Derinden gelen öfke...
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, 12 Aralık'ta gerçekleştirecekleri miting öncesi izlenimlerini aktardı
DİSK, Türk-İş ve Hak-İş Ege Bölge Temsilcilikleri ortak açıklama yaptı | Fotoğraf: Evrensel
Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı
Esenyurt-Kıraç-Hadımköy işçi duraklarında emekçileri DİSK’in yarın yapacağı mitinge çağırırken herkeste bir öfke ve tepki olduğu göze çarpıyor. İşçiler öfkelerini açığa vurmaktan çekinmiyor. İktidarı savunanlarla karşılaşmıyoruz ya da sesleri çıkmıyor. Ne dış güçler ne ülkeyi çekemeyenler, ne de bizi kıskananlar gündem oluyor. Gündem zamlar, geçim derdi, asgari ücret, bizi soyup soğana çeviren vergiler...
İşçilerin gözü kulağı belirlenecek asgari ücrette. Genel kanı ise iktidarın asgari ücreti fazla artırmayacağı yönünde. “Fazla vermezler. Verseler bile şu ana kadar gelen zamlar, yapılacak artışı alıp götürür” diyorlar. DİSK’in asgari ücretin en az 5 bin 200 net olması önerisine az diyenler de çıkıyor. Ama “Zaten vermezler” eğilimi daha ağır basıyor. Asgari ücret konusundaki tutumlarından, tepkisizliklerinden dolayı Türk-İş ve Hak-İş’e fazlasıyla eleştiri var. “40-50 bin lira maaş alanlar bizim nasıl yaşadığımızı bilmiyorlar. Asgari ücretle geçinmenin ne olduğunu bilmiyorlar. Çarşıyı, pazarı, kasabı bilmiyorlar. Kalkıp bizim yerimize asgari ücret belirliyorlar. Günlük 7.5 saat çalışan işçi sayısı çok az. Çalışma süreleri 12 saati buluyor. Fazla mesailer ile birlikte yine de açlık sınırında bir ücret alıyoruz” diyorlar.
"ÇOCUKLARIN YÜZÜNE BAKAMIYORUM"
Vergi dilimleri en çok tartışılan konuların başında geliyor. Vergideki adaletsizliği dile getirenlerin oranı yüzde 80’e dayanıyor. “Hem aldığımıza vergi veriyoruz hem maaşımızdan vergi veriyoruz. Bu adalet değil, resmen soyuluyoruz...” Dağıttığımız bildirileri alan her işçi mutlaka bir eleştiri getiriyor. “Bütün partiler aynı”dan tutalım, “gelecek olanların daha beter olacağına” kadar farklı söylemler... İktidar ne söylerse söylesin artık aşağıda tutmuyor. Yollar, köprüler, havaalanları, tüneller, şehir hastaneleri hava cıva olmuş. Geçim derdi, yoksulluk ve gelecek kaygısı birinci sıraya oturmuş: “Yahu benim karnım doymuyor, çocukların yüzüne bakamıyorum, et alamıyorum, her şeyin ucuzunu seçip alıyoruz, doğal gazı açmaya korkuyorum. Yediğimizden, içtiğimizden tasarruf ediyoruz, böyle bir hayat olmaz...”
Yüzlerindeki öfkeyi ve kızgınlığı görüyoruz. Ama bu henüz arayış içinde olan ve ileri bir örgütlülüğe yönelen durumda değil. İçlerinde örgütlenmek gerektiğini, tepki göstermek gerektiğini söyleyenler olmakla beraber, bunun genel bir eğilim olmadığı gözleniyor. Hâlâ yanındaki arkadaşına güvensizlik, yalnızlık, “Kimle örgütleneceğiz” duygusu hakim. Bir yanı nasıl örgütleneceğini bilmemek, bir yanı içinde bulunulan istikrarsız sürecin yaşattığı duygular... Asgari ücret belirlendikten sonra bu eğilim değişebilir, örgütlenme arayışı gelişebilir.
12 ARALIK’TA KARTAL MEYDANI’NDAYIZ
Duraklarda bildiri verdiğimiz işçilerin arasında bizden fazla bildiri alarak servislerde ve fabrikada dağıtacaklarını söyleyenler oluyor. “Mitinge geleceğiz” diyenlerin oranı düne göre daha fazla. “Orada olacağım, olacağız, nasıl geleceğiz, otobüsler nereden kalkıyor” gibi söylemler ve sorular yine fazlaca.
Duraklarda çokça liseli gençle de sohbet ettik. Çok politik bir kuşak geliyor sanırım. Birçok şeyin farkındalar. Ellerimizden bildirileri alıp okula götürenler, yanımızda durup bekleyenler, heyecanla bizi seyreden liseli gençler oldukça fazla. İki liseli okula geç kalma pahasına dağıtımın sonuna kadar yanımızda kaldılar...
Bir benzin istasyonunda çalışan pompa görevlisine fiyatları gösteren tabelayı işaret ederek ne olacak diye sorunca, yakıt alan her aracın sürücüsünün mutlaka söylendiğini ve ağır konuştuğunu söylüyor. “Böyle giderse yeni yıla daha ağır koşullarda girilir. Bu hükümet fazla ayakta kalamaz” diyor. Kalsa bile artık bu halkın hükümeti değil, kendi çalar kendi oynar.
Zamların, fahiş fiyatların, düşük ücretlerin, ağır çalışma koşullarının faturası kesin olacak. Bu fatura ağır mı, hafif mi olacak meselesi ise emek ve demokrasi güçlerinin tutumuna bağlı. Artık yeter demek için 12 Aralık saat 14.00’te Kartal Meydanı’ndayız. Fabrikalardan, hizmet alanlarından, okullardan, emekçi semtlerinden, komşumuzla, eşimizle, çocuğumuzla, sevgilimizle, babamızla, annemizle, amcamızla, dayımızla, teyzemizle, halamızla, abimizle, ablamızla beraber mitinge...