Kocaeli'den Migros işçisi yazdı: Yılın başında yorgan ayaklarımızı kapatmıyordu, şimdi örtecek yorgan bulamıyoruz
"Her gün etiket değiştiriyoruz. Yemin ederim etiket değiştirirken gözlerim doluyor, bazen kimse görmeden arka reyonlarda etiket değiştiriyorsam tutamayıp kendimi ağlıyorum."
Fotoğraf: Freepik
Kocaeli'den Migros işçisi bir kadın
Zorlu yıllardan, günlerden geçiyoruz. Uyandığımızda, uyumaya çalıştığımızda kafamızın içi hep dolu, bedenimiz hep yorgun. Sosyal medyada önceden daha çok insan keyifli anlarını paylaşırken, bu sıralar herkes ekonomiyi, doları, gidişatı paylaşır oldu. Ben 9 yıldır Migros markette çalışıyorum. Migros deyince akla ilk gelen kurumsal, büyük bir şirket olması değil mi? Benim de aklıma gelenler bunlar ama kime göre kurumsal olduğu sorunu var. Biz çalışanlarına karşı kurumsal denilen güzellemenin bir karşılığını göremiyoruz. Kurumsal demek bana göre herkese hakkını veren, personeline iyi davranan yöneticiler yetiştiren, mobbing uygulamayan vs. şeyler demek. Ama bu saydıklarımızın hiçbirisi eğer ki Migros’ta çalışıyorsanız sizin için geçerli değil demektir. Yöneticiye yağcılık yaparsanız ancak rahat ediyorsunuz o da bir süre. Kurumsal denilen koca marketler zinciri pandemide ölesiye çalışan bizleri bir bisküviyle kandırdı. Sonra sesimizi gazeteniz duyurunca prim adı altında ödeme alabildik.
Ekonominin kötüye gitmesi, dolardaki artış, zamların sürekli artması derken şirket daralmaya gideceğini söyledi. Yeni eleman alınmıyor, çalışmaya devam eden bizler de tedirginiz işimizden olma korkusuyla. Ama biz bunu en çok baskı ve mobbingle yaşıyoruz. Nasıl mı? Her mağazanın bir hedefi var günlük, aylık hedefler. Ciroyu tutturamadın kabak senin başına patlıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde İzmit’te bir mağaza istenen hedefin sadece birkaç bin lira altında ciro yaptı diye çalışanlara verilmesi gereken 550 TL prim verilmedi. Bölge müdürleri ciro tutmayınca prim vermiyor. İnsanlar gelip alışveriş yapmıyorsa biz mi kolundan tutup getireceğiz, bilmiyorum.
Diğer yandan dedim ya 9 yıldır Migros’ta çalışıyorum ve kendimi bu kadar berbat hissettiğim bir dönem hatırlamıyorum. Her gün etiket değiştiriyoruz. Yemin ederim etiket değiştirirken gözlerim doluyor, bazen kimse görmeden arka reyonlarda etiket değiştiriyorsam tutamayıp kendimi ağlıyorum. Bizde sarı etiket indirim etiketidir. Öncesinde avuca sığmayan sarı etiketler basılır ve onları takardık; ama son zamanlarda neredeyse hiç sarı etiket basılmıyor, hep beyaz etiket takıyoruz. Fiyatlardaki ilk artışla biz karşılaşıyoruz. Müşteri haliyle ürünlerin markasına bakmıyor artık hangi ürün de indirim var diye soruyor, biz de yok deyince bize sinirlenenler oluyor. Ama bu işin sorumlusu ben değilim ki ben de aynı paradan alışveriş yapıyorum. Marketteki ürünlerden su alsak hemen kasadan geçiriyoruz. Çalışanlara bedava değil keşke olsa.
Şimdi asgari ücret görüşmeleri sona erdi. 4 bin 250 lira oldu. Migros’ta çalışıyorum ve şu an asgari ücretin bir tık üstünü alıyordum ve geçinemiyorum. Asgari ücretin 4 bin 250 lira olması neye yarar, Benim maaşım yine asgari ücret olacak. Geçen yılla bu yıl arasında bir iyileşme değil daha da kötüleşme olacak. Biz zaten zamlarla ezildik. Enflasyon rakamları gerçek değil. Her şey iki katı olmuşken 4 bin 250 TL değil 6 bin TL olsa da asgari ücret, bizler için çözüm olmayacak. Hayatın ucuzlaması lazım. Önceden kira fatura derdik, şimdi en korktuğumuz market alışverişi oldu. Asgari ücret insan gibi yaşamamamıza yetmiyor. Cumhurbaşkanına soruyorum; işçiler 4 bin 250 TL ile ezilmeyecek mi? Yılın başında yorgan ayaklarımızı kapatmıyordu, şimdi örtecek yorgan bulamıyoruz. Hepimizin bu zamlarla yaşanmaz demesi lazım ki yorganımızı geri alalım.