15 Aralık 2021 05:06
/
Güncelleme: 10:13

Stetoskop ve G(ö)rev

"Hastalıkların nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışan hekim, Navarro’nun deyimiyle “sağlık sorunlarının sosyo-ekonomik ve politik nedenlerini” ortadan kaldırmak için de mücadele vermeli midir?"

Stetoskop ve G(ö)rev

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Tarih boyunca hekimlerin misyonu, hastalık nedenlerini bulup onu ortadan kaldırarak, insanları sağlığına kavuşturmak ve sağlıklı kalmanın yollarını göstermek olmuştur. İlk çağlara kadar hastalık nedenleri, kötü ruhların vücudu ele geçirmesi veya tanrının hastalık vererek, günahı cezalandırılması olarak kabul edildiği için, tedaviler de kötü ruhun bedenden kovulması veya tanrılara adaklar sunarak, günahtan af dileyerek onların ikna edilmesiyle, iyileşmek olmuştur. Hipokrat kötü ruh, günaha verilen ceza ve tanrısal nedenlere itiraz etmiş, hastalıkların doğal nedenleri olduğunu söyleyerek, mistik tıbbın yerine akılcıl tıbbı koymuştur. Hastalıkların doğal nedenlerine karşı yaptığı hekimlik uygulamalarıyla, hastaları iyileştirmeye çalışmıştır.

Günümüz hekimi sağlık sorunların nedenlerini sadece biyolojik unsurlara mı bağlıyor? Hastalık demek, organ, doku, hücre, bakteri, virüs, hormon, enzim, biyokimyasal mekanizmalar veya genetik alt yapı mı demek? Yoksa hastalıklar, başkaca nedenlerin bir sonucu mu? Asistanlık yıllarımda Prof Dr Vicente Navarro’nun bir makalesini okuduğumda şapka çıkarmış, aydınlanmıştım. Yaşadıklarım, sadece Aristokratça bir takdir değil, çocukluğumdaki Kürt Hüseyin Amca’nın söylediği türden bir aydınlanmaydı: “İnanmazsınız ama denedim de gördüm. Yıllardır kafama taktığım şapkayı çıkarınca ne baş ağrısı kaldı ne uykusuzluk. Bütün ağrımın sebebi bu meretmiş. Peki niye? Şapkayı kafama takınca anladım ki beynim hava almıyor ve okşizen almayınca da baş ağrısı yapıyor, dahası kafam çalışmıyor. Vallahi ne unutkanlık kaldı ne de kafamın çalışmaması, hepsi bundanmış meğer!”

Peki ne demişti Prof Navarro: “Hekimler, sağlık sorunlarını, sadece bir tıbbi sorun olarak görme yönünde eğitim almışlardır. Oysa sağlık sorunlarını, ekonomik, sosyal ve politik bir sorun olarak görecek şekilde eğitilmeliler.” Bu çağdaş bakış açısı açıklayıcı olduğu kadar, aynı zamanda da yol gösterici. Sağlığın biyolojik belirleyicilerinden daha etkili olan, sosyo-ekonomik ve politik belirleyicileri: Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, gelir dağılımı, toplumsal yaşam koşullarımız, sağlık sistemimiz, iş ve sosyal güvence durumumuz, eğitim düzeyimiz, barınma ve çevresel koşullarımız, hepsi bize ömür biçiyor, hasta veya sağlıklı olmamızı belirliyor. Hekim, sadece hasta muayenesi ve tedavisinden mi sorumlu, yoksa bu bahsedilen kavramlara da kafa yormalı mı? Ya da tersten sorarsak? Hekimler veya geniş anlamda sağlık çalışanları değilse, kim kafa yormalı bu meselelere? Siyasetçiler denilebilir, tamam, peki onlar sağlık alanında yanlışlar yapıyorsa bu durumda hekim tutumu ne olacak? Hekim “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” ya da “Bana değmeyen yılan…” konforlu alanında, sistemin bir aracı olarak mı bulunacak? Yoksa yanlışları gündeme getirip, yönetenleri uyaracak mı? Hekimin sorumluluğu sadece hastasına bakım vermekle mi sınırlı? Yoksa toplumsal sorumluluğu, daha başka biçimde davranmasını gerektiriyor mu? Tarih boyunca hastalıkların nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışan hekim, Navarro’nun deyimiyle “sağlık sorunlarının sosyo-ekonomik ve politik nedenlerini” ortadan kaldırmak için de mücadele vermeli midir? Örneğin hekim belli mesleksel ve toplumsal sorunların çözümü için grev yapabilir mi? Yoksa grev yapmak, hekimlik meslek etiği ile bağdaşmaz mı?

Bütün bu soruların bireysel cevapları olabilir, ancak dünyada, hekimliğin ortak aklı ve vicdanını temsil eden Dünya Hekimler Birliği (DHB)’nin, her türlü etkiden uzak ve hekimlik değerlerini koruyan bildirgeleri yolumuzu aydınlatabilir. Geçmişte, Sırp kasabı, psikiyatrist Dr Radovan Karadziç’i, şiddetle kınayıp, bir an önce adalete hesap vermesi için yetkililerin uyarılmasından, Taliban’ın Afganistan’da kadın hekimleri meslekten men etmesini, reddederek, tüm ülkeleri harekete geçmeye çağırmasından tutun da, mülteciler, insan hakları, tele-tıp, genetik, ötanazi, insan kopyalanmasına kadar, hekimlik alanındaki bütün sorunları ele alan DHB’nin ortaya koyduğu görüşlerin, dünyada yaygın bir kabulü ve ağırlığı bulunmaktadır. Bütçesi, sadece hekim aidatlarından oluşan DHB, bağımsızlığını tartışmalı hale getirebilecek, bağış, hibe dahi kabul etmemektedir.

DHB’nin 2012 yılı Ekim ayında Tayland’da yaptığı genel kurulunda ele aldığı konulardan biri; hekim grevidir. Peki ne diyor DHB? Kısaca “HEKİMLER GREV YAPAR!” diyor.

Bu bildirgeye göre: “Hekimler, hasta bakımını da etkileyen, çalışma koşullarını doğrudan veya dolaylı olarak iyileştirmek için protesto eylemleri ve yaptırımlarda bulunabilir.” DHB hekimlerin sadece bireysel hastalara karşı sorumlu olmadığını, sağlık sisteminin nitelik ve erişilebilirliğini iyileştirme sorumlulukları da bulunduğunun altını çizmektedir. Hekimlerin mesleki yükümlülükleriyle birlikte, “çalışan” olarak da hakları bulunduğunu belirterek, bu durumun özellikle, “zarar vermeme ödevi” ile “çalışan hakları” arasında bir gerilime yol açtığını da ifade etmektedir.  Hekimler arasında ve kamuoyunda kafa karışıklığına yol açan ve DHB’nin de bahsettiği bu gerilim, grev karşıtı yöneticilerin en çok sığındıkları gerekçelerden biri olabilmektedir. Onlara göre “vicdanını tatile çıkarmış, kalpsiz hekimler, mesleki yükümlülüklerini çiğneyerek hastalarına ve topluma bilinçli olarak zarar veriyor.” Ancak DHB, acil ve ertelenemez hizmetlerin sürekliliğini sağlanması koşuluyla, hekimlerin grev yapabileceğini, gerekli iyileştirmelerin yapılması için gösteri, kampanya, müzakereler yoluyla baskı yapmaları gerektiğini ifade etmektedir. Yine her ülkedeki hekim meslek örgütlerinin, iktidarı uyarma, yanlışları dile getirme ve itiraz etme görevleri olduğunu açıkça belirtmiştir. Hekimlik meslek örgütünün, toplumsal ve mesleki konularda görüş bildirmesi, hekimlik değerlerini, hekimlerin hak ve refahını, halkın sağlığını korumak için çaba göstermesi onun asli görevidir.

DHB, Ekim 2019’da Gürcistan’daki genel kurulunda; hekimlerin etik yükümlülüklerinin hukuksal görevlerinin ötesinde olduğunu ve hekimin yasaya uymuş olmasının, her durumda etik açıdan uygun biçimde davranması anlamına gelmeyeceğini ifade etmiştir. Kısaca, yasa ile etik yükümlülükler çeliştiğinde, hekim, etik yükümlülüğü yönünde karar vermeli ve yasanın değişmesi için çaba göstermelidir denilmektedir.

Günümüzde yalın bir hekim-hasta ilişkisinden söz etmek mümkün değildir, sağlık sistemi, hekim hasta arasına bir “kara kedi” gibi girmiş ve temel belirleyici olmuştur. Hekim, tek başına hareket eden, bireysel kararlar veren eski pozisyonundan, kısmen yetkilerini de paylaştığı diğer sağlık çalışanlarıyla, ekip ruhuyla çalışması gereken ve sistemin parçası olan bir “çalışan” durumuna gelmiştir. “Solo hekimlikten, koro hekimliğe” İleri teknoloji, meslektaşlar, diğer sağlık çalışanları, yöneticiler, yasalar gibi unsurlar sağlık sisteminin birer parçası olarak, hekim-hasta ilişkisini kökten değiştirmiştir.

Sağlık alanında özellikle serbest piyasa dinamiklerinin hakim olmasıyla; dayanışma yerine rekabet, insanca koşullarda yaşamak için sabit ücret yerine, ağırlıklı olarak performansa dayalı ödeme, güvenceli istihdam yerine, sözleşmeli ve ucuza çalışma gibi özelleştirme uygulamaları, hekimleri ve tüm sağlık çalışanlarını olumsuz etkilemektedir. Sağlık çalışanlarının mutsuzluğu, mesleki tatmin ve motivasyonlarının düşmesi toplum sağlığını da olumsuz etkileyecek hale gelmiştir.  Bütün bu koşulların düzeltilmesi için çaba göstermek, hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının etik yükümlülüğü olarak kabul edilmelidir. Bu çabalar aynı zamanda toplumdaki her bireyin sağlık hakkının korunması ve eşitsizliklerin önlenmesi için de değerlidir.  

Bugün bütün renkler, beyaz. 86 milyonun canını emanet ettiği sağlık çalışanları, haklarını istiyor ve etik yükümlülükleri gereği, sağlık alanındaki yanlışlara “Hayır!” diyecekler.

Martin Luther King’in “kötülerin zulmünden çok, iyilerin sessizliğinden korkarım” sözlerinde işaret ettiği gibi;

Bugün iyilerin ses çıkarma, haykırma günü. Hadi G(ö)reve!

Evrensel'i Takip Et