Erdal Eren’in 17 yıllık mirası
İsmail Afacan, idam edilişinin 41. yılında Erdal Eren'in tarihsel mirasını yazdı.
Görsel: İsmail Cem Özkan
İsmail AFACAN
Türkiye devrimci hareketinin simge isimlerinden Erdal Eren… 12 Eylül faşizmine karşı direnişi hâlâ hafızalarda. İdamının üzerinden kırk bir yıl geçmesine rağmen Erdal Eren’i bugüne taşıyan, Türkiye gençliğine yol gösteren özellikleri nelerdir? Bunu sadece 17 yaşına bağlamak Erdal Eren’in devrimci mücadelesine yapılan haksızlıktır. Bu sorunun yanıtlarını devrimci pratiğinde, yazdığı mektuplarda, savunmasında ve yoldaşlarının anlatımlarında bulabiliriz. Erdal Eren’in 17 yıllık mücadelesinin satırbaşlarını şöyle sıralayabiliriz:
1-ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Erdal Eren 1970’lerin ikinci yarısında Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiyken mücadeleye atıldı. İşçi grevlerinin, halk direnişlerinin, gençlik mücadelesinin yükseldiği bir dönemde safını seçti. Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin partisiz olamayacağını bilenlerdendi. Aydın Çubukçu’nun Erdal Eren ve Deniz Gezmiş’i kıyasladığı şu sözler oldukça önemli: “Erdal, Deniz’i daha ileriye taşımış, Deniz’den daha ileride bir yerde dövüşmüştür. Farkı şuydu, Deniz’in partisi yoktu. Deniz güçlü bir devrim partisini de hedefleyerek dövüşüyordu ama partisi yoktu. Erdal’ın partisi vardı. Ve bunun için ondan daha ileride bir yerde kavga veriyordu.”
2-DEVRİMCİ PRATİK
Erdal Eren Ankara Ortaöğrenimliler Derneğinde (ANOD), yöneticilik yaptı. Bu süreçte birçok görev üstlendi. Devrimci düşüncesini devrimci bir pratikle birleştirdi. Yoldaşı Selma Gürkan’ın şu sözlerine kulak verelim: “Nasıl titiz ve disiplinli bir devrimci genç olduğuna Maraş Katliamı’nı protesto boykotlarında, Milliyetçi Cephe hükümetinin baskılarına ve sıkıyönetim uygularına karşı örgütlenen boykot, forum, yürüyüş gibi eylemlerin örgütlenmesinde bizzat tanık olmuştuk.” Hareketin içinde boy vermiş, sorumluluk almaktan kaçınmamış bir devrimciydi Erdal Eren.
3-YOLDAŞLIK
ODTÜ Öğrencisi Sinan Suner’in katledilmesini protesto edenler arasında Erdal Eren de vardı. 2 Şubat 1980’de Ayrancı Hoşdere Caddesi’ndeki protesto eyleminde Er Zekeriya Önge’yi Erdal Eren’in vurduğu iddia edildi. Mamak Askeri Cezaevine ağır işkencelere maruz kaldı. 13 Aralık 1980’de idam edildi. Erdal Eren’in idamını protesto edenler arasında Ercan Koca da vardı. 16 Aralık 1980’de polislerin işkencesinde öldürüldü. Bu üç yiğidin hikayesi yoldaşlık ilişkisini göstermesi bakımından oldukça sarsıcı. Devrim mücadelesinin olmazsa olmazlarından; yoldaşının düştüğü yerden bayrağı devralmak ve geleceğe taşımak. Onlar bunun en güzel örneklerinden birini tarihe kazıdı.
4-DEVRİME OLAN İNANÇ
Erdal Eren, 12 Eylül faşizmine boyun eğmedi ve davasından pişmanlık duymadı. Korkusuzca celladının üstüne yürüdü. Zorbalık karşısında gücünü sosyalizme olan inancından aldı. Yazdığı mektuptaki şu ifadeler bunun göstergesi: “Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir.”
5- YAŞAMI SAVUNMAK
Yukarıdaki ifadelerden anlaşılacağı üzere Erdal Eren, idam edileceğini biliyordu. Bunu bir kurtuluş olarak görmüyordu ya da ölüm yüceltisi yapmıyordu ve yaşamı savunmanın önemini vurguluyordu mektubunda: “Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir.” Her koşulda direnmek, düşmana karşı bir nefes daha fazla almak önemliydi.
6-FAŞİZMİ YARGILAMAK
Erdal Eren, devrimci mücadelesinden aldığı güçle 12 Eylül faşizminin karşısında büyüdü. Savunmasındaki şu sözlerle faşizmi yargıladı: “Bugün beni ve devrimcileri yargılayabilir, ölüm cezası verebilirsiniz. Fakat bu ilelebet sürmeyecektir. Bir gün halk mutlaka iktidar olacak ve eski düzeni yargılayacaktır. İşte o zaman doğru karar verilecektir.”
***
Erdal Eren’in 17 yıllık mücadelesi, 17 yıllık yaşamından fazlasıdır. Deniz Gezmişlerden devraldığı mücadele bayrağını daha ileriye taşıdı ve kendinden sonraki kuşaklara devretti. Onun 17 yıllık mirası devrim ve sosyalizm mücadelesine ışık olmaya devam ediyor.