19 Aralık 2021 22:44

Asgari ücrete vergi istisnası üzerine

“Sendikalar asgari ücrete değil tüm ücretlilere asgari ücret tutarında vergi istisnası getirilmesi talebini acil olarak güçlü biçimde savunmalıdır.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Tahir ŞİLKAN

“.../Ne zaman öğrendik direnmeyi/ Birbiri ardına toplanmayı /Yürümeyi.../ Osmanlı tarihi söyler/ Tersane grevi /Tramvay grevi... /Ya daha önce Piramit yontulurken/ Hangi kan karıştı harcına/ Hangi kan? ...” (Sennur Sezer)

TOPLU SÖZLEŞME HAKKINA VEDA!

Ülkemizde işçilerin sendika kurma hakkını elde etmesinin üstünden üç çeyrek yüzyıl geçti. Öncesini, Sennur Sezer başlıktaki “Hangi Kan” şiirinde anlatmış.

Geçmişte, toplu sözleşme ve grev hakkı dahi olmayan sendikalar bile tehlikeli bulunarak kapatılmış ve kurucuları tutuklanmıştı.

İşçilerin örgütlenme ve hak alma mücadelesi sonucunda 1963’te geçilen toplu sözleşmeli-grevli sendika düzeni 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle yok denecek düzeye düşürüldü. Sendikalı işçi sayısı hızla azalırken, toplu sözleşmelerin yerini Yüksek Hakem Kurulu kararları almaya başladı. Öyle ki; toplu sözleşmelerin büyük çoğunluğu işçilere asgari ücretin biraz üstünde ücret verilerek imzalandı.

***

İşçi sendikalarının araştırmalarına göre ülkemizde işçilerin yarıdan fazlası asgari ücret ya da daha az ücretle çalıştırılıyor. Kayıt dışı işçi çalıştırılması yaygın bir biçimde devam ediyor ve bu işçilere asgari ücretin altında bir ücret veriliyor.

Ülkemizde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ve Uluslararası Çalışma Örgütünün sözleşmelerine uygun olmayan bir asgari ücret düzeni var. Türkiye’de işçi ailelerini hesaba katmadan yalnız işçinin gereksinimleri ve geçimi esas alınarak bir asgari ücret tespit ediliyor.

Asgari ücretin en büyük “toplu sözleşme” olması, tüm ülke halkının merak ettiği bir olgu olmasına neden olmuş durumda.

***

ASGARİ ÜCRETE VERGİ İSTİSNASI

İşçiler asgari ücretin uygulamaya girdiği ilk günden bu yana gelir vergisinden muaf olmasını ve işçi ücretlerinin vergi tarifesinin yüzde 5’ten başlamasını talep etmişlerdir.

Hayat pahalılığının dayanılmaz noktaya geldiği ülkemizde; işçi örgütlerinin 75-80 yıldır seslendirdiği asgari ücretten vergi alınmaması talebinin kabul edildiğinin açıklanması hiç şüphesiz olumlu bir gelişmedir.

2022 yılında uygulanacak asgari ücretin net 4 bin 253 TL olacağı açıklandıktan sonra, Meclise asgari ücretin üzerinden vergi alınmamasına ilişkin yasa tasarısı sunulmuş bulunuyor.

Tasarıya göre; Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca ücret istisnasından yararlanmak için; a-Asgari ücretle çalışan hizmet erbabı olması, b-Hizmet erbabının ücret ve ücret sayılan ödemeleri toplamının aylık brüt asgari ücret tutarını aşmaması şarttır.

Dolayısıyla tüm çalışanlara asgari ücret tutarında bir vergi istisnası getirmeyen yalnız asgari ücretle çalışanlara tanınan bir vergi istisnası düzenlemesi var.

HANGİ SONUÇLARA YOL AÇAR?

Öncelikle işverenlerin yeni işe alacağı tüm işçilerle asgari ücret sözleşmesi yapmaları sonucunu doğuracaktır. Tasarının 2. maddesinin parantez içi hükmü olan “...Asgari ücret üzerinde ücret aldığı halde istisnadan yararlanıldığının tespiti halinde, istisna nedeniyle ödenmeyen vergiler vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle gecikme faiziyle birlikte işverenden tahsil olunur” düzenlemesinin olması işverenleri iş sözleşmelerini asgari ücret üzerinden yapmaya zorlayacaktır!

Tasarının 3. maddesindeki;  “...Asgari ücret üzerinde ücret almakla birlikte net ücretleri, asgari ücretliye ödenen net ücretin altında kalanlara bu tutar ile asgari ücretin net tutarı arasındaki fark ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilerek ödenir...” düzenlemesi, sendikaların imzaladığı toplu sözleşmelerin büyük çoğunluğunu fiilen ortadan kaldıracaktır. Tasarıyı hazırlayanlar, bunu öngördüklerinden işverenleri yeniden toplu sözleşme yapmaktan “azade” kılmak istemektedir. Toplu sözleşme ile brüt ücreti asgari ücretin üzerinde olan milyonlarca ücretlinin net ücreti asgari ücretin altında olacaktır.

Düzenleme ile işçiler arasındaki kıdem farkı ortadan kalkacaktır. 10 yıllık bir usta ile asgari ücretle işe yeni başlayan işçi ücretinin fiilen asgari ücrette eşitlenmesi işyerlerindeki işçiler arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyecektir.

Kayıt dışı ücret ödemeleri yapılmasına yol açacaktır. Kıdemli işçilere, ustalara “açıktan” ücret ödenmesi yaygınlaşacaktır.

TOPLU SÖZLEŞMEYE VEDA

En büyük toplu sözleşme olan “asgari ücret” işçilerin neredeyse tümünü kapsar hale getirilmektedir. Çok az ücretli asgari ücretin üzerinde ücret aldığından sendikaların tek işlevi her yıl aralık ayında belirlenecek asgari ücreti beklemek olacaktır. Yeni asgari ücret düzenlemesi ile sendikacılık “boşa” çıkmıştır. Asgari ücret komisyonunda işçileri temsil eden Türk-İş’in talebinin üstünde belirlenen asgari ücret, işçilerin gerçekte bu komisyonda temsil edilmediğini gözler önüne sermiştir. Türk İş’in “4 bin” TL’yi “kırmızı çizgi” ilan ettiği komisyon asgari ücreti net 4 bin 253 TL olarak ilan etmiş ayrıca vergiden istisna ederek işçiden yana bir “tutum” almıştır! Belirlenen asgari ücretin “yetersizliğinden” bağımsız olarak işçi sendikası, işveren ve kuruluşundan itibaren komisyonda işverenleri desteklemiş olan hükümetin gerisinde bir teklifle işçiyi temsil etmekten uzak olduğunu gözler önüne sermiştir. Önümüzdeki süreçte işçi sendikalarının toplu pazarlık gücünün büyük oranda ortadan kalktığı gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız.

İşçilerin sendikalarda örgütlenmesinin “gereksiz” olduğu, işçileri asıl düşünenin, onların hakkını “bahşedenin” asgari ücreti komisyon toplantısında açıklayan siyasi irade olduğu söylemi öne çıkacaktır.

Seçim dönemiyle sınırlı bir itibarsızlaşma değil on yıllara yayılacak işlevsiz sendika olgusu söylemi öne çıkacak, sendikasızlaşma artacaktır.

NE YAPILMALI?

Sendikalar asgari ücrete vergi istisnası getirilmesinin işçi ve emekçilerin yüzyıla yaklaşan bir mücadele sonucunda alındığını, “bahşedilmediğini” öne çıkarmalıdır. Sendikalar asgari ücrete değil tüm ücretlilere asgari ücret tutarında vergi istisnası getirilmesi talebini acil olarak güçlü biçimde savunmalıdır. İşçilerin asgari ücretin üstündeki ücretlerinin gelir vergisi diliminin yüzde 15’ten aşağıya çekilmesi ve yıl içinde ücret azalmasını engelleyecek biçimde Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde düzenleme yapılması talebini öne çıkarmalıdır.

“Sadaka değil toplu sözleşme” kavramının tüm işçilerin, sendikaların en temel sloganı olacağı yeni bir dönem başlamıştır. İşçilerin-emekçilerin örgütlülüğünün güçlendirilmesi ve işçi taleplerinin gerçek seslendiricisi olduğunu göstermelerinin zamanıdır.

ÖNCEKİ HABER

İnsanca bir yaşama yetecek ücret istiyoruz

SONRAKİ HABER

AKP, parlamentoların 800 yıllık bütçe hakkına el uzatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa