Sağlıklı beslenme bir haktır | “Temel gıda maddelerinden alınan vergiler kaldırılmalı”
Krize karşı halkın simit yiyerek yaşamını sürdürmesi öneriliyor ancak sağlıklı beslenmek bir hak. Sağlıklı beslenme Türkiye'de ne durumda, sağlıklı beslenemeyen çocukları nasıl bir tehlike bekliyor?
Meyve-sebzeler | Fotoğraf: Pexel / Ekmek yiyen çocuklar | Fotoğraf: MA
Zeliş IRMAK
İstanbul
Yıllardır ‘gayrimenkul zengini’ olarak bilinen ve uzun yıllardır televizyonla birlikte hayatımızda olan Hülya Avşar, ekonomik kriz olduğunu anlatırken “Gerekirse simit yenecek. Ama bu günler de biraz kolay atlatılacak” dedi.
Avşar’ın önerdiği simidi yemek de o kadar kolay değil. Bir taş fırın simit bugün 3,5 TL. Bir kişinin bir ay boyunca günde üç öğün simit yemesi için ayda 315 TL, 4 kişilik bir ailenin günde üç öğün simit ile bir ay boyunca beslenmesi için ayda 1260 TL ayırması gerekiyor. Bu tutar mevcut asgari ücretin yüzde 44’üne denk geliyor. Bu hesabın içinde protein yok, kalsiyum yok, demir yok!
İşin içine ‘sağlıklı’ beslenme ihtiyacı girince hesap kabarıyor. Protein, karbonhidrat, kalsiyum, vitamin içeren besinlerin dahil edilerek yapılan analize göre yetişkin bir bireyin sağlıklı beslenmek için günde 400 ml süt ya da yoğurt, 120 gram peynir, 100 gram et, tavuk ya da balık, 600 gram meyve ya da sebze tüketmesi gerekiyor.
Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezinin bu yönteme göre yaptığı analiz, bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için günde en az 102,8 TL gıda harcaması yapması gerektiğini ortaya koyuyor. Ayda 3 bin 30 liraya tekabül eden bu ideal harcama tutarı içinde ekmeğe/simide ayda sadece 218 lira ayrılıyor. Sağlıklı bir beslenme düzeninde ekmeğe yapılan harcamanın ağırlığı yüzde 0,25 olurken, Avşar’ın ‘simit’ hesabında bütün gelirin yüzde 44’ünün ekmeğe/simide ayrılması salık veriliyor. Arada yaklaşık 6 kat fark bulunuyor!
BİSAM’ın belirlediği açlık sınırı Kasım 2021 döneminde 3 bin 84 lira yoksulluk sınırı ise 10 bin 669 TL iken Türkiye’de Avşar’ın simit hesabına bile erişemeyen milyonlar olduğu apaçık.
Sadece ekmek ve simit üzerinden yapılan hesaplar bile beslenme hakkının ihlal edildiğini gösteriyor.
BESLENME HAKKI NEDİR?
Toplumun en temel ihtiyacı olan vazgeçilemez ve ertelenemez en temel ihtiyaç gıdadır. Yeterli, dengeli ve güvenli bir gıdaya ulaşmak insan hakkıdır.
Beslenme hakkı uluslararası insan hakları belgelerine ilk kez 1924 yılında Çocuk Hakları Bildirgesi ile girmiştir. 1959 tarihli Çocuk Hakları Bildirgesi’nin 4. ilkesinde ise; sağlıklı büyüme için gerekli olan beslenme, barınma dinlenme ve oyun olanakları birlikte değerlendirilmiştir. 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ise beslenme hakkı hem bireyin kendisi için hem de ailesi için isteyebileceği bir hak olarak belirtilmiştir.
Yasalar, bildirgeler böyle diyor ama 2021 Türkiye’sinde durum nedir?
“GIDAYA ULAŞMAK ENDİŞE NEDENİ OLMAKTAN ÇIKARILMALI”
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Üzümcü gıdaya ulaşım ve beslenme hakkıyla ilgili şunları söyledi:
“Gıda güvenliği, bir toplumun beslenme ihtiyacını karşılamak için yeterli miktarda ulaşılabilir gıda maddelerine ve üretilen gıdalara sürekli bir şekilde kolayca ulaşılabilmesini ifade eder. Gıdaya ulaşılabilmesi için de asgari bir geçim standardının olması gerekir. 21. YY’da bir insanın yeterli ve dengeli gıdaya ulaşması bir sorun haline geldi. Hele ki son yıllarda yaşadığımız ekonomik çöküntü sonrasında birçok insan açlıkla yüz yüze kaldı. Oysa gıdaya ulaşmak bir endişe nedeni olmaktan çıkarılmalı. Yurttaşların sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirebilmesi anayasal bir zorunluluktur. Ama bugünün koşullarında bu yerine getirilmiyor. Bu durumdan ülkeyi yönetenler sorumludur.”
Hülya Avşar’ın “gerekirse simit yenecek” önerisine tepki gösteren Üzümcü, “Kendini bilmez kimileri çıkıp topluma simit yemeyi önerebiliyor. Benim önerim de kendilerinin simit yemesidir” dedi.
“GIDADA MERDİVEN ALTI ÜRETİM YAYGINLAŞACAK”
Üzümcü, “Gıda krizi var mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Gıda krizi kapımızda. TL’nin aşırı değer kaybı nedeniyle özellikle gıda üretiminde kullanılan ana girdiler (gübre, ilaç, yakıt) aşırı pahalandığı için bunları kullanamayan çiftçiler var. Gıda üretiminde, gıdaya ulaşmada önümüzdeki yıl engellerin olabileceği açık. İklim krizi de yaşadığımız bir gerçek. Dolayısıyla ciddi gıda krizleriyle karşılaşmamız mümkün. Önümüzdeki günlerde ise insanların özellikle sağlıklı beslenebilmek için ihtiyaç duyduğu protein içeriği yüksek gıdalara ulaşması (et, süt yumurta) zorlaşacak. Bu gıdalar neredeyse lüks tüketim sınıfına girmiş durumda.”
Yaşananların gıda güvenliği açısından da sorun yarattığına dikkat çeken Üzümcü, “Bu sonuçlar merdiven altı üretimi de yaygınlaştıracaktır. Gıda güvenliği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmakta. İçeriği olması gerekenden farklı gıdalar üretilecektir” uyarısında bulundu.
“POLİSİYE TEDBİRLERLE, CEZALARLA SORUN ÇÖZÜLMEZ”
Üzümcü, artan fiyatların ciddi sonuçlara yol açtığını şu örnekle anlattı:
“Sahte içkiden dolayı ölümler artmakta. Son verilere göre 51 kişi hayatını kaybetti sahte içkiden. Bunun en büyük nedeni alkole konan vergilerin yüksek olması. Herhangi bir ürüne yüksek vergi konulduğu zaman muhakkak kaçağına yönelir halk. Bu ekonomik bir gerçekliktir. Ve polisiye tedbirlerle, yasaklarla çözülemez bu sorun.”
Üzümcü, beslenme ve sağlıklı gıda hakkı için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
- Halkımızın gelirleri insanca yaşanabilecek seviyeye getirilmeli.
- Gıda maddelerinden alınan vergiler kaldırılmalı ya da yüzde 1 seviyesine çekilmeli.
- Gıda maddelerinde kullanılan temel girdilerin fiyatları devlet tarafından sübvanse edilerek maliyetleri düşürülmeli.
- Kooperatif ve küçük aile işletmeleri desteklenmeli.
- Artan fiyatlar sonrası merdiven altı üretim artacaktır. Denetimler artırılmalı.
YETERLİ GIDAYA ERİŞEMEYEN ÇOCUKLARDA BODURLUK
Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo ise sağlıklı beslenemeyen ve güvenli gıdaya erişemeyen çocuklardaki bodurluk sorununa dikkat çekti:
“UNICEF 2019 raporuna göre, dünyada beş̧ yaşın altında yaklaşık 149 milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle bodur ve 50 milyondan fazlası zayıf. Bodurluğun temelinde ise yetersiz beslenme ve yetersiz beslenmeden kaynaklı hastalıklar var.
TÜRKİYE’DE BEŞ YAŞ ALTI HER 10 ÇOCUKTAN BİRİ BODUR
TÜİK 2020 verilerine göre Türkiye’de 2018 yılı 0-5 yaş çocuk yoksulluk oranı yüzde 29,7.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2013 verilerine göre Türkiye’de beş̧ yaş altı her 10 çocuktan biri bodur ve bu çocukların üçte birinden fazlası ise ciddi bodur. 2018 verilerine göre ise beş̧ yaş altı çocuklarda bodurluk oranı yüzde 6.
Bodurluk oranı erkek çocuklarda (yüzde 11) kız çocuklara (yüzde 8) göre daha yüksek. Yetersiz beslenme sonucu, 24-59 aylık çocukların yüzde 12’si bodur, 48-59 aylık çocukların yaklaşık yüzde 3’ü ciddi bodur.
Foggo, bodurluk verilerinin bu yaş gruplarında beslenme sorunlarına ve/veya kronik enfeksiyonların varlığına da işaret ettiğini hatırlattı.
“ÇOCUKLARIN TRAVMALARINI HİSSETMİYORLAR”
Hacer Foggo, Avşar’ın simit çıkışına ise “Sorun simit değil. Sorun yoksulluğun, okula beslenmesiz giden çocukların ruhlarında oluşan travmayı hissetmemeleri” yanıtını verdi.
Birçok çocuğun okula beslenmesi olmadan gittiğine dikkat çeken Foggo, “Bir an önce devlet okullarında çocuklar için beslenme programlarına geçilmesi gerekir” önerisinde bulundu.
Yaşar Üzümcü’nün anlattığı, Hacer Foggo’nun dikkat çektiği sağlıklı, yeterli gıdaya erişememe sorununu işçiler kendi hayatlarındaki örneklerle anlattı.
“KREDİLER, BORÇLAR SIKIŞTIRINCA EN ÖNCE GIDADAN KESİYORUZ”
İşçilerin kazandıkları ücretle sağlıklı gıdaya ulaşmasının mümkün olmadığını söyleyen LCW depo işçisi, “Krediler borçlar sıkıştırınca en önce gıdadan kesiyoruz. Alacaklarımızı 2 kilo yerine yarım kiloya düşürdük. Bir kilo alan ise taneye alıyor artık. Mutfaklara en fazla kuru baklagil ve biraz meyve giriyor. Et, balık ise belki ayda bir o da tadımlık girebiliyor mutfağa” dedi.
İşçi, sağlıklı ve yeterli beslenmemenin aynı zamanda fiziki güçsüzlüğe yol açtığını ve çabuk yorulmalarına sebep olduğunu anlattı.
“BİRAZ KALİTELİSİ, SAĞLIKLISI OLSUN DEDİĞİMİZ HİÇBİR GIDANIN YANINA YAKLAŞAMIYORUZ”
“Simit 3,5 TL. Hülya Avşar simidi ucuz zannediyor, fiyatından haberi yok” diyen asgari ücretli bir MAKEL işçisi mutfağın halini şöyle özetliyor:
“Az önce markete girdim, içinde ne olduğundan emin olalım diye biraz iyisinden bir küçük kalıp peynir almak istedim 60 TL dediler. Makarna reyonuna gittim, makarna bile 5 TL. Yumurtanın kolisi almış başını gitmiş. Hadi biraz daha organiği olsun istiyoruz ama yanına yaklaşılmıyor. Sağlık için mevsiminde balık diyorlar. Nasıl alalım? Zeytinyağını zaten çoktan geçtik, sıvı yağın kalitelisi olsun diyoruz ateş pahası. İşyerinde en çok konuştuğumuz konu hâlâ sıvı yağ.”
“ÇOCUKLAR BESLENMESİNİ PAYLAŞIYOR, YARI AÇ YARI TOK YAŞIYORLAR”
“Okula beslenmesiz giden çocuklar”ı işçi kendi yaşamından anlattı:
“Çocuk bazen beslenme için köfte istiyor. Kendimiz katlanırız, idare ederiz de çocuğa ‘idare et’ demek olmuyor. Az da olsa alıp yapıyoruz arada. Ama benim çocuğumla bitmiyor ki. Hiç beslenme getiremeyen çocuklar var. İki parça koyuyorsak birini arkadaşına ver diyoruz. E sonuçta iki çocuk da az az yiyor ama yeterli beslenememiş oluyor. Bu iki çocuk da doysa, sağlıklı beslense daha güzel olmaz mı her şey?”