Doğa tahribatının nedeni sömürü düzeni
Çıkarlarınızı gerçekleştirmek için talan ettiğiniz doğadan ve sağlıksız bir yaşama mahkûm ettiğiniz tüm canlıların üzerinden ellerinizi çekin!
![Doğa tahribatının nedeni sömürü düzeni](https://www.evrensel.net/upload/dosya/164239.jpg)
Görsel: Pngtree
Melisa GÖNEN
İzmir
Cormac Cullinan Vahşi Hukuk isimli kitabının “Kurmaca Varlıklar Çok Fazla Hak, Çok Az Sorumluluk Taşıyor” başlıklı bölümüne şu cümlelerle başlamaktadır: “21. yüzyıl dünyamızda, kurmaca, cismen var olmayan varlıklara yeryüzünü her yönüyle sömürecek ve yönetecek kadar çok büyük, dizginsiz güçler verilmiş durumdadır. Şirketler de diğer tüzel kişiler de, duygu, vicdan, değer ve ahlaktan, yeryüzü topluluğunun diğer üyeleri ile bir araya gelme kabiliyetinden yoksundur.” (Cullinan, 91)
Ülkemizdeki şirketler de sömürgeci zihniyetlerini ve sermayelerini besleyecek kanunlardan yararlanmayı kendi yararları uğruna kullanmaktan çekinmemektedir. Yeryüzünün “metalaştırılmış” cömertliğini sömürmekten geri durmadıkları, faaliyette bulundukları yerlerle ayrıldıkları yerin aynı kalamaması gerçeğiyle birlikte apaçık ortaya çıkmaktadır. Onların istilacı böcekler gibi tüket ve terk et modelleri, sömürecek “kaynak” bulamayacakları güne kadar devam etmeyi hedeflemektedir. Ancak biz, istilacı böceklerin talanından geriye kalanlarla yetinmeye mahkûm değiliz; bu doğa talanına ve insan sömürüsüne karşı birlikte ses yükselteceğiz.
Karşı karşıya kalacağımız gelecek, sömürü düzeninin var edeceği sorunların uzun dönem etkilerini yakından hissedeceğimiz gündür. Ancak, doğa talanını gerçekleştiren bir avuç insan geride bıraktıkları tahribatın uzun dönem etkilerini düşünmemektedir. Onları her koşulda koruyacak banknotlar, doğanın bütünlüğünü hiçe sayarak bir hak ihlali ile elde edilmiş olduğu için, haklarının ihlal edildiğini düşünen bir genç olarak yine Cormac Cullinan’dan şu alıntıyı yapmakta bir çekince görmüyorum: “Sebep oldukları sosyal ve çevresel yıkım, özellikle de küçük bir azınlığın yararını besledikleri düşünüldüğünde, vermeleri gereken faydaya değer mi? Eğer değmeyecekse, ne kadar büyük bir lobi gücüne sahip olurlarsa olsunlar, bir şey yapmamız gerekir.” (Cullinan, 95)
Neden mi? Çünkü binlerce yılda oluşan toprağın, binlerce canlıyı besleyen suyun bu ülkede bir “bedeli” var. Doğaya olan olduktan sonra imdada yetişen, faaliyetten men eden ama faaliyetten bir haber olan düzenin, bedelini parayla belirlediği bir doğa kavrayışı var. 18 Kasım’da Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde yaşanan maden faciasından sonra çinko ve kurşun cevher zenginleştirme faaliyeti gösteren işletmeye, çevreye verdiği kirlilik nedeniyle “en üst sınır” olan 12 milyon lira idari para cezası uygulandı ve işletme faaliyetinden men edildi.
ÖNLEMLER FACİALAR YAŞANMADAN ALINSIN
Çevreye vereceği kirlilik nedeniyle değil, verdiği kirlilik nedeniyle...Yine geç kalınan önlemler nedeniyle geri dönülmesi zor bir yola girdikten sonra geriye bakıp ağıt yakmak ne acı. Henüz geleceği beklerken, yaşamı terk etmek nasıl mümkün olabiliyor? Bizleri doğanın muhtaç olduğumuz halinden kopartacak projeleri gündeme getirmek bir cesaret değil elbette. Çünkü doğa, onun üzerindeki faaliyetlerimiz konusunda cesur davranmaya müsait olmayan bir kırılganlık dönemi yaşıyor. Herhangi bir tür için tehdit oluşturan ve sonuçlarının öngörülemediği projeler yapmamak konusunda kararlılığa ihtiyaç var. Yani, cesaretimizi değil kaybımızı konuşmanın vakti. Sağlığı tehdit altında olan canlıları, kirlenen suyu ve toprağı ve o toprakta yetişecek bitkileri; halkın karşı karşıya kaldığı haksızlıkları düşünmenin vakti.
Bu nedenle, Şebinkarahisar Yedikardeş Köyü Derneği’nin konuyla ilgili yaptığı açıklamada da görüleceği üzere facia sonrası gelişen tepkiler ve örülen mücadele sonrası emsal kararla şirkete men cezası verildiğini dikkate alarak; kanunların, şirketlerin yıkıcı faaliyetlerini vuku bulmadan önleyebilmesini talep ediyor ve derneğin yapmış olduğu basın açıklamasının haklılığını paylaşıyoruz:
“Memleketimiz Giresun ili, Şebinkarahisar ilçesi, Yedikardeş Köyümüzün hemen yakınında ve doğa harikası Çağlayan Şelalesi'nin hemen altında bulunan Nesko Madencilik AŞ'ye ait, maden işlemede kullanılan siyanürle oluşan zehirli atıkların depolandığı flotasyon tesislerinde dün gece, zehirli atıkların depolandığı havuzların tamamı patlamış ve depolanan tüm zehirli atıklar, tesisin hemen altında bulunan dereye kontrolsüz bir şekilde sel oluşturarak akmıştır. Bu atıkların tamamı derenin devamında bulunan Kılıçkaya Barajımıza karışmış durumdadır. Bu konuda geçmişten bugüne kadar yöre halkı, sivil toplum kuruluşları ve tüm çevre bilincine sahip olan duyarlı insanlarımız tarafından yapılan sözlü ve yazılı uyarılar, tüm yazılı başvuruların dikkate alınmaması sonucu bu çevre felaketine sebebiyet verilmiştir. Çevre Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine riayet etmeden yapılan kontrolsüz madencilik ve kontrolsüz cevher işleme ve kontrolsüz, bilinçsiz depolama sonucu bu felaketin geleceği açıkça ortada olduğu halde görevli, yetkili ve sorumlular gereğini yapmadıkları için bölgedeki tüm flora, fauna zarar görmüş ve topraklarımız, bitki örtümüz ve sularımız zehirlenmiştir.”
ELLERİNİZİ DOĞADAN ÇEKİN
Biz gençler olarak yaşanabilir bir ülke, zehirsiz su ve toprak talep etmekten vazgeçmiyoruz. Yaşanan bu facianın da gösterdiği gibi: Talancılara, yağmacılara karşı suyumuzu, toprağımızı, ormanlarımızı, kendi türümüzün olduğu gibi diğer canlıların da yaşam ve sağlık hakkını korumanın yolunun “mücadeleden ve birlik olmaktan” geçtiğini biliyoruz. Bu nedenle mücadele bilinciyle bir kez daha sesleniyoruz: Çıkarlarınızı gerçekleştirmek için talan ettiğiniz doğadan ve sağlıksız bir yaşama mahkûm ettiğiniz tüm canlıların üzerinden ellerinizi çekin!
Kaynak: Cullinan,C.,Vahşi Hukuk, Çev. M.Güneşdoğmuş,İstanbul,Ayrıntı Yayınları,2014
Evrensel'i Takip Et