12 Aralık 2021 16:26

Gururlu, güzel bir gün izlenimi: 12 Aralık Mitingi

Ayşen Şahin, DİSK'in çağrısıyla bugün düzenlenen mitinge ilişkin izlenimlerini yazdı: Hani 1 Mayıslar düğün gibi geçer, özlenen dostlarla karşılaşılır, kucaklaşılır. Öyleydi işte caddeler.

Fotoğraf: Eren Ergine

Paylaş

Ayşen ŞAHİN

DİSK’in çağrısıyla gerçekleşen 12 Aralık mitingine “Geçinemiyoruz” diyen binlerce işçi, emekçi katıldı.

Miting bittiğinde içimde hâlâ davullar çalıyordu. 

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile konuştuk, heyecanım sesime yansıyordu, anlattıkça anlatasım geliyordu, sevincimi tutamıyordum, dilimden uçuyordu.

“Yaz” dedi, “Sıcağı sıcağına yaz bunları.”

Pazar yazımı çoktan yazmıştım, zaten mitinge çağrı amacı taşıyordu ama içim çağıldıyor, tutmak ne mümkün kendini, kalemi.

Erkenden yola düştüm sabah. Trafiğe takılmayışım biraz tedirgin etti. İnsan kendisi mitinge giderken sanıyor ki tüm şehir de onunla birlikte geliyor. Buralarda konvoylar olmalıydı diyordum kendime, otobüsler olmalıydı art arda. Hava yağmurlu diye katılım az mı olacaktı yoksa? 

Saat 12.00 civarı Kartal Meydanı’ndaydım.

‘Güzel günler göreceğiz’ parçası alanda yankılanıyordu, sahne önünde DİSK’in kızıl önlüğünü giymiş yüz kadar görevli dışında henüz alan boştu. Hava kapalıydı, soğuktu, yağmur serpiştiriyordu. Hava tahminleri birazdan sağanak bastıracak diyordu. Görecek miydik güneşli güzel günleri gerçekten?

Peşinden “Bi’ şey yapmalı!” çalmaya başladı.

Bir çay içeyim dedim, duramadım yerimde. Nerede bu kortejler?

Buluşma noktasına gidip bakayım istedim, kortejlerle birlikte yürürüm hem biraz. Marmaray başak durağına doğru ilerledim, 500-600 metre ilerlemiştim ki uzaktan gördüm binlerce kırmızı bayrağı, pankartları, sesler duyulmaya başlamıştı: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

O sahneyi görünce sakin sakin yürüyemiyor insan bilirsiniz, koşar buldum kendimi kortejlere doğru.

Pandemi bir yandan, baskılar bir yandan derken ne çok özlemişiz o 1 Mayısların havasını.

Tam da o vardı işte, çocuklarını omuzlarına almış babalar, el ele çiftler, dört nesil birlikte gelenler, uzun zamandır asık olan yüzlere yerleşmiş kocaman gülümsemeler.

Hani 1 Mayıslar düğün gibi geçer, özlenen dostlarla karşılaşılır, kucaklaşılır. Öyleydi işte caddeler.

Koca alanın aynı anda her yerinde birden olmak ister ya insan, nereye gitsen aklın diğerinde kalır.

Koşuyordum bir kortejlere bir alana hiçbir dakikasını kaçırmak istemediğimden.

Alana önce DİSK pankartı girdi, sonra DİSK’e bağlı sendikalar. Saat 14.00’e gelirken meydan dolmuştu ve daha siyasi partiler, devrimci gruplar daha alana girememişti bile.

Genel başkanı kadın olan bir konfederasyondan tam da bu beklenirdi: “Kadınlar vardır, kadınlar her yerde” parçası duyuldu sahneden. Bir emek mitinginde ilk kez denk geldim ve çok sevindim.

Kadınlar vardı yanımda yöremde, öyle kendisine uzatılan eli havada bırakan kadınlar değil, yoldaşlarıyla kucaklaşan emekçi kadınlar, her yaştan.

İlkay Akkaya çıktı sahneye, ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’i söylerken alanda hiçbir şey sabit değildi artık.

İnsanca yaşama dahil dediğimiz şeylerden umut, neşe, coşku, müzik, dans...

Tam önümdeki Emekli-Sen pankartının arkasında emekliler zıplıyordu, yanımda omuzlarında çocuklarıyla babalar, kol kola girmiş kadınlar, gökkuşağı renkli bir şemsiye fır dönüyordu renklerini saçarak.

Tüm ezilenlerin birleştiği anlar bunlar.

Sahneden hepimizin ezbere bildiği şarkılar yükseldikçe coşku da artıyordu. Bu hak mücadelesini ezbere biliyorduk, gücümüzü hatırlamak iyi geliyordu hepimize.

Elinde mikrofon, boynunda kamera, basın emekçileri halay çekiyordu. Onların da hakkı.

Konserden sonra kürsüden bir anons geldi, bayraklar, flamalar indirildi, sol yumruklar kalktı havaya, hep bir ağızdan “Köleliğe karşı omuz omuza” sloganı haykırdı kitle.

Tüyleri diken diken ediyor onca yumruğu birlikte havada kararlı ve dimdik görmek.

Zira, “Genel grev genel direniş” sadece bir slogandan ibaret değil, üretimden gelen gücün dudak uçuklatan bir ihtarıdır da.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu çıktı en son kürsüye.

Öyle güzel ki koca meydanı dolduran o sesin bir kadın sesi olması. 

Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz. Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz. Hakkımızı alana kadar da mücadele edeceğiz. Ama bu yetmez, biz emeğin Türkiye'sini kuracağız. Hep birlikte omuz omuza kuracağız.

Sesimizi, soluğumuzu, gücümüzü hep birlikte birleştirerek kuracağız. Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu emeğin Türkiye'sini birlikte kuracağız.

Büyük usta şairin söylediği gibi inanıyoruz ve biliyoruz ki sevgili kardeşlerim, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet.

Emeğimize sahip çıkacağız, geleceğimize sahip çıkacağız, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacağız.

Bu ülkenin gerçek sahipleri biziz.

Bu ülkenin bütün değerlerini biz üretiyoruz; işçiler olarak, kadınlar olarak, gençler olarak. Ürettiğimize sahip çıkacağız.

Omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun kardeşlerim, hepimize kolay gelsin.”

Alan “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganı ile yıkıldı.

Miting dağılırken ben dahil hepimiz onca yorgunluğa rağmen dans eden adımlarla yürüyorduk.

Umudun ve cana gelmiş direnişin durdurulamayan ritmidir bu.

Herkes alanı terk ettiği an indirdi sağanak. Meteorolojiye inat, bekledi mitingin bitimini gök.

O zaman bir kez daha inandım: hava döndü işçiden işçiden esiyor yel.

Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.

Zafer dokunabileceğimiz kadar yakın.

Bize kalan bugünkü gibi kızılları kuşanıp yan yana ayrılmadan durabilmek, omuz omuza direnmek.

Bugün miting yorgunluğundan değil, iç huzurundan rahat uyurum, bunca yıldır uykularımızı kaçıranların uykusunu kaçırmış olmanın hazzını yaşayarak.

Bu daha başlangıç...

ÖNCEKİ HABER

President Erdoğan said "it is a threat"; then ‘street interviewers' houses were raided

SONRAKİ HABER

Uğur ve Özak Tekstil işçilerinden DİSK Tekstil'e: Neden bize sahip çıkmıyorsunuz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa