Geçmişten geleceğe: Erdal Eren
Erdal'ı yaşatmanın tek yolu bugün tek adam rejiminin gerici politikalarına karşı, hak ve özgürlüklerimizim gaspına karşı dayanışmayı büyütmek olacaktır.
Fotoğraf: Caner Gören/AA
Gökçefidan Türkmen
Tuzla
12 Eylül 1980. Faşizmin tüm nüveleri boy vermiş, kol geziyor sokaklarda: Baskılar, yasaklar, katliamlar, işkenceler, gözaltılar... Bir de kapkara sokakları aydınlatan sokak lambaları. Tüm gerici fikirlerin, baskıların, vahşi sömürü düzeninin ve onun çıkarlarını gözetenlerin karşısında bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesini yükseltenler var. Erdal da kuşkusuz onlardan biriydi. Karanlık rejimin sokaklarında, sokağı aydınlatma umudu hiç solmayan sokak lambalarından biri.
ERDAL’IN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ, MÜCADELEMİZE IŞIK TUTUYOR
Darbede akan ilk kanlardan biri Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Sinan Suner idi. Yoldaşları onun ölümünü yaşla, matemle karşılamadılar. Ölenler dövüşerek ölmüştü, vakitleri yoktu onların matemini tutmaya. Sokaklara çıktılar. Her geçen gün artarak büyüyen seslerini daha gür çıkarmak istediler. Erdal da yoldaşının düşünü kurduğu dünyayı kurma umuduyla, uğruna canını koyduğu mücadelesini yaşatma arzusuyla o gün sokakta olan binlerce gençten biriydi. Fakat sadece arkadaşını yaşatma amacıyla değil, mücadelesine olan mutlak umudu ve inancıyla oradaydı. Elbette çoğu genç gibi mevcut gidişattan mutsuzdu ama farklı bir yönü vardı; örgütlü mücadelesi. Ölüme bir soluk kala dahi dimdik durması da mahkemede dönemin büyükleri karşısında hiç takılmadan konuşmasını yapması da bu bilinç sayesindedir. Mevcut düzeni değiştirmek için elindeki tüm olanakları zorlaması bundandır.
BİZ NEREDEYSEK ERDAL DA ORADA, MÜCADELEMİZİN İÇİNDE
13 Aralık 1980. Bir genç fidan koparılıyor boynundan. 17 yıllık kısa ömrünü adadığı düşünden söküp alınıyor. Ama o korkusuzca yürüyor ölüme. Yalnız olmadığını biliyor çünkü. Arkasında yürüyecekler günbegün artacak, biliyor. Gençliğe, geleceğe güveniyor.
Bizler de Erdal Eren'i yalnızca çocuk yaşında idama götürüldüğü için değil faşist yönetimin tüm koşullarında verdiği özgürlük mücadelesini, demokrasi mücadelesini anlayıp, bize bıraktığı bayrağı daha da yükselterek anmalıyız. Biz neredeysek o da orada, mücadelemizin içinde. Erdal'ı yaşatmanın tek yolu bugün tek adam rejiminin gerici politikalarına karşı, hak ve özgürlüklerimizim gaspına karşı, gün geçtikçe cebimizde eriyen asgari ücrete, emekçilere sırtına yüklenen zamlara karşı, yıllarla birlikte artarak mecbur bırakıldığımız gelecek kaygısına karşı; bilimsel, demokratik eğitim talebimizi, insanca yaşayacak ücret talebimizi memleketin her köşesine götürerek dayanışmayı büyütmek olacaktır. Tıpkı onun yaşantısı boyunca yaptığı gibi.