Gülten Akın’la Şiirden Bir Ülke Bahçesi’nde
Aslı Uluşahin, Bursa Nilüfer'de Gülten Akın'a adanan “Şiirden Bir Ülke Bahçesi” sempozyumuna dair izlenimlerini yazdı.
Aslı ULUŞAHİN
2021 yılı Gülten Akın’ın rüzgârıyla ferahladı. Bursa Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğünce bu yıl Gülten Akın’a adanmıştı. Şair Asuman Susam’ın özenli direktörlüğünde şiirinden ve yaşamından hareketle bir dizi etkinlik düzenlendi.
Gülten Akın öğretmendi, okullarda; avukattı, baroda; İnsan Hakları Derneğinin kurucularındandı, derneklerde sendikalarda; kadınları anlattı, fabrikada işçi kadınlarla; yolu hapishane avlularından geçmişti, Bursa Hapishanesinde şiirleri okundu, sesi seslere karıştı.
Etkinlikler, 10-11 Aralık tarihlerinde Nâzım Hikmet Kültür Evinde “Şiirden Bir Ülke Bahçesi” sempozyumuyla sona erdi.
Nilüfer Kütüphaneleri Müdürü Şafak Baba Pala, konuklarını “Sardunya” şiirinden dizilerle karşıladı:
Kimse durduramaz yağmurunu
Güneşini kimse kesemez
“İnatla çıkarılacak seslere gereksinimiz var bugünlerde” dedi Pala: “Derinden ince ince başlayıp çoğalabilir seslerimiz. Hak denebilir, eşitlik, adalet ya da farklıyız ama eşitiz denebilir.”
"ANNELER OLMASA KİM KİMİ SEVERDİ"
Gülten Akın’ın kızları Can Cankoçak, Deniz Cankoçak, Onur Cankoçak ve Aksu Bora Bursa’daydı. Ailesi adına Onur Cankoçak söz aldı, konuşmasını Akın’ın Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’ye seslendiği “Anneler İlahisi” şiirinin “Anneler olmasa kim kimi severdi” dizesine yasladı:
Anneler olmasa kim kimi severdi
Saklı tutun o insanı insana bağlayan güvenci,
Yollar boyu eskitilmiş alanlarda
Solgun bir bedeni gezdirmedin Metin’in annesi
“Anneler nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan kişiler. Ben çocukken, annemin yazması benim için okunaksız bir tarafının olması demekti. Annemin okunaksızlığını, erken yaşta, sadakatle kabul ettim... Zamanla benim için daha çok, büyük bir armağan anlamında oldu, annemin şiirleri… Büyük armağanı burada devam ediyor.”
Açılış konuşmasını Murathan Mungan yaptı. Mungan, “Gülten Akın şiirini dört yönden kuşatmak gibi bir iddiası” olmadığını söylese de sempozyumun bütün başlıklarını kapsamak istercesine uzadı konuşması. Dikkat çektiği konulardan biri Akın’ın el kelimesini sıklıkla kullanmasıydı:
“Yalnız ev işlerine, dikişe nakışa, silmeye süpürmeye görevlendirilmiş eller bu şiirlerde evlerin hayata açılan kapısını zorlamaktadır.”
ÜRKÜTTÜĞÜNÜZ SERÇELER
Katılan akademisyenlerin, edebiyatçıların adlarını, anlattıklarını sıralamak olanaksız ve halihazırda sunumları içeren bir sempozyum kitapçığı mevcut. İki sunumla yetinelim:
Boğaziçi Üniversitesi’nden Olcay Akyıldız “Gülten Akın’ın Şiiri İkinci Yeni’ye Ne Kattı?” başlıklı sunumunda, İkinci Yeni’den etkilendiği söylenen Akın’ın bu akıma katkısını, ilk önce, kadın yazarlara neden kadın yazar dediğimizi saptayarak açıkladı:
“Patriarkal düzende kadın demek zorundayız… Gülten Akın’a kadar antolojilerde, kanon içinde kadın şair görmüyoruz. Nasıl bir dünyanın içinde var olduğunu düşünmek önemli.”
“‘O camlardı mavi atlarını gökyüzünün / Ürkütüp kaçıran dal uçlarına / O atlardı en güzel yerlerinde / -sağrılarında yelelerinde- sabahı getiren’ dizelerini İkinci Yeni’nin şiir evreninden, ‘Eski Karanfil’ şiirini Edip Cansever’in ‘Yerçekimli Karanfil’ şiirinden ayrı düşünmek neredeyse imkansız.”
İkinci sunum, Sabancı Üniversitesinden Deniz Gündoğan İbrişim’in. “Arasında: Gülten Akın’ın Yazı Evreninde Eko-kozmopotik Tahayyüller ve İmkanlar” başlıklı sunumunda İbrişim, “Rüzgâr Saati” şiirine değindi:
Adam senin böyle ilk gündüzden
Sulayıp biçtiğin çayır çimen
Üç güne kalmaz tazelenir
Adam senin böyle kuşluk vakti
Ürküttüğün serçeler -iş olsun-
Akşama kalmaz unutur
“Şair öznenin buradaki kırılganlığını hem kadının üzerine kalınca serilen sessizlik örtülerine hem de yeryüzünü, çayırları, tepeleri, mavilikleri tahakküm altına alan erkek egemen akla eko-kozmopolit duyarlılıklarla açılan bir sitem, hatta bir başkaldırı olarak okumayı öneriyorum.”
AKIN’IN SESİ KADINLARIN SESİNDE
Buluşmada şiir dinletisi de vardı: İlk gün oyuncu Jülide Kural, solist Günselin Seda Çetinkaya’nın eşliğinde, kimi zaman eliyle göğsünü döverek, kimi zaman sıkılı yumruğunu havaya kaldırarak dizelere can verdi. İkinci gün Bursalı kadınlar sahnedeydi. Bir kadın “Sesli Ağıt” şiirini okudu:
Kim attı bu tuzu çocuğumuzun sütüne
Sularımızı kim bulandırdı
Hey kim var orda?
Masal mı yaşıyoruz bu kaçıncı çağda
Elmamıza tarağımıza zehir
Nereden girmiş olabilir?
NECMİYE ALPAY’LA KAPANIŞ
Sempozyum Necmiye Alpay’ın konuşmasıyla tamamlandı. Alpay son sözü “gönül borcuyla” Gülten Akın’a bıraktı ve 2008’de Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki konuşmasını aktardı:
“Amacımız hayatın ve dünyanın değişimine katkıda bulunmak, diyor Gülten Akın. Ne kadar sade, net, değil mi? Benim gibi Marx dolaylarından geçmiş insanlar için, net bir çağrışım yapıyor. ‘Feuerbach Üzerine Tezler’de der ya Marx: ‘Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumlamaya çalıştı, halbuki şimdi değiştirmeye başlamamız lazım’… Burada aynı işleyişi, zihin durumunu görüyorum.”
Gülten Akın o konuşmanın devamında şunları söylüyordu:
“Dünyanın birçok yerinde insanlar bir bombayla, bir kimyasal silahla yok ediliyor, varsıl ülkelerle, yoksul ülkelerin arasındaki, ülkeler içindeki varsıl olanlarla, büyük yoksul çoğunluğun arasındaki açı büyüyor. Açlıklar, işsizlikler… Bunlar yetmiyor. Doğanın dengesi hızla bozuluyor. İklim değişiyor, nehirlerimiz, göllerimiz kuruyor, toprak çoraklaşıyor.
Savaşarak, birbirimizi yiyerek, yakıp yıkarak neyi kanıtlamak istiyoruz ki! Bir cezaevine çevrilen yerde mahpus da tutukludur, gardiyan da. Üstelik ölüm herkes için.”
Evrensel'i Takip Et