İTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencileri: Bu ekonominin sorumlusu hükümet
Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeleri konuştuğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri, “Bu ekonominin sorumlusu hükümet” dedi.

Bilkent öğrencileri, TL'nin ruhuna fatiha okudu | Fotoğraf: Evrensel
Metin Berk Süer
Berzan Sönmez
Kurdaki dalgalanmalar, faiz ve enflasyon muamması, çıkmayan KYK bursları... Türkiye’de ekonomik olarak yaşanan gelişmelerin hızlıca gündelik hayatına yansıdığı kesimlerden biri de gençlik. Biz de İTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencileri ile ekonomideki son durumu, ekonomiden beklentilerini, KYK bursları konusundaki düşüncelerini konuştuk.
Açıklanan asgari ücret ve Türkiye’deki son ekonomik gelişmelere dair neler düşünüyorsun?
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi Bilal: Açıklanan asgari ücretin bir nebze daha sus payı olarak psikolojik sınır olan 4000 TL üzerindeki sınırda oluşturulduğunu düşünüyorum. Ayrıca TÜİK verilerinde enflasyon %20’lerde gösterilirken zammın %51 civarında yapılması fakat temel gıdalara baktığımızda enflasyonun 3 haneli sayılara kadar ulaştığını görmek tamamıyla bir kaosun içinde olduğumuzun resmi dökümanı haline gelmiştir. Bu sus payının Mart ve sonraki aylarda artık pek işlev görebileceğini düşünmüyorum.
Şehir ve Bölge Planlama 2. Sınıf Öğrencisi Cansu: Asgari ücretteki artışın ekonominin durumu karşısında yetersiz olduğunu ve alım gücünü yeterince arttıramadığını düşünüyorum.
Mimarlık 4. Sınıf Öğrencisi Zeynep: Açıklanan son asgari ücretin 3-4 yıl önce işe başlayan bir mühendis veya mimar maaşını da geçtiğine göre anlaşılıyor ki bunların yansımasını kat be kat etiketlerde göreceğiz. Asgari ücretten gelir vergisi kalkmış olması durumu onun vergisini de başka bir şekilde bizlerden çıkaracaklarını gösteriyor.
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi: Asgari ücrete %50 zam gelmesine rağmen alım gücü gittikçe sert bir şekilde düşüş yaşamakta ve bu asgari ücretin bir nevi yetersiz kalıcağını düşünüyorum. Aynı zamanda asgari ücret alan insan sayısı Türkiye’de çok fazla olması nedeniyle aşağıdaki gibi bir inceleme yapalım. Asgari ücretle çalışan duvar boyacısının maaşına %50 zam geldi fakat özel sektörde çalışan birisi, örneğin mimar patronundan %50 zam alamayacak ve aralarındaki teknik ve akademik bilgi farkı değişmesine rağmen maaş anlamında birbirlerine yaklaşacaklar. Bu ne kadar etik bunuda sorgulamamız gerek. Belki de asgari ücretle bu kadar insanın çalışmaması gerek, enflasyon ve kıdem artışı ile bireylerin maaş zammı alması gerektiğini düşünüyorum.Örneğin Türkiye 2020 çalışan nüfusunun %40’ı asgari ücretli, İngiltere’de ise çalışan nüfusun %4.9 u asgari ücretli, zamlar enflasyon ve kıdem artışı ile sağlanmakta.
Ekonominin gidişatındaki temel sorunu ve sorunun kaynağını ne olarak görüyorsun, hükümet kanadından gelen “batarsak hepimiz batacağız” gibi söylemler senin için ne anlam ifade ediyor?
Mimarlık 4. Sınıf Öğrencisi Zeynep: Bu konu hakkında büyük ölçüde bilgim yok. Fakat en gözle görülür şey israfın büyük ölçüde olması. AKP milletvekili geçenlerde televizyonda “bana verilen bir arabayla mı bu ülkenin ekonomisi düzelecek” dedi. İki gün önce okuduğum haberde de tanesi 33 milyon liralık üç arabanın meclise temin edildiğini duydum. Orta halli yaşam süren bir insan ömrü boyunca ev de aldığını düşünürsek 5 milyonu aşacak kadar para harcayamaz bile. Bu haberden yola çıkarsak 100 milyon lira 15-20 insanın ömür boyu harcadığı para demek oluyor ki bu israfın önü sonu yok. Bu sadece gördüğümüz küçük bir kısmı. Batarsak hep beraber batacakmışız sözüne karşı geçenlerde gördüğüm bir “tweet”le cevap vermek istiyorum: “Yerken neden beraber yemedik." Zenginin daha zengin fakirin de daha fakirleştiği şu dönemde bu söylemi kabul etmiyorum.
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi : Ekonomik modelin 80’li yıllardan beri yanlış olduğunu düşünüyorum, şu anki hükümetin son 3 aydır yapmaya çalıştığı bozuk olan sistemi düzeltmek fakat bozuk olan sistemi düzeltme şekilleri devülasyon, iç üretime yönelme, ithalatı azaltma mantığı çerçevesinde fakat Türkiye bu üç başlıktan “iç üretime yönelme” anlayışını uzun zaman önce bozdu. Bu sistemin uygulanabilmesi için dış ülkelerden maddi destek, kendi ülkende yetiştirdiğin alanında uzman kalifiye bireylere ihtiyacı vardır. Anadolu’da yetişen ve ortaya çıkan mercimeği bile Kanada’dan ithal etmemiz gibi tezatlar tarımı ve hayvancılığı öldürdüğümüzün en güzel örneğidir. Tarım ülkesi olmamıza rağmen bunu yapamıyor olmamız “iç üretime yönelme”nin başarısız olacağının en temel göstergesidir ve daha önceden bahsettiğim bu 3 bileşenden birinin oluşmamasının bu ekonomik modeli tıkayacağını ve Türkiye’yi zor günlerin bekleyeceğini düşünüyorum.
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi Bilal: Ekonominin gidişatındaki temel sorun yönetimdir. Kundaktaki bebeğe bile 2 saatlik ders versen faiz düşürülünce kurun fırlayacağını anlar. Lakin bunlar anlamamakta direniyorlar. Lafla gemi yürütemezsiniz. İcraat olması lazım. İcraat kısmına baktığın zaman tamamiyle bir hiçlikle karşılaşıyorsun. Sorumlusu bu yönetimdir. Hükümet kanadından gelen batarsak hepimiz batacağız sözü aslında batış yolunda olduğumuzun büyük bir sinyalidir. Herhangi bir bilimsel veriye dayalı yönetim veya düşünce şekli hakim değildir. Eğer bir işin işleyişinde bilimi, verileri baz alırsan durumun nerelere gideceğini önceden görebilirsin. Kumar oynamış olmazsın. Ama hükümet tamamiyle kendi kumarını oynayıp bizi de yanında bu felakete sürükleyeceğini açıkca dile getiriyor.
Şehir ve Bölge Planlama 2. Sınıf Öğrencisi Cansu: Temel sorunu paramızın yabancı paralar karşısında kaybettiği değere, oluşan kur farkına ve üretimde dolayısıyla tüketimde ülke özelinde bağımsız olmayışımızın bu kur farkından fazlaca etkileniyor oluşumuza bağlıyorum.
Türkiye de üniversiteli gençlerin ekonomiden beklentisi ne, bu beklenti karşılanıyor mu?
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi: Türkiye üniversiteli gençlerin üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamamakta, iş bulsa da hak ettiği maaşları alamamaktadır. Ne kadar maaş alsa bile şuan Türkiye’deki ekonomik şartlardan dolayı ekonomik anlamda geçinemeyeceklerdir. Bu nedenlerden ötürü alanında uzman mezun öğrencilerimizi yurt dışına kaçırmaktayız, buna terim olarak “beyin göçü” denmektedir fakat bu Türkiye için artık bir “sürekli” göç haline dönüşmüştür. Sistem kendi ülkesinde yetişen bireyi ezmektedir ve bu nedenle şuan yeni mezun olmuş yada okumaya devam eden bireylerin “yurtdışında çalışmak” ilk hedefleri arasındadır. Bu Türkiye’yi sevmediğimiz yada burada bulunmak istemediğimizden dolayı değil; ne üzücü ama hakettiğmiz insani ve ahlaki değerleri göremediğimizden kaynaklıdır.
Mimarlık 3. sınıf Öğrencisi Bilal: Türkiyedeki üniversiteli gençlerin beklentisi onca sene emek verdiği yolda hak ettiği şekilde çalışabilmek, boşa çabalamadığını hissetmek. Yaşarken her anının boşa harcandığını görmek üzüyor olsa gerek. Bu hükümet beklentilerimize hiçbir şekilde cevap verememekte; üstüne sorunlarımızı sorun olarak algılamamaktadır. Sorun görülmeyince ortada çözüm de aranmıyor doğal olarak
Şehir ve Bölge Planlama 2. Sınıf Öğrencisi Cansu: Bir üniversiteli genç olarak benim beklentim ekonomiden bu denli çok haberdar olmamak. Şu anda, an be an değişen kuru ve kararları takip etmemek, haberdar olmamak ve bunların etkilerini hayatımızda görmemek elde değil.
Geçen günlerde açıklanan Kyk Burslarına başvuran binlerce gence burs çıkmaması ne gibi bir durumun sonucu sence? Devlet öğrencilere karşılıksız burs sağlama konusunda nasıl adımlar atıyor?
Şehir ve Bölge Planlama 2. Sınıf Öğrencisi Cansu: Yıllardır süregelen bir durum, bütçenin ne kadarlık bir kısmı buna ayrılıyor ve neden bu kadarı kişisel olarak fazla bilgi sahibi değilim ancak şahsi olarak aklımı kurcalayan kısım bundan ziyade burs çıkan kişilerin gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığı, bu bursların herhangi bir görüşe yandaşlık yada muhaliflik durumu gözetilmeden dağıtılmış olması dileğimdir.
Mimarlık 4. Sınıf Öğrencisi Zeynep: Bundan 10 yıl önce abim lise eğitimini görürken marketleri olan, benim bildiğim 7-8 evi olan ve gıda üzerine de bir küçük fabrikaları bulunan hükümet yanlısı arkadaşına KYK çıkmıştı. Fakat bir evi ve bir küçük dükkanı bulunan bize yani abime KYK çıkmamıştı. O günden beri KYK’nın hakkaniyetli dağıtıldığına inanmıyorum. Bu sebepten hiçbir başvuruda da bulunmadım. Kredi alan arkadaşlarımın çoğu da “devlete borçlu kalacağıma tefeciye borçlu kalsaydım faizi daha düşüktü” dediler.
Evrensel'i Takip Et