Yönetmen Yusuf Kenan Beysülen: Her öykü tek başına belgesel konusu
“İnsanlığa Gönderilmiş Mektuplar” Belgeselinin Yönetmeni Yusuf Kenan Beysülen, “Belgeselde beni en çok etkileyen, her hak savunucusunda gördüğüm kararlılık, cesaret, inat ve vazgeçmeme ruhuydu” dedi.
Fotoğraf: 'İnsanlığa Gönderilmiş Mektuplar' belgeselinin afişinden bir detay
Dilek OMAKLILAR
İzmir
Türkiye İnsan Hakları Vakfının yapımını üstlendiği ve Yusuf Kenan Beysülen’in yönettiği “İnsanlığa Gönderilmiş Mektuplar” adlı belgesel bu yıl 12. TİHV İnsan Hakları Belgesel Günleri’nde izleyiciyle buluştu. Türkiye’deki 12 hak savunucusunun uğradığı hak ihlallerini ve verdiği mücadeleyi anlatan belgeselin yönetmeni ile belgesel üzerine konuştuk.
“İnsanlığa Gönderilmiş Mektuplar” ismini Şair Cemal Süreya’nın Türkiye’de insan hakları mücadelesinin önemli isimlerinden Gazeteci Emil Galip Sandalcı için söylediği “İnsanlık adresine gönderilmiş bir mektup gibidir” cümlesinden aldığı belirtilirken, Yönetmeni Yusuf Kenan Beysülen ise belgeseldeki her röportajın kendisini yeni bir hayata çektiğini dile getiriyor. Beysülen, “Anlatılanlardan etkilenmeseydim, kendimden şüphe ederdim, insanlığımdan şüphe ederdim. Her öykü tek başına bir belgesel konusu” diyor.
‘İNSAN HAKLARI MÜCADELESİNİN BİR PARÇASIYIM’
Bingöl’ün Kiğı ilçesinde doğan alevi ve Kürt bir ailenin çocuğu olan Yusuf Kenan Beysülen, çocukluğunu ve gençliğini Ankara’da geçirmiş, Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun olmuş. 23 yıldır bu alanda çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Beysülen, insan hakları ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olduğunu belirtiyor. Beysülen, “Sınıfsal, etnik, dini, cinsiyetçi her türlü ayrımcılığa, eşitsizliğe ve sömürüye karşıyım. Kadına yönelik şiddete, her türlü istimara karşıyım. İnsanların eşit ve özgür bir dünyada yaşamalarını istiyorum. İnsanın kendini geliştirme olanaklarının sağlanmasından; insanların ana diliyle konuşmasından, ana diliyle eğitim görmesinden yanayım. Dünyanın, doğanın olağan döngüsünde varlığını sürdürmesinden yanayım. Dünyadaki canlı hayat ve o canlı hayata katkı sağlayan her şeyin doğal döngüsünden devam etmesini isteyen biriyim. Yani sosyalistim” diyor.
BELGESELLERİNDE İNSAN HAKLARI TEMASI ÖN PLANDA
Kendisini tanıdıktan sonra İnsanlığa Gönderilmiş Mektuplar belgeselini çekme fikrinin nereden doğduğunu sorduğumuz Beysülen şöyle yanıt veriyor: “Yönetmenliğini yaptığım birçok belgesel var. Bu belgesellerde insan hakları teması öne çıkıyor. Mesela, ‘Ulucanlar-Büyük Yüzleşme’ belgeselinde Ulucanlar Cezaevinin öyküsünü sistematik bir cinayet olan ve geri dönüşü olmayan bir ceza, idam teması üzerinden anlatmıştım. Mıgırdiç Margosyan’ın anlatımı ile hazırladığım, ‘Gavur Mahallesi’ belgeseli ise çok kültürlülük, yerinden edilme, göç ve öteki üzerineydi. İnsan hakları alanında belgesel çalışmalarım devam ediyor. Çalışmalarım genellikle tematik. Yani bir konuyu, bir alanda verilen hak mücadelesini birkaç insan üzerinden anlatmak gibi. Bu belgesel projesi ise TİHV tarafından teklif edildi. Vakıf tarafından yürütülmekte olan, ‘İnsan Hakları Ortamının Yeniden İnşası İçin İfade, Medya, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüklerini Savunmak’ projesi kapsamında hazırlanan bir belgesel.”
‘MAĞDURİYET YAŞARKEN MÜCADELE EDEN İSİMLER…’
Belgeselde, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Kurucusu Murat Çelikkan, TİHV Yönetim Kurulu Üyesi ve Barış Akademisyeni Prof. Dr. Nilgün Toker, Kayıp yakınlarından Maside Ocak, Besna Tosun ve Cemal Babaoğlu, Türk Tabipleri Birliği Diyarbakır Şube Başkanı Dr. Elif Turan, LGBTİ+ Aktivisti Şevval Kılıç, Mülteci Hakları Aktivisti Yusuf Ak, Çevreci-Aktivist Eren Dağıstanlı, Gazeteci-Aktivist Hacer Foggo, Vicdani Retçi Şendoğan Yazıcı ve Kadın Hakları Savunucusu-Feminist İlknur Üstün’ün tanıklıkları aktarılıyor. Bu isimlerin seçimi için de şunları söylüyor Beysülen: “İsimler, TİHV tarafından belirlenmişti. Mücadele alanlarına göre ve kamuoyunda öne çıkmamış isimlerin tercih edildiğini biliyorum. Mağduriyet yaşamış; yaşadığı mağduriyet nedeniyle mücadele ederken, diğer alanlarda da hak mücadelesine destek veren isimler.”
‘KARARLILIK, CESARET BENİ ÇOK ETKİLEDİ’
Türkiye’de ihlallerin sınırı olmadığını ve yabancısı olmadığı bir konu olduğunu ifade eden Beysülen, “Yabancısı olmadığım derken, aslında ihlallerin tanığıyım ve bildiğim bir durum. Hatta ağır ihlallere uğramış bir vatandaşım. Ama her röportaj yeni bir hayata çekti beni. Her öykü yeniden, yeniden sarstı beni. Etkilenmemek elde değildi. Anlatılanlardan etkilenmeseydim, kendimden şüphe ederdim, insanlığımdan şüphe ederdim” diyor. Her öykünün tek başına bir belgesel konusu olduğunu ekleyen Beysülen, “12 hak savunucunun öyküsünü bir belgesele sığdırmak çok zor oldu. Belgeselin doğal olarak süresi de uzun oldu. Beni en çok etkileyen, her hak savunucusunda gördüğüm kararlılık, cesaret, inat ve vazgeçmeme ruhuydu” diye belirtiyor.
‘HAYATI BELGELEMELİSİNİZ’
Daha önceki deneyimlerden ve özellikle belgesel ekibinden de bahseden Beysülen, “23 yıldır bu alanın, belgesel üretim sürecinin bir parçasıyım. Araştırma yaparak başladım. Said Nursi-Yolcu, Ulucanlar-Büyük Yüzleşme, Gavur Mahallesi, Taş Mektep yönetmenliğini yaptığım belgesellerden bazıları. Yıllarca Milli Kütüphane’nin süreli yayınlar depolarında gazete, dergi okudum. Hâlâ kütüphanelere, arşivlere gidiyorum, çalışmalar yapıyorum. Duyargalarınız açık olmalı; ön yargılardan uzak objektif olmalısınız; olanı vermeli, hayatı belgelemelisiniz” diyerek belgeselciliğin gönül işi olduğunu ve gönül verilmezse eğer belgeselci olunamayacağını vurguluyor.
‘BİR EKİBİN PARÇASI OLMAK…’
“Bir ekibin içinde olmak ya da parçası olmak” ifadesinin kulağa hoş geldiğini dile getiren Beysülen, son olarak şunları kaydetti: “Ben yönetmenim ama aynı zamanda da bir ekibin parçasıyım. Ekipte kimler vardı? Belgeselin müziklerini Erdal Güney yaptı. Kurgu Enis Küçükdoğan’ın elinde şekillendi. Kamerada Barış Kılınç ve Mustafa Sütçü vardı. Belgeselin editörlüğünü Hüseyin Gümüş, seslendirmeyi Gülşen Gülgün Bilican Beysülen, deşifreleri Filiz Çakmak Koşcan, İngilizce çeviriyi Elif Örnek, afiş tasarımını belgeselin aktörlerinden Şendoğan Yazıcı yaptı. Tabii ki bitmedi. Bu belgeselin hazırlanma sürecinde, bize arşivlerini açan ve teşekkürler bölümünde ismi yazılan kişi ve kurumlara yardımlarından dolayı teşekkür ederim.”