31 Aralık 2012 05:50

Zaman ne zaman başladı?

Aydın Çubukçu

Şimdi kullandığımız takvime göre, 31 Aralık gecesinin son saniyesinde bir yıl biter, 1 Ocak’ın ilk saniyesinde de yeni yıl başlar. Niye? Hangi astronomi bilgimiz bize, güneş etrafındaki 365 gün 6 saatlik turumuzun o saniyede tamamlandığını söylüyor? Bir elipsin üzerinde dolaştığımızı varsayarsak, hangi noktanın başlangıç, hangisinin bitiş olduğunu bize gösteren hangi işaret var? Yeni bir yılın ilk günü sayılabilmesi için, 1 Ocak’ın 31 Aralık’tan ne farkı var? 31 Aralık’ta ne bitiyor?

ROMA İMPARATORLUĞUNUN HESABI ZAYIF YILDIZCILARI

Aslında işlerini güçlerini doğanın dönüşümlerine göre ayarlayanlar için başlangıç ve bitiş günlerini belirlemenin akla uygun yolları vardı. Newroz böyle yılbaşlarından biriydi ve üretici insan hayatına da, doğanın döngülerine de uygundu. Hicri takvimin yılbaşı olan Muharrem ayının 1. günü de, ay takvimine göre işlerini düzenleyenlerin icadı olup bir mantığı vardır. Fakat bizim bugün kullandığımız takvimi Roma İmparatorlarının hesabı zayıf yıldızcıları zorlayarak oluşturdukları için, akla uygun, doğanın hareketlerini izleyen, yaptığımız işlerde kolaylık sağlayan hiçbir yanı yoktur. Şubat neden dört yılda bir 29, geri kalan yıllarda 28 gündür? Diğer aylar, biri 31 sonraki 30 gün olmak üzere sırayla uzun  ve kısa akıp gider iken, Temmuz ve Ağustos neden üst üste 31 gündür? Şubat ayından bir gün alıp Ağustos’a eklenmesine kim razı olmuştur? Tamam, 365’gün 6 saati 12’ye tam olarak bölmek olmuyor, ama bir yıl neden 12 ay olmak zorundadır?

Takvim işlerindeki karışıklık bundan ibaret değil. Milattan Önce, Milattan Sonra diyerek koca insan tarihini ikiye bölmek, güya İsa’nın doğumuna göre yapılmıştır. İsa’dan Önce (İÖ), İsa’dan Sonra (İS) diye de kullanıyoruz. Ama yapılan kılı kırk yarma çalışmaları sırasında, bulunmuştur ki, Hazreti İsa kendi doğum yılı ilan edilen tarihten önce, yani M.Ö doğmuştur. M.Ö altı ile dört yılları arasında bir zamanda! Ama kesinlikle 0 (sıfır) yılında değil!

Çoğumuz yılbaşı gününü yine İsa’nın doğum günü diye biliriz... Bana ilkokul öğretmenim öyle söylemişti. Sokaktan çevirin on kişi sorun, yedisi öyle söyleyecektir. Oysa Hıristiyanlıkça kabul edilen tarih 25 Aralık’tır (o da aslında Pers Güneş Tanrısı Mitra’nın doğum günüdür). Hz. İsa’nın 25 Aralık’ta doğum gününün kutlanması, Batı’da IV. Yüzyılda başlamıştır; oysa Doğu Hıristiyanları, örneğin Yunanlılar, 6 Ocak’ta kutluyorlardı. Çünkü o da eski Helenistik dinlerindeki bayramlarının başlangıç tarihiydi.

MÜBAREK İNSAN NEREDE DOĞDU?

Hıristiyan ilahileri Beyütüllahm’ı işaret ediyor. Oysa İncil Nasıra’da doğduğunu yazıyor. Nasıra, Hz. Davut’un doğum yeridir (çünkü Tevrat öyle yazıyor!) ve İsa’nın onun hemşehrisi olarak gösterilmesinde fayda vardır da ondan... Diğer yandan İncil’in Matta ve Luka kitaplarında doğum yerine ilişkin açıklamalar da birbirini tutmaz. Matta, annesinin Nasıra’da yaşadığını, o yüzden orada doğduğunu söylerken, Luka Nasıra’da yaşarlardı, lakin Roma’nın yaptığı nüfus sayımına katılmak için Beytüllahm’a geldikleri sırada İsa’nın orada doğduğunu yazar...

“Ve vaki oldu ki, o günlerde bütün dünyanın tahriri yapılsın diye Kayser Avgustus tarafından buyrultu çıktı. Kirinus Suriye valisi bulunduğu zamanda yapılan ilk tahrir bu idi. Herkes yazılmak için kendi şehrine gitti. Yusuf da Davut evinden ve onun soyundan geldiği için Galile’deki Nasıra şehrinden, Yahudiye’de Davud’un şehri olan Beytelhem’e, nişanlısı Meryem ile beraber orada yazılmak üzre çıktı; Meryem gebe idi. Ve vaki oldu ki, orada bulunurlarken doğurması günleri geldi.” (Luka, Bap 2)
Ama ayrıntıya meraklı tarihçiler, Augustus zamanında Roma’nın nüfus sayımı yapmadığını bulup çıkarmışlardır.
Luka İncil’i aslında pek çok bakımdan hayli ilginçtir ve İsa hakkında anlattıklarının zengin görsel malzemeler içermesi dolayısıyla diğerlerinden daha keyifli okunur. Mesela, İsa’nın doğumunun bir “hayvan yemliği”nde olduğu “imgesi” ona aittir. Bugünlerde, artık bütün Avrupa-Amerika kıvır-zıvır dükkânlarında bu sahneyi anlatan biblolar, resimler bolca satılır... Hatta kimi gösterişli kutlamalarda, ahırda doğum sahnesi, hayvanlar, samanlar içinde doğum yapan kutsal kadını gösteren ayrıntılarına kadar resmedilir, tiyatrolaştırılır. Etkileyici bir betimlemedir ve İsa’nın yoksulluğuna, alçakgönüllülüğüne dair bir vurgudur. Diğer İncil’lerde yoktur bu sahne.

İÇME FIRSATI VERDİĞİ İÇİN BİRAZCIK SEVİYORUM

Her ne halse... Çünkü bu çelişkilerin ve tarihsel gerçekler karşısındaki tutarsızlıkların hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini artık biliyoruz. Herkesin inancı kendine...

Ne var ki, sonuçta kullandığımız takvim, yılbaşı kutlamaları, ağaç süsleme, korkunç patlayıp üzerimize yağan hediyelik pazarı bizim hayatımızı dürtüklüyor. Hiçbir nesnel gerçeğe, hayatımızın hiçbir sahici ihtiyacına cevap vermeyen, üstelik sürekli olarak yeni-yapay ihtiyaçlar üreten bu geleneğin gelip kapımıza dayanmasını, yalnızca, hiç yoktan şarap içme fırsatı verdiği için birazcık seviyorum. Hadi bakalım, şerefe, yeni yılınız kutlu olsun...

*Bu yazı Hayat Dergi'nin Aralık sayısında yayımlanmıştır.