurtuluş rüzgarına kapılıyor?

CAN SIKICI GERÇEKÇİLİK

Fisher, “kapitalist gerçekçilik” kavramıyla, kapitalizmin son büyük zaferinin (SSCB’nin dağılması) siyasal arenayı aşarak bilinç-düşünce dünyasında da tartışmasız bir üstünlük kurduğunu, kapitalizm dışı imgelemin bizzat kapitalizm eliyle mücrimleştirildiğini tartışır.[2] Öyle ki, neoliberalizmin ideolojik taarruzu, Fisher’ın altını çizdiği gibi “Dünyanın sonunu düşünmenin kapitalizmin sonunu düşünmekten” daha kolay hale gelmesiyle belirir. Alternatifi tahayyül etmenin, var olanı aşmayı düşlemenin imkansız kılındığı, dünyadaki felaketlere rağmen kapitalizm sonrasının ufukta görünmediği can sıkıcı bir gerçekçiliktir bu. Kapitalist gerçekçiliğin bu seçeneksiz gösterisi, sahte ihtiyaçların gerçek dünyası, bu bağlamda; insanlığın sorunlarını çözümlere kavuşturabilmesi için toplumsal düzenin el birliğiyle altüst edilmesini değil bireysel kurtuluş arayışlarını koşullamaya daha uygundur. Bireysel kurtuluşun kapitalist gerçekçilik ile bu bir aradalığının büyük dayanağı, kapitalist sınırları ihlal eden sahici bir projenin icra edilememesidir.

Küresel kapitalizm, uzunca bir süredir (’90 sonrası, kapitalizmin tek “gerçekçi” seçenek olarak ilanından beri) ezilen sınıfları ve onların genç kuşaklarını kendi hayatlarının sorumluluklarını almalarına yönlendirmekte ustalaşmıştır. Öyle ki başarısızlığın, yaşamsal ihtiyaçlara erişememenin suçu bireyin kendisinde olduğu gibi başarı, kalabalıklar içindeki bireysellik, kötü giden toplumun iyi giden bireyleri olmak da öznel-iradi eylemdedir. İşler iyi gitmiyor mu? Muhtemelen sorunlu olan olanaklar değil bizzat bu olanakları değerlendiremeyen sizsinizdir. Bireye yüklenen bu sorumluluk, böylece bireysel kurtuluş paradigmasına zemin hazırlıyor. CV enflasyonu, sertifika kuyrukları, girişimcilik seminerleri, kişisel gelişimci yayın dalgası, “kendini geliştir” komutunu farklı tonlarla satan TEDx aktivistleri, kapitalistler dışında kimseye faydası olmayacak devasa bir bireysel kurtuluş piyasası... Dışında mı kaldınız? Sakın radikal çözümlere yönelmeyin, Hegel’in bilinç hallerinden “Güzel Ruh”[3] tam da size göre; hoşnutsuzluk ve tarafsızlığın serin suları…

Böylece, bireyselleşme mefhumu kapitalizmin çok yönlü saldırılarıyla ilhak edilir. Öyleyse onu, ilhaktan kurtarmalı ve şunu sormalıyız; “bireyselleşme”, onu hak edenler varken neden neoliberalizmin güdümündedir?

BİREYSELLEŞME AMA NASIL?

Bireyselleşme; insanın kendisini gerçekleştirmesi, potansiyelini açığa çıkarması, yetenek ve ihtiyaçlarını özgürce geliştirebilmesidir. Yani insanın kendisine, üretici etkinliğine dönebilmesinin koşulu olarak bireyselleşme bu bağlamda neoliberal girişimciliğin kürsülerine kaptırılmayacak kadar önemlidir. Toplumsallaşmanın ve kurtuluşun içsel hedefi olarak bireyselleşme, politik bir müdahaleye (ve mücadeleye) açık bir süreç olarak anlaşılmalıdır.

Çalışma düzeniyle bireyi sınırlayan, koşullayan, fiziksel/zihinsel yıkıma uğratan bir düzende bireysel gelişimin yönünün tayin edilmesi mümkün değildir. Bireysel kurtuluşun ürünleri, bu anlamda bireyselleşmenin değil, kuşatılmanın, yalıtılmanın ürünleridir. İhtiyaç, arzu nesnelerinin, hayali kurulanların muhasebesi kritiktir. Fisher’ın belirttiği gibi, “Katı olan her şeyin PR’da (halkla ilişkilerde) eridiği”, bütün ihtiyaçların piyasa mekanizmalarına sıkıştığı ortamda sahici bir bireyselleşmeden bahsetmek imkansızdır. Talih size gülmüş, daha olanaklı bir sosyal statü kazanmış olabilirsiniz; ancak kimin hayatını, hangi ihtiyaçlarla yaşadığınız önemlidir. Kapitalist çalışma düzeninde bireyselleşme, her bir bireyin yaşamına, üretici etkinliğine, varlığına yabancılaşması, sürekli yıkım/yeniden-yıkım süreci yani bireyselliğin derdest edilmesidir, bireyselleşmenin değil tecrit edilmenin yolu döşenir. Öyleyse kapitalizmin bütün sorumlulukları bireye yıktığı koşullarda pası gole çevirmek de bir seçenektir; yaşamlarımız, ideallerimiz ve bireyselleşme olanaklarımız için sorumluluk almak. Çünkü birey olmak, varolan bütünden kopmak/ayrışmak ya da onun tanıdığı sınırlarda bir çeşit illüzyonun nesnesi olmak değildir. Tersine, parçası olunacak bir bütün, bütünselliğin gerçekliği şarttır. Somut bütünün (neoliberal kapitalizmin), kötülük kaynağının karşısında sahici bir bütünün, eleştirel pratiğin öznesi olmak, sahte ihtiyaç ve kof arzuların dünyasını yıkacak gerçek hareketin parçası olmak, bireyselleşmenin koşuludur. Bireysel kurtuluşun yolu, toplumsal kurtuluş konseptinde aranmalıdır.

[1] Ollman, Bertell (2018), Diyalektik Soruşturmalar, Çev. Cenk Saraçoğlu, Yordam Kitap, İstanbul, sf. 120
[2] Fisher, Mark (2010), Kapitalist Gerçekçilik, Çev. Gül Çağalı Güven, Habitus Kitap, İstanbul
[3] Hegel, G.W.F. (1986), Tinin Görüngübilimi, Çev. Aziz Yardımlı, İdea Yayınları, İstanbul, sf. 400-405

ÖNCEKİ HABER

Sosyal güvenlik, ücret ve işçi sağlığı

SONRAKİ HABER

Kripto para: Talih kimden yana?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa